“Kendilerine hakaret ettirip dava yoluyla para kazanmaya çalışanlar adliyeyi ve emniyeti bıktırdı”

Son dönemde şikayeti meslek haline getirenlerin arttığına dair bu haber İndependent Türkçe sitesinde bu başlık ile yer alıyor. Haberdeki ilginç ayrıntılar kısaca şöyle:

“Son yıllarda sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte özellikle hakaret davalarında gözle görülür bir artış var. Ancak bazı iddialara göre, aralarında kamuoyunun tanıdığı isimlerin de olduğu bazı kişiler, "hakaretleri" kendileri için bir ranta çevirmiş durumda. Kendilerine bilerek hakaret edilmesine yol açacak kışkırtıcı paylaşımlar yaptıkları ve sonrasında da bunlarla ilgili davalar açtırarak uzlaşma yolu ile karşı taraftan para aldıkları iddia ediliyor.

Geçtiğimiz günlerde bir soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildi. Müştekinin, şikayetçi sıfatıyla taraf olduğu çok sayıda dosyasının bulunduğu, sosyal medyada insanların kendisine hakaret etmesini sağlayacak şekilde tweetler atarak sonrasında açtığı davalar ile durumdan menfaat temin etmeye çalıştığı ve bu işi meslek haline getirdiği iddia edilerek bundan dolayı kovuşturmaya gerek olmadığına dair karar verildi.”

 Haberde ayrıca bir yetkili, konunun en önemli tarafını işaret ediyor ve kaynak israfının altını çiziyor:

10 bin hakaret dosyası olan kişiler var. Bu işi meslek haline getiren sosyal medya fenomenleri var. Bilerek garip ve tahkir edici hareketler yapıp, sözler söyleyerek kendilerine hakaret ettirip sonrasında şikayetçi oluyorlar. Bu durum, çok ciddi bir kamu kaynağı israfı.”

Şikayet konusuna başka bir açıdan da değinmek istiyorum. Yazılarımda, birçok değerimizin tedavülden kalktığına, saygının, vefanın ve kanaatin azaldığına sık sık yer veriyorum. Bunlara şikayet konusunu da ekleyebiliriz. Çevremizde her şeyden şikayet eden, hiçbir şeyden memnun olmayan, içinde olduğu şartların kıymetini bilmeyen, suçu hep başkalarına atan, kendisinde hata görmeyen, ülkesini beğenmeyen, milletini beğenmeyen, ailesini beğenmeyen, hiçbir şeyde iyi bir taraf bulamayan fakat bütün bu şikayetlerine rağmen bir şeyler daha iyi olsun diye bir çaba da göstermeyen insan sayısında artış var.

Yukarıdaki haberi okuyunca eskiden istisnai durumlar dışında olur olmaz her şey için şikayet etmenin yakışıksız bir davranış olarak görüldüğü aklıma geldi. Bundan 30-40 yıl öncesinden bahsediyorum. Çok daha eskilere gidersek bunun yakışıksız bir davranış olarak değil direk edepsizlik olarak algılandığını görebiliriz. Bu konuya örnek olarak 17.yüzyılın en önemli divan şairi olarak kabul edilen Şeyhülislam Yahya Efendinin bir beytinde yer alan şu güzel mısrayı verebiliriz:

“Neler çeker bu gönül söylesem şikayet olur.”

Günümüzün yaşayan en önemli hikayecilerinden Mustafa Kutlu, bu mısra ile ilgili bir anekdotu şöyle anlatıyor: “Rivayete göre Yahya Kemal’in de bulunduğu bir mecliste, ki bu mecliste bulunanların çoğu belli bir şiir zevkine, birikimine sahiptir; Divan Edebiyatımızdan binlerce gazel, binlerce beyit ezberlemişlerdir, şöyle bir karara varılıyor:  Meclistekilere bir hafta izin. Bu zaman zarfında her fert edebiyatımızdan en güzel, en manalı, en derin, en ahenkli mısrayı seçip getirecekler. Böylece koca divan edebiyatımızın Şah Mısrası bulunacak. Bir hafta sonra meclis toplanıyor ve bulunan mısralar okunuyor. Gariptir; meclisin çoğunluğu şu mısrayı tercih etmiş: “Neler çeker bu gönül söylesem şikayet olur”. Üstad Yahya Kemal dahi bu neticeye katılıyor. Serapa Türkçe, saflık ve sadelik ile adeta kristal hale gelmiş bir mısra. Doğrusu bende bu mısraya vurgunum.”

Kültürümüzde ve inancımızda şikayet etmek doğru bir davranış olarak görülmez ve sakıncalı olduğu belirtilir. Çünkü biz inanırız ki; Şikayet nimetleri azaltır. Şükretmek ise arttırır. Üstelik kula şikayet Gayretullaha dokunur. Ayrıca hikmet ehli bizi -sürekli şikayet eden insanlardan uzak durmamız- konusunda uyarıyor.

Prof. Dr. Sinan Canan bir sohbetinde şikayet etmenin sakıncasını farklı bir açıdan ele alıyor. Şikayet eden cesaret edemez diyerek, şikayet edenlerin cesaretlerinin de kırıldığını ve bunun harekete geçmelerine engel olduğunu belirtiyor. Genellikle başarısız insanların başarısızlıklarının temelinde bu anlayışın yattığı tespitinde bulunuyor.

Yazımızın başında yer verdiğimiz haberdekiler gibi şikayeti meslek haline getirenlerin para kazandıklarını zannederek aslında kaybettiklerine şüphe yok. Ayrıca her şeyden şikayet ettiği için bir türlü cesaret etmeyi başaramayarak hem kendi hayatlarını heba eden, hem çevrelerine umutsuzluk saçanların da kaybı çok büyük.

Yazımızı Hz. Mevlana’nın konuyu çok güzel tamamlayan şu sözü ile bitirelim:

“Şikayetçi kötü huyludur. İyi huylu şikayet etmez tahammül eder.”

HÜSEYİN BURAK UÇAR