Yargıtay’dan emekli onursal başkan Ünal Başoğlu’nun ziyaretimize her gelişinde hatırlarım, bu şehrin asırlık hafızasını günümüze taşıyacak bir müzenin yokluğunu önce…
Sonra…
Her fuar düzenlenişinde hissederim, şehre yakışır bir fuar alanı eksikliğini…
Yine öyle karışık duygular oturdu yüreğime bir fuar gününde…
Bugün gazetemizin manşetinde yer aldı bu acı gerçek…
Fabrika hangarlarında fuar düzenlemek, gelişimini ve güzelleşmesini hızlandıran bir şehre yakışıyor mu?
Biz bunu içimize bir türlü sindiremiyoruz.
Sindirenlere selam olsun!
Benzer duygular taşıyanların sayısının da hayli fazla olduğunu hatırlatmadan geçemem.
O halde niye bir adım da bu konuda atılmaz ya da atılamaz?
İlin milletvekilleri başta olmak üzere, valisi, belediye başkanları, sivil toplum örgütleri neden bu doğrultuda bir girişimde bulunmaz?
Gel de çık işin içinden, çıkabilirsen!
Her geçen gün sanayileşmeye doğru giden bir il olarak, henüz kendine özgü bir fuar alanına kavuşacak yaşa ya da başa gelmedik mi yoksa?
İnsanın komşu illere bakıp da hayıflanması boşuna mıdır?
Müzesiz ve fuar alansız topal ayaklı bir şehir olmaktan kurtulmak için, daha ne kadar bekleyeceğiz?
Her şeye ya da bu önemli konulardaki vurdumduymazlığa rağmen, ambarlara sığmayacak derecede gelişen ve büyüyen ilimize yakışır ve dahi yaraşır bir fuar alanı ve müzeye sahip olma ümidi taşıyoruz içimizde…
Bu konuda duyarlı herkese ve her kesime, gayret anlamına gelen yeni mahsul “Limon çiçeği” gönderelim istedik Bizim Bahçe’den…
GÜNGÖRZADE CEVDET’İN EKSİĞİ
Yerel medyanın ustalarından Güngörzade Cevdet Efendi dün köşesinde, Ferizli’ye kurulmak istenen doğalgaz çevrim santralinden yola çıkarak daha önce kurulan Enka’ya ait doğalgaz çevrim santraline yönelik geçmişte yaşanan olaylardan söz etmiş.
Diyor ki,
“Bugün Ferizli’de kurulmak istenen doğalgaz çevrim santraline karşı ciddi tepkiler var.
Bunun nedeni çevreye vereceği zarar ve ilin iklimi üzerine yapacağı olumsuz etkiler…
Oysa eskisi ile yenisinin çevreye vereceği zarar arasında bir fark yok.
Enka santrallerinin ikisinin etiketi “Gebze” patenti taşıyor. Bunun nedenini de hala anlayabilmiş değilim.
Anlayan varsa söylesin de bilelim”
Güngörzade Cevdet, önemli bir konuyu gündeme getirmiş ama eksiği var.
O gün ortaya koyduğumuz olağanüstü tepkiyi ya unutmuş ya da görmezden gelmiş.
Bugün çalıştığı gazete ile o sıralarda aramızın açılmasına yol açan ve günlerce süren medya çatışmasını nasıl unutmuş olabilir Güngörzade Cevdet?
Bunu anlamak ve dahi ona yakıştırmak mümkün değil…
Santralin ilimiz iklimine negatif etkisi ve çevreye verdiği zarar, Sakaryalı ve Ankaralı bilim adamlarının açıklamalarıyla net şekilde ortaya çıkmıştı.
Bir kar yağışını fırsat belleyip “Doğadan Yeni Sakarya’ya tekzip” manşetleri atılan gazete ile Güngörzade Cevdet’in her gün bir ilginç konuyu gündeme taşıdığı köşesinin bulunduğu gazete farklı değil.
Muradım geçmişte yaşanan kavganın küllerini üflemek değil…
Güngörzade Cevdet’in “Peki şimdi Ferizli doğalgaz çevrim santrali için gösterilen haklı tepki (Çok şükür o günkü haklılığımızı aynı gazetede geç de olsa tasdik edilmiş oldu) o zaman Enka santralleri için niye gösterilmedi?” şeklindeki sorusuna karşı, bir hatırlatmada bulunmak isterim.
O gün Enka’ya karşı gösterilen kamuoyu ve medya tepkisi yanında, bugün yapılanlar devede kulak olmaktan öteye gitmiyor oysa…
Ben de Güngörzade Cevdet gibi, üç Enka santralinden ikisinin üzerindeki “Gebze” etiketine takılmış durumdayım.
Sahi neden şehre bir nefeslik mesafede kurulmuş üç çevrim santralinden ikisinin üzerinde Sakarya değil de Gebze santralleri yazısı var?
Merakım Güngörzade Cevdet Efendi’den farklı değil.
“Bilen varsa, söylesin de bilelim” sözüne katılıyorum.
Bu konudaki eksikliği giderip Sezar’ın hakkını Sezar’a teslim edeceğine inandığım Güngörzade Cevdet ve gazetesine yaşam çiçeği “Fesleğenler” gönderelim istedik Bizim Bahçe’den…
BÖLÜKBAŞI’NA YAKIŞAN!
“Üç maç üst üste kaybedersem giderim” cümlesi, magazinci medyanın uydurduğu bir söz değildir asla…
Bunlar, birkaç kez kendine ve takımına güvenen, iddialı bir çalıştırıcının dilinden gündeme taşınan farklı ve renkli ifadelerdir, ki bunun sahibi Sakaryaspor Teknik Direktörü, yedi göbek Sakaryalı Murat Hoca’dır.
Şimdi kalkıp aksini söylemek ve “Bu magazincilerle uğraşacak vaktim yok” demek de nerden çıktı!
Bu hafta başında bulunduğu Sakaryaspor üçüncü lig maçına çıkacak.
İddialı sözleri nedeniyle, Murat Hoca için bu maçın önemi bir kat daha artmış durumda…
Biz, takım yense de yenilse de hoca değişiminden yana değiliz.
Üstelik içimizden çıkmış, yenilgiye yürekten üzülen, galibiyete gönülden sevinen biri olacağına yönelik en ufak endişe dahi taşımadığımız ve her hocanın başına gelebilecek sıkıntılar nedeniyle havlu atıp gitmesini de içimize sindiremeyiz.
O açıdan rahat olmalı Murat Bölükbaşı…
Ancak kendine ait bir sözü kısa sürede ters yüz edip magazin habercilerine postalamasını da fevkalade yanlış ve üzücü bulduğumuzun altını önemle çizmek isterim.
Bu hafta yapılacak Çankırıspor maçından en az bir puan çıkarmak gerekiyor ki bu tür yazılar kalksın gündemden ve Bölükbaşı yoluna devam etsin.
Ünye maçı, Sakaryaspor’un bunu başarabileceğini gösterdi, alınan yenilgiye rağmen…
Bu duygularla Bölükbaşı ve talebelerine başarı dileğiyle “Papatyalar” gönderelim istedik Bizim Bahçe’den…
BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ’NİN KAMPANYASI
Büyük Birlik Partisi, Sakarya dahil 29 ilde “İdam geri gelsin” kampanyası başlattı.
Buna katılımın hayli fazla olduğu söyleniyor.
Nasıl olmasın ki, ülkemizde son yıllarda azgınlaşan sadece PKK terörü değil…
Kadına şiddet ve küçük yaşta çocuklara karşı cinsel taciz yanında, basit bir olay karşısında insan canına kıyan maganda kültürünün alıp başını gittiği görülüyor.
Olaylara karışıp yakalanan, sorgu sonrası serbest bırakılan zanlıların durumu ise işin bir başka ve üzücü boyutunu oluşturuyor…
İstisnalar dışında azalacağı yerde giderek kabaran olayların altında AB kriterlerine yönelik uygulamalar yatıyor olsa gerek...
Örneğin idam kararının yasalardan çıkarılması, cüretkar, acımasız ve cahil yaratıkların azıtmasına yol açıyor.
Sudan sebeplerle yakın-uzak demeden akrabalarını, öz-üvey demeden evlatlarını, nikahlı-nikahsız demeden eşlerini hunharca ve vahşice katledenler, bu cesareti nereden alıyor dersiniz?
Denilir ki, “Gecikmiş adalet, adalet değildir”
El Hak!
Doğrudur…
Buna karşın “Sonunda ölüm yok ya” deyip her türlü cinayeti işleyenleri, devlet eliyle beslemek anlamına gelen hapis cezasına mahkum etmek de o derece yanlış olsa gerek…
Caydırıcılık bunun neresinde?
Her ülkenin ve toplumun kendine has yasaları olmalı ki huzuru bulabilsin…
O nedenle toplum radikal ve kültürel bir devrime tabi tutulmadıktan gayri, yapılan hiçbir düzenlemenin yararı olmayacak.
O halde gel de Büyük Birlik Partisi’nin “İdam geri gelsin” adı altında başlattığı kampanyaya sırtını dön.
Olur mu hiç!
Olur diyenler düşünsün bir yol…
Ülkemizin huzuru için atılacak her adıma köstek değil destek olanlara, Bizim Bahçe’den “Leylaklar” gönderelim istedik…