Sene 1950…

Aylardan Temmuz…

Ankara Kurtuluş İlkokulu ikinci sınıfından üçe geçip geldim Adapazarı’na…

Rahmetli babam daha önce gelip, halı-kilim ticareti yapıyordu…

Bugün dahi hatırlarım, park haline getirilen Şemsiyeli Bahçenin Kapalıçarşı’ya bakan yüzünde, Direkli Çarşının karşısındaki o unutulmaz Hacı baba Lokantasının önünde otobüsten indiğimi…

O zaman şehrin ana arterleri parke, diğer sokakları ise Arnavut kaldırımı denilen taşlarla örtülüydü…

Ankara’dan sonra Adapazarı bana çok küçük gelmişti...

Eve yerleşir yerleşmez şehrin gezilecek neresi varmış diye sorduğumda aldığım cevapta adres hep, Çark Mesire’ye çıkıyordu…

Paytonlar ulaşım için en önemli vasıta idi…

Aklımda Mesire olunca düştüm yola…

Paytonları sırtlayıp giden atların çıkardığı nal şakırtısını takip ettiğim uzun ince yol sonunda Çark Mesire’ye varmıştım…

Böyle tanışmıştım bu otantik yerle…

Ardından su gibi akıp giden yıllar geçti…

Şehrin yegâne dinlenme ve sanatsal açıdan tek eğlence yeri olan Çark Mesire önündeki alanda, babamın verdiği beş adet ortası delik yüz parayla bindiğim üç tekerlekli bisikletin getirdiği çocuksu heyecan, bezden yapılmış topla oynayan çocukların mücadelesiyle bütünleşince, Çark Mesire benim kaçamak saatlerimin uğrak yeri haline gelmişti…

Anladım ki yalnız bana ait değildi Çark Mesire’ye çıkan duyguların adresi…

Adapazarlılar’ın nefeslenip hoşça vakit geçirebileceği, yer yer konserlerle gelen Türk sanat ve folklor musikimizin eski fakat eskimeyen sesleri Mediha Demirkıran, Hacer Buluş, Ahmet Sezgin, Zeki Müren, Müzeyyen Senar ve daha nice sanatçıları ağırlayan o tarihi mekanı sadece bir eğlence yeri olarak düşünmek ve görmek yanlıştır sanırım…

Yapılmak istenen millet bahçesine dahil edilişi, ilimizle özdeşleşmiş bir önemli tarihi de alıp götürecektir hiç kuşkusuz…

İçinde yıllarını tüketmiş eski bir futbolcu olarak derim ki; Stadın şehrin ortasından bir başka yere taşınması ne kadar doğru ise Tarihi Çark Mesire’yi ortadan kaldırmak da o derece yanlış bir tasarruf olsa gerek…

Adapazarı halkını suyla buluşturan tarihi tesisleri ve kulesi meydan okurken geçip giden yıllara, bu haliyle nice unutulmaz olaylar ve hatıralara ev sahipliği yapan Çark’ın yaşatılması, bu şehri yönetenlerin üzerine vazifedir…

O nedenle diyoruz ki, Çark’ı bir mesire yeri olmanın ötesinde değerlendirmek ve buna göre tasarrufta bulunmak, bu şehrin mazisine yapılmış tarihi bir görev olsa gerek…

Bu düşüncelerle, her Adapazarlı’nın gönlünde farklı duygular uyandıran Çark Mesire’yi Millet Bahçesi içinde tarihine yakışır bir konumda değerlendirecek yetkili-etkili herkese ve her kesime “Orkideler” göndermeye hazırız…