Ülkemizde barbarca, canice işlenmiş; genç, yaşlı demeyip öldürülen kadın ve erkek cinayetleri özellikle son yıllarda aldı başını gidiyor…
Avrupa Birliği kriterleri, uyum yasaları doğrultusunda ne zaman ki bu ülkede hareket başladı, yasalar değişti, cezalar yumuşatıldı, cinayetlerin de önüne geçilmez oldu…
Ülkemiz aslında böyle değildi…
Gelişen ve değişen yaşam koşulları ve uygulanan politikalar buna zemin hazırladı…
Şimdi bu sıkıntılı gidişten nasıl kurtuluruz hesabı yapılıyor ülkemizde…
Uygulanan politikalar, ülkemizin sosyopolitik anlayışına, yaşam tarzına ve inançlarına uygunluk sağlamadığı sürece bu tür sıkıntıların yaşanması da kaçınılmaz hale geldi…
Avrupa Birliği rüyası hiçbir zaman bizim ülkemiz için geçerli olmayacağı ortada iken o anlayışa uygun tavır almak, ülkemiz adına kazanç yerine büyük bir sıkıntı oluşturdu…
Ve başta kadın cinayetleri olmak üzere hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği tarzda olaylar meydana gelmeye başladı…
Caydırıcı olmayan yasalarla önleneceği sanılan cinayetler tersine bir seyir ile daha da yoğunlaşarak ülke gündemine oturmuş bulunuyor…
Toplumun temel direği anaların bir hiç uğruna katledilmesinin önüne geçmek için kültürel bütünlüğü sağlayamamış toplumlarda yapılması gereken en önemli değişiklik hiç kuşkusuz kaldırılan idam kararının yeniden gündeme gelmesidir ancak…
Bir süredir ülkemizde böylesi bir talep gündemden düşmüyor…
Toplumun istisnalar dışında tümünün kabul edeceği ve bir anlamda kısas kabul edilen ceza şekli olarak idam yasasının çıkarılmasına yönelik beklenti giderek daha da hız kazanmakta…
Mevcut iktidar toplumun her kesiminden gelen figan ve feryada öyle görülüyor ki sırtını dönemez hale gelmek üzere…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Önüme gelirse imzalamaktan çekinmem” deyişinin altında işte bu talep yatmaktadır hiç kuşkusuz…
Bu doğrultuda halkın sesi giderek daha da şiddetli hale geleceğe benziyor…
Aksi halde daha çok analar, bacılar, kızlar ve kızanların canına kıyılır, nice yuvalar dağılır…
Cinayetler eğitimle hallolur düşüncesiyle idama karşı çıkanlarda da son yıllarda bir çözülme görülmesi yasanın geleceğine yönelik ayak sesleri olsa gerek…
“Mağdur anne ve babaların yüreklerindeki yangın ancak bu şekilde söner” diyen görüşe katılmamak mümkün mü!
Evet, “Nush ile uslanmayana etmeli tekdir. Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” diyen atalarımız bugünlerde içinden çıkılmaz hale gelen cinayetlerin önlenmesi adına yol gösterici bir anlayışla ne yapılması gerektiğini ikaz etmiyor mu!
Çeşitli çalkantılarla sıkıntılı bir süreç yaşanırken ülkemizde, bu topluma yakışmayan ve dahi yakıştırılamayan barbarlıktan öte bir şey olmayan kadın cinayeti başta olmak üzere tüm cinayetlerin son bulması adına gayret gösterecek, elini değil gövdesini taşın altına koyacak yetkili, etkili, başta devlet büyükleri olmak üzere herkese ve her kesime barışın, sevginin ve huzurun simgesi “zeytin çiçekleri” gitsin istedik…
Yeter ki bu çığlık dursun!