Hocam, ya şartlar elverişli olmazsa?” diye sordu Fatih Han. Ak Şemseddin hiç duraksamadan cevap verdi:

“Şartlara teslim olmazsan şartlar değişir, sana teslim olurlar.

Çok çalışır, çok dua eder ve çok istersen Allah’ın rahmeti tecelli eder, rahmet tecelli ettiğinde nice olmazlar tahakkuk eder. ”

Evet, neredeyse 100 yıldır şartlar Müslümanlar için hiçte uygun değildi.

Doğruyu Hak olanı söylemenin bir bedeli vardı? Daha 10 yıl öncesine kadar Başörtülü kızlarımız en temel eğitim hakkından bile faydalanamıyor, devletin hiç bir kademesinde çalıştırılmıyorlardı.

Bakanlar listesi bile satılık medya yönlendirmesi ile belirleniyordu, Batan bankalardan çok, cumhurbaşkanının kırmızı ışıkta durmasını alkışlarla manşet yapılıyordu.

Ramazan günü nispet yaparcasına , kadehler tokuşturuluyor 1000 yıl sürecek bir süreçten bahsediliyordu.

 Maalesef günümüzde o günleri bilmeyen o kadar çok insan var ki, bilip de unutanları saymıyorum bile.

Pekala sonra ne oldu?,  Şartlara teslim olmadılar ve şartları değiştirmek için çok çalıştılar.

Vazgeçmediler.

Rahmetli Erbakan öncülüğünde Devrin Hasan Mezarcıları, Şevki yılmazları, Recep Tayyip Erdoğanları korkmadan konuştu. 

Onlar konuştukça vatandaş liderine güvendi, güven arttıkça arkalarında ki halkın gücüyle birlikte yıllardır süren zulme başkaldırdılar. 

Statükoya, Yasalara ve Orduya rağmen. O günlerde eğer bu zaman ki gibi tatlı su Müslümanları olsaydı, birileri çıkıp hakikati haykırmasaydı acaba bugün ki kazanımlarımızı elde edebilir miydik?

Hatırlayın Sayın Recep Tayyip Erdoğan Milli Eğitimin müfredatında olan bir şiiri okuduğu için hapse atılmadı mı? Yani sistem sizi içeri atmak isterse mutlaka bir sebep bulur. 

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde ki Ak Parti hükümetleri ile birlikte Müslümanlar hayal bile etmekte zorlanacağımız haklarımıza Hamdolsun kavuştuk.

Zincirleri kırıp Ayasofya’yı açtık. Askeriyede Yargıda devletin her kademesi ve üniversitelerde başörtülü bacılarımızı gördük.

Devrim niteliğinde sayılabilecek yasaları devreye soktuk. Fakat bir şeyi hala çözemedik ve böyle giderse de bu eğitim sistemi ile çok zor çözeceğiz.

İçimizdeki tatlı su Müslümanlarının bir grup azınlık gücenmesin diye kendi cenahındakileri harcama HASTALIĞI ve O yüzyılın vermiş olduğu EZİKLİK PSİKOLOJISİMİYDİ?

Bundan 4, 5 yıl öncesine kadar hala bir gazete manşetiyle bizim kanaat önderlerimizi hocalarımızı görevden alıp mesleğine son verdirenler, Kendilerini hala bu memleketin sahibi sanıp ,Müslümanlara ayar vermeye çalışıyorlardı.

 Dört yıl önce Diyanet işleri Başkanımıza İhsan Şenocakla ilgili “sakın bu hocamızı görevden almayın” diye twitler atıp yazdığımızda, sıradaki hedefin kendisi olduğunu defalarca söyledik.

Maalesef dediğimiz gibi de oldu. Diyanet işleri başkanımıza karşı inanılmaz saldırılar gördük, çünkü biz İhsan Şenocak hocayı görevden alarak hikâyede ki gibi sarı öküzü vermiş olduk. 

Bu arada içimizde ki bir vekil yüzünden Ayasofya imamını CHP’lilere şirin gözükmek ve bir grup feminist için görevden aldılar. 

Pekala neden?

 Çünkü bu memlekette hakkı söylemek Allahın emrettiğin konuşmak Peygamberin hadislerini söylemek bir grup azınlığın hiç de hoşuna gitmeyen, sistemlerini bozulacak diye korku içinde kalan, ülke hala kendi yönetiminde olduğunu sanan kişilerin çok zoruna gidiyordu. 

Daha acı olanı da muhafazakâr bir cenahtan biri hakkı söylediği için cezalandırıldığında ilk desteği “657 gibi yasalara UYMAK ZORUNDA,iyi bile olmuş, her doğru her yerde konuşulmaz” gibi eziklik psikoloji ile söylenmiş savunma sözleriyle karşılaşmamızdı.

Biz kimse yasaları çiğnesin demiyoruz. Fakat Kuranda yazan, Hadisle belirtilen yada tarihsel bir gerçeğin söylenmesi, ülkeyi kendinin sanan azınlık  bir kesmin zoruna gitti diye söyleyeni cezalandırmak düpedüz bir eziklik psikolojisidir. 

Başkalarının kavramları ve normları ile şekillenmiş beyinlere, Osmanlı’yı, İslami, tarihi ve Peygamberi(SAV) anlatamazsınız.

Bir grup tavanı ele geçirip sistemi kurduğundan beri kendine(celladına) âşık tipleri yetiştirmeye devam ediyor.

Türkiye’ye özel bir Laiklik anlayışının en büyük zararı: halen hakkı konuşmaya korkan Müslümanlar yetiştirmesi.

Asıl mesele o azınlık, çoğunluk kadına kendilerinde konuşma hakkı bulup, kendi normallerini zorla ve kanun eliyle empoze ederken, bizden çıkan sisteme aykırı seslere yaşama hakkı bile tanımıyor. 

Düzeleceğiz,

Önce bizden olanları savunarak, sonra hakkı korkmadan konuşarak. 

Müslüman kalıba göre şekil alan değil , Allah ve Resulünün sözlerini ve tarihsel gerçekleri kınayıcının kınamasından korkmadan söyleyen kişidir. 

Halil konakçı hoca doğruları söylediği için dokuz köyden kovulduğu bir zamanda Müslüman köyünde hocamıza sahip çıkılmalı. 

Geçte olsa Bizim aylar önce söylediğimizi bizim cenah daha yeni söylemeye başladı..

 Artık aklınızı başınıza alın. Yedirmeyin hocalarımızı, ezdirmeyin bir grup kendini ülkenin sahibi sanan asalak zihniyete. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Biz dik duracağız, ama dikleşmeyeceğiz. Ölçümüz, anlayışımız bu'' 

Sarı Öküz Hikayesini Unutmayın!!!!