Ahmet Tomor bu şehrin bilge hocalarından biriydi…

Çoğu zaman sohbetlerinde bulunduk, istifade ettik…

Aynı doğrultuda hareket eden çok sayıda dostumuz, arkadaşımız oldu…

İşte onlardan biri de bir kitap kurdu olarak tanıdığımız Alpay Şirin’dir…

Tomor hocanın vefatı sonrasında kaleme aldığı yazısını paylaşayım istedim okuyucularımızla…

“87-88’lerde dinlemeye başladım hocayı…

Dediklerini çok anlamazdım ama çok severdim. Hızlı konuşurdu...

Dikkatle dinlerdim anlamak için. Hep gülümserdi.

Dili çok tatlıydı. Muhterem kardeşlerim derdi devamlı konuşmalarında.

Hınca hınç dolardı salonu Hakyol vakfının… En arkalarda sessizce dinlerdim onu.

Anlattıklarından değil anlatmasından etkilenirdik. Aslında sözüyle değil haliyle etkilerdi insanları. İnsanlar onu dinlemez izlerdi aslında.

Onun gibi bir Müslüman olmanın hülyasına dalardı insan. Kimse onu üzebilecek sorular sormaya cesaret etmezdi. Allah onu herkese sevdirdi.

Çünkü Allah’ın sevdiği bir kuldu Ahmet Tomor hoca. Allah sevdiği kullarını diğer kullarına da sevdirirmiş sözünün örneğiydi.

Sohbetlere ara verip inzivaya çekildiği zamanlarda merak ederdim nerelerde acaba diye.

Bir gün onu birinci geçidin orada çocuk arabasından bozma bir tablada akide şekerleri satarken gördüm. Dünyadaki rızkının peşindeydi.

Ağzından bal damlayan adamın ticareti de şekerden olmuş işte kaderin cilvesi.

Namaza gidişlerimde özellikle oradan geçerdim ona selam vermek için. Gülerek alırdı selamımı. Huzur verirdi insana nazarı.

Her daim gülümseyen gözlerinin ardındaki ıstırabı saklayamazdı aslında. Yanlış bir zamanda yanlış bir yerde bulunan bir insan şaşkınlığı vardı adeta çehresinde.

Yerini yadırgayan insan misali. Ötelerin insanıydı. Ötelere sevdalıydı.

Ayakları yerde gözü semadan gelecek haberi bekleyen yolcu gibi bekliyordu. Bekleyişi nihayet son buldu. O da güzel bir ata binip güzel bir yolculuğa çıktı her güzel insan gibi…

Üzerimde emeği olan insanların çoğu teker teker çıkıp gidiyorlar hayatımdan.

Geriye dönüp baktığımda simasını en çok gördüğüm insanlar. Mütebessim çehreleriyle çıkıp gittiler korkuyla, saygıyla, bazen de özlemle bahsettikleri diyarlara.

Sırası gelen herkes gibi gittiler onlarda. Sıranın bir gün ansızın sana da geleceğini hatırlatırcasına.

Her gidenle birlikte insanın bu dünyadaki yalnızlığı da giderek artıyor ve anlam kazanıyor.

Kendinden hareketle kendine doğru yapılan bu yolculukta ne kadar çok güzel insana rastlarsan yolculuğun da o kadar güzelleşiyor.

Yol bittiğinde yine o insanlarla bir araya gelme ihtimali bile bu yolculuğu güzel kılmaya yetiyor. Kendini bulana kadar yola devam etmeli insan, bunun bir yol hikayesi olduğunu unutmadan.

Ne mutlu güzel bir menzile varana…”

Ahmet Tomor hocamıza bu vesileyle bir kez daha rahmet dilerken, Alpay Şirin’e ise Bizim Bahçe’den kalemine ve yüreğine sağlık diyerek “Kırmızı güller” gitsin istedik…