Vedalar, gözüyle sevenler içindir / Çünkü gönülden sevenler ayrılmaz” Hz. Mevlana

Bugün, 19 Ekim. Alija İzzetbegoviç’in (1925-2003) Hakk’a yürüdüğü, Rahman ve Rahîm olan Allah’a kavuştuğu gün.

Birkaç ay önce mezarını ziyaret ettim. Saraybosna merkezindeki Kovaçi Şehitliğinde yatan Alija İzzetbegoviç ve Bosna Şehitleri için Fatihalar, Yasinler…

Dağılan Federal Yugoslavya’da Sırbistan’a karşı tek başına direnen büyük liderdi Alija. Yeni kurulan Bosna Hersek’in ilk Müslüman Cumhurbaşkanı’ydı.

Alija’nın siyaset bilimine kazandırdığı ruhsal ve ahlaki yücelik, tüm insanlık adına önemli bir kazanımdır.

Onun için “Bilge Kral” dediler. Kral değildi. Bilge olduğuna insanlık şahittir.  

Müslümanların 20.yy’da Avrupa’nın göbeğinde yetiştirdiği düşünür Alija İzzetbegoviç,  Türkiye’de politik ve ahlaki zihin kayması yaşayan gençliğe “Müslüman Mütefekkir” olarak tanıtılmalıdır. Alija, Müslüman bir aydın nasıl olmalıdır? sorusunun cevabıdır.

Aliya, başlı başına sohbet ekolü ve okul gibiydi. Alija, inancı uğruna cihat eden, düşünen, okuyan, yazan iyi bir Müslümandı.

Bir düşünür, devlet adamı ve siyasetçi olarak Aliya’nın mirası ülkemizde siyaset yapanlar için yaşanmış ders niteliğindedir.

Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın himayesinde “Alija İzzetbegoviç Düşünce Enstitüsü” kurulsa ne iyi olurdu.

Derinlikli ve çok katmanlı düşünce yapısıyla herkesin ondan alacağı bir ilham mutlaka vardır. Alija, düşmanları için “saygı duyulacak bir rakip”, arkadaşları için “sadık dost”, İslam Dünyası için “ mütefekkir”, çocukları için “mükemmel bir baba”, halkı için “ bir kahraman” olabilmiş ender şahsiyetlerden biridir. 1992 yılında Bosna halkının tıkanmış nefes borusunu açan lider olarak milletinin geleceği adına bütün olumsuz şartlara rağmen en ufak bir haksızlığı düşmanlarına dahi göstermemiştir.

Tüm bunları, vazgeçilmez “ahlak disiplini” içinde başarmıştır. Siyaset, düşünce, eylem pratikleri açısından Alija, sahiplenen Müslüman için başlı başına bir kitaptır.

Zahiren Bosna Hersek Devlet Başkanıydı. Batînen hal ehli, sade yaşamıyla Müslüman bir kuldu.

Alija bize, düşmanlarımıza karşı bile kin tutmamayı, adaletli ve ahlaklı davranmayı, krallar gibi değil mütevazı yaşamayı öğretti.

Ah Sevgili Aliya; dört yıl süren (1992-1996) asimetrik savaşta sen sadece Bosna’nın değil, hepimizin özgürlük savaşçısı ve komutanıydın.

You must fight, for your right - Doğrularınız için savaşmalısınız” diyerek çağdaş dünyanın kirli çarklarını sorguladın. İslam’ın izzet ve şerefini onurlu bir şekilde Bosna’nın mavi göklerine yazdın.

Savaşın en şiddetli anında bile ahlak, adalet ve tevekkülden zerre kadar ayrılmadın. Müslümanca “Özgürlük Savaşçısı” nasıl olunurmuş bütün dünyaya ilan ettin.

“Düşmanlarımıza karşı bir tek borcumuz vardır. Adalet” diyerek düşmanlarını bile kendine hayran bıraktın. Peygamber metodu olan “Adil ve emin insan” kavramını bizler için yeniden dirilttin.

Hayatını vakfettiğin Bosna, senin tabirinle “sırf kötülük yapmak için yaşayan” Çetnik Sırplar tarafından apansız bir şekilde silahsız ve savunmasız kıstırıldı. Senin kaderin, Bosna’nın kaderiyle kesişti. Bosna’nın kaderi senin kaderin ve hayatın oldu.

Boşnaklara ve dünyanın taş kalpli kurumlarına var olmanın üçüncü bir yolunu hatırlattın.

 

“Doğu ve Batı arasında İslam” serüveni devam ediyor. Seni görmediğim halde gittikçe artan yakıcı bir hasretle özlüyorum.


Sana ve kutlu şehitlerine rahmet olsun, selam olsun.

İbrahim Selamet

[email protected]