1960’lı yıllarda adına “Devrim” denilen sadece lastikleri ve cam silecek lastiği ithal, motoru dahil her bir parçası yerli imkanlarla elde edilmiş otomobilin öyküsünü dinliyorum, o günleri yaşayan uzmanların dilinden…

Eskişehir’de TÜLOMSAŞ’a ait hangarlarda kurulan bir tesiste, beklenenden çok daha kısa sürede trafiğe hazır hale getirilen ilk otomobilin binicisi 1960 darbesi cumhurbaşkanı Cemal Gürsel oldu…

Sonrası malum…

Araca benzin doldurmak unutulunca, stop etmesini fırsat bilip yaygara koparanlardan biri Yahudi iş adamı “Bursa’da şeftali üretmek, Karadeniz’de fındık yetiştirmek varken kalkıp işleyeceği dahi meçhul bir otomobil yapmak de neyin nesi” diyerek bulandırmış önce suyu…

Cuntanın liderliğini üstlenmek zorunda kalan Cemal Gürsel “Bir vapur dolusu pamuk satıp bir otomobil alıyoruz. Derhal yapın” sözleriyle o döneme damga vururken, malum medyanın tepkisi ile yapılan üç tip otomobilin parçası dahi kalmayacak şekilde ülke gündeminden düşürülüşü ne hazindir ki bugün dahi tam anlamıyla bilinmiyor…

İşte o günlerin taştırmasını izledim bir televizyon kanalında, tekrarından sabaha kadar…

Üç bilim adamının yanında benim de ısrarla üzerinde durduğum, zaman zaman da bu sütunlarda dile getirdiğim “hibrit enerji ile çalışacak yeni bir otomobille” piyasaya girilecek oluşu, ülkemiz adına bir büyük şanstır…

Zira fosil yakıt döneminin geride kalacağına yönelik yorumlar aldı başını gidiyor…

Üretilecek yeni hibrit otomobillerle girilecek piyasada önemli bir yere sahip olacağına inandığım ülkemize o günlerden bugünlere sarkan geri kalmışlığı giderecek yepyeni bir ufuk açılmak üzere…

O nedenle diyoruz ki geleceğin en zengin ve güçlü ülkeleri arasında yerimiz olacaktır.

Bu müthiş projeye “ne gerek var” deyip sırtını dönenlerin, ülkemize yaptığı kötülük bir gün gelecek, ortaya çıkacaktı elbette...

Zira yapılan her kötülüğün, bir gün ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır…

Şu sıralarda ülkemizin başına içte ve dışta örülmek istenen çorabın aslı da nesli de bu anlayıştan kaynaklanıyor olsa gerek...

1960 yılında öncülüğünü rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın yaptığı ve ülkeye belki de çağ atlatacak bu büyük organizasyonun benzer şahlanışını durdurmak adına yola koyulanların değirmenine su taşımak isteyenler, bugün dahi yine o alışkanlıklarını sahnelemek için tüm güçlerini kullanıyor…

Ve nihayet onlar istese de istemese de Türkiye bu yola koyuldu...

Bilin ki bu defa geri dönüş yok…
Yani durmak yok, yola devam.

Kim ki bu uğurda canıyla, kanıyla bu yola baş koyar, ona olsun tüm hayır duaları...

Zira bu büyük sıkıntının faturasını dün ödedik, artık ödemek istemiyoruz…

Kendi otomobilimize binip sefasını sürme zamanı geldi de geçmesin ve kaçmasın bu defa…

Bu duygularla yola koyulan tüm kurum ve kuruluşlara ve onları bu yola teşvik eden iradeye, Bizim Bahçe’den “Siyah, sarı, kırmızı, beyaz güller” gitsin istedik…