Yaratılışın bir düzeni vardır…
Ağaç çiçek açar ama gitmesi gerekir, yerine meyvesi gelecektir…

Meyve gelir ve kurt, kuş, insan nasiplenir…

Geri kalan da börtü böceğin nasibidir…

Düşecektir… Çürüyecektir… Yenilere yer açacaktır…

Çünkü yine çiçek açıp yine meyve verecektir ağaç...

Ve hikmet sürekli böyle tecelli edecektir…

Eskiler gider yenileri gelir, gelmelidir de…

Ağacın ağaç olduğunu gösterir bezenir, süslenir gider ardından yine... Yine…
Hayvanlarda da böyledir; hoplarlar, zıplarlarkâinat istifade eder kurda, kuşa, insana yemek olur giderler ardından daha tazeleri gelir...

Eskiler gitmez ise yeniler hiç olmaz...

İnsanlarda farklı değildir; oynar,eğlenir, çalışır, dinlenir…

Ödül olarak hep aynı su, hep aynı elma, hep aynı hava vardır hayatında…

Zengini içinde su, sudur; fakiri içinde…

Karşılığında aynı olmayan ayaklar, aynı olmayan dişler, görmeyen gözler…

Kim ister babasınınbabasınınbabası aynı evde olsun…

100 yıllık kuşak, piri fani, el tutmaz, göz görmez, iki büklüm evin bir köşesinde inim inim inleyen bir insanı kim ister…

Ne vicdan, ne akıl tahammül edemez; “İyi ki ölüm var, hem ruh için, hem beden için” der insan…

Eskilerin gitmesi gerekir ki yeniler yaratılış resmini canlı tutsun...

Eskiler yenilere yer açar ki düzen sürsün…

Aksi takdirde yeni hep eski olarak kalır…

İhtiyar meyve ne dalda işe yarar, ne yerde…

Bir zaman sonra çiçek açmaz, koku vermezse keserler ve görevden alırlar…

Kimini balta ile, kimini yem ile, kimini toprak ile hemhal ederler…

İnsan yaratılış meyvesinin ağacı, neticesi, nesilden nesille aktarıcısı...

Bizim ümmet yaşlıya, eskiye değer verir, kıymet verir, atmaya kıyamaz hatırası olan en ufak şeyleri bile…

Bilgisini paylaşır, tecrübesine katkı sağlar gençlerin...

Kendileri ile birlikte yitip gitmesin diye çoluk çocuğuna genç yaşta anlatırlar hayatın şifrelerini…

Bizde şimdi eskilerden onu istiyoruz: Yenilere yer açın…

Bilginizi paylaşın ama onların yanında olarak paylaşın,önlerinde olarak değil…

NEFİSLER DEVREDE
Seçim ayarları başladı; nefisler, gururlar yine devrede…

Kendilerinin olmadan ülkenin ayakta duramayacağını zannedenler saftorozluk ile el ovuşturuyorlar…

Zihinleri meşgul ediyorlar…

“Gelelim de kurtaralım” havasındalar…

Sanki neyi kendi başına yapabilirler ki?

İnsan, “İlahi yardım olmasa da her şeyi yaparım” havasına bürünür hemen…

Yenileri eskitiyor, eskiler daha yola çıkmadan önlerine geçiyor...

Firavun'un bir duasından söz edilir: Geceleri odasında “Biliyorum Musa'nın Rabbi var ama su tacı kafama takınca bana bir şeyler oluyor kendimi tutamıyorum” diye söylenirmiş…

Evet, biliyoruz şu makama, koltuğa oturunca bazılarına bir şeyler oluyor…

Ölmemek için hep genç kalmaya çalışıyorlar, koltukta yaşlanma planları yapıyorlar…

Hâlbuki sağlam bedene değil sağlam ruha ihtiyaç var...
Kiminiz topal, kiminiz ihtiyar, kiminiz kör,  kiminiz sağır…

Bırakın da dünyayı biraz da yeniler kurtarsın…

Eskiler yaptı yapacaklarını artık yeni şeyler yapmak lazım…

Taze kana ihtiyaç varsa ülkemizde de taze insanlara gerek var demektir...
Yine temayüllere, teşkilatlara, başkanlara iş düşüyor…

Yeni şeyler söylemek lazım…

Görelim bakalım eskiler eskiden ders alacak da yenilere yer açacak mı yoksa doğal ayıklanmayı mı bekleyeceğiz…

İhtiyarladık bunları yazarken…

Bizden ne köy olur ne kasaba!

Artık yeni şeyler söylemek için kasımı beklemekten başka çare yok…