Gamalı Haç`a yakın plan: Thule & Ergenekon

Güler Kömürcü"nün kolundaki "hilal içindeki gamalı haç" dövmesinin şifrelerini çözüyor. Svastika"nın Şaman inancının köklerindeki yeri, Güneş Dil Teorisi ve "Bütün halkların atası Türk"tür" tezinin Ergenekon ile bağlantıları sizi de şaşırtacak.....

Güler Kömürcü"nün kolundaki hilal içindeki gamalı haç işareti haberleri gündemi bir anda terk etti. Kömürcü"nün kolundaki gamalı haç Nazizmin simgesi olarak değerlendirildi. Çıkan haberler üzerine Kömürcü"nün kaleme aldığı yazının alt metnindeki "cazibe" görülemedi ve atlandı. iyibilgi, kapatılan bir defteri bugün yeniden açıyor.

En başa dönelim. Bilindiği üzere bundan iki hafta kadar önce Kömürcü"nün kolundaki gamalı haç dövmeli tatil fotoğrafları internete düşmüş ve Nazi simgesi olarak algılanmıştı.

Bunun üzerine Kömürcü köşesinde şunları yazmıştı:"Gamalı haç olarak bilinen sembolün gerçek adı "Öz kader çarkı" ya da yaygın tanımla "Svastika"dır. Ve bu sembolün aslında faşizmle ya da Hitlerle de ilgisi yoktur.

Svastika sembolü –GAMALI HAÇ - eski çağlarda Hinduizm"de de yaygın olarak kullanılmasına rağmen, sembolün kökeni Mayalar, Sümerlilere kadar uzanır (M.Ö 4000).

Svastika, Orta Asya medeniyet abidelerinin üzerinde, Türkler"e ait çok sayıda kaya resmi, işaret, halı, kilim motifleri, çeşitli ev eşyalarında, damgalarda kullanılarak yüzyıllardan günümüze ulaşmıştır."

MADALYONUN ÖTEKİ YÜZÜ...

Kömürcü"nün de ifade ettiği üzere Svastika"nın Türk kültüründe önemli bir yeri var.

Tabi Kömürcü"nün ifade etmediği şeyler de var. Svastika"nın Şaman kültürünün köklerine kadar uzanan uzun yolculuğunda Güneş Dil Teorisi"nin, "Bütün halkların atası Türk"tür" tezinin de ayrı ayrı yerleri var. Bu noktada Kazım Mirşan ve Haluk Tarcan ekolünün adlarını anmamak, onlara `haksızlık` olur.Ve üzerinde asıl durmamız gereken nokta: Thule örgütü!

Birçoklarımızın hiç duymadığı, simgesi gamalı haç olan bu karanlık örgütün Ergenekon ile bağları üzerine yazılıp çizilenler şaşırtıcı.Aşağıdaki satırlarda uzun ve her satırı gizem taşıyan röportajını okuyacağınız Aydoğan Vatandaş, Kayıp Kitap-Barnabas"ın Sırrı" adlı kitabında Ergenekon örgütü ile Hitler"i iktidara getiren Thule örgütü arasında şaşırtıcı bağlantılar kuruyor.Kitapta Thule"nin Almanya"yı Hıristiyanlık öncesi Pagan köklerine götürmeye çalıştığı belirtilirken, Ergenekon"un ise Türkleri Şaman köklerine götürmeye çalışan bir örgüt olduğu, her iki örgütün kurucusunun da aynı kişi, Baron Rudolf Von Sobbettondorf olduğu anlatılıyor.Ve anlamlı bir ayrıntı daha: Türkiye`de Tayyip Erdoğan`a Nazi yaftası yapıştıran Ulusalcı kesimin temsilcilerinin Hitler`in de güç aldığı Thule örgütü ile "simgesel" bağlarının olması ne garip değil mi?Bu bir tesadüf mü; yoksa&

Yoksa"sına siz daha sonra bir ara cevap arayın.Biz şimdi sizi Aydoğan Vatandaş röportajı ile baş başa bırakalım.Kitabınızda Ergenekon ile Thule arasında şaşırtıcı bağlantılar kuruyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz?Evet. Ergenekon ve Thule"nin birbirine çok benzeyen örgütler oluğunu düşünüyorum. Thule, kurulduğu ilk günden beri karanlık bir örgüttü. Alman aristokrasisinden oluşan, karanlık amaçlar güden bir örgüttü. Arkalarında Germonerden adında bir başka örgüt vardı. Tapınakçılardan fazlaca etkilenmişlerdi. Okültist, simyacı ve Kilise karşıtıydılar. Sembol olarak gamalı haçı benimsemişlerdi.

Şaşırtıcı bir şekilde bu sembol daha sonra Nazilerin de resmi amblemi olmuştu. Ari ırkın üstünlüğünü ve pan-Cermenik bir Alman imparatorluğunun kurulmasını savunuyorlardı. Pagan antik Alman kültürünün yeniden uyandırılması en büyük hedefleriydi. Bu bağlamda Ergenekon"un da Türkleri İslam öncesi Şaman köklerine götürmek isteyen bir örgüt olduğunu değerlendirmek mümkün. Zaten basında çıkan kimi haberlerden bunun ipuçlarını da görebilmekteyiz.

İlginçtir ki Alman ordusu içinde nasyonal sosyalizmi örgütleyen Thule örgütünün kurucusu Baron Rudolf von Sebottendorff"tu. Uzun yıllar doğu ülkelerinde bulunmuş, araştırmalar yapmıştı. Baron Rudolf Von Sebottendorff hem Osmanlı, hem de Alman vatandaşıydı, hem Bektaşi hem de Mason"du. Akşam Gazetesi"Hitler`in arkasında bir Türk vatandaşı vardı" başlıklı 1. sayfadan duyurdukları bir yazıya yer vermişti. Kim yazmıştı o yazıyı?

Sanırım Serdar Turgut yazmıştı, Aytunç Aktındal`ı kaynak göstererek. Türk vatandaşı olduğu söylenen Baron, Almanya"da Hitler"i iktidara getiren bir örgüt kurabildiyse, 1933-45 yılları arasında Türkiye"de olduğuna göre, neden benzeri bir örgütü de Türkiye"de kurmuş olmasın? Baron herhalde Türkiye de çelik çomak oynamadı! Baron Mısır ve İstanbul dada uzun süre kalmıştı. Bu gezileri sırasında simya, astroloji ve Kabala ve İslam sufizmi üzerinde çalışmalar yapmıştı. Burada dikkatimi çeken bir başka nokta ise Baron ve adamlarının bir müddet sonra zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya vasıtasıyla o zamanki adıyla MAH bugünkü ismi ile MİT le bağlantılarının olmasıydı. Şükrü Kaya o dönemin en kritik adamlarından biridir. O dönem Alman nüfuzunun Türkiye üzerinde en yoğun olduğu dönemdir. Varlık Vergisi nin uygulandığı yıllar. Nazi etkisi açıktır. Bu döneme ışık tutan en değerli kitaplardan biri ise şu an nedense piyasada bulunmayan Uğur Mumcu nun "40"ların Cadı Kazanı" adlı kitaptır. Baron o dönemde Türkiye de ne yapıyordu?

Nisan 2006 tarihinde çok önemli bir kitap yayınlandı. Adı "Eski Türk Masonları"nın Uygulamaları. " Kitabın yazarı Baron Rudolf Von Sebottendorf tu. Kitabın yayıncısı ise Namık Kemal in torunu Numan Menemencioğlu"nun yeğeni olan Kemal Menemencioğlu ydu. Menemencioğlu önsözde şöyle diyor: Bu sıralarda Sebbottendorf Türkiye"de çalışıyordu. O sırada casuslukla ilgisi olup olmadığını bilmiyoruz ama Türkleri ve Türkiye"yi çok sevdiği eserin her sayfasında açıkça belli. İkinci dünya savasında ise Türkiye"de casusluk faaliyetlerinde bulunduğu kaydedilmiştir."Anti-Bolşevik bir Monarşist olan ve aynı zamanda Hilafetçi bir Osmanlıcı olduğu söylenen Sebbottendorf un her ne kadar Nazilerle arası açılmışsa da, Hitler in iktidara geçmesinde rolü kesin.

1897 yılında Mısır ın İskenderiye şehrine gelen Sebbottendorf, Hüseyin Pasa ile görüştükten sonra 1900 yılına kadar, Hıdiv Abbas Hilmi"nin hizmetinde çalışmıştı. 1900 yılında İstanbul"a gelerek Hüseyin Fahri Paşa"nın Beykozdaki (Çubuklu) köşkünde misafir kalmıştır. Hüseyin Paşa hem Bektaşi, hem de Mason"du.Aynı kitaba bir açıklama yazan, araştırmacı Erhan Altunay ise şöyle demektedir: "Bu bağlamda incelersek Sebbottendorf"un sözünü ettiği "Türk Masonları"nın aslında bu Masonik kuruluşlar ile alakası olmadığını görürüz. Sebbottendorf olsa olsa başka bir İslami tarikattan bahsetmekte, bu da büyük olasılıkla Masonlukla benzerlik gösteren Bektaşiliğin bir kolu olmaktadır."84(Eski Türk Masonları"nın Uygulamaları, Hermes Yayınları, sf 102)

Kemal Menemencioğlu, Mehmet Sabahattin adlı bir yazarın konu ile ilgili bir makalesini tercüme eder ve kitaba koyar. Kitabin 111. sayfasında su ifadeler önemlidir:

"Thule kısa bir surede komünist karşıtlığı ve milliyetçilik mucadelerinin odak noktası haline gelmişti." 85(Eski Türk Masonları"nın Uygulamaları, Hermes Yayınları, sf 111)

Yani tıpkı Ergenekon gibi.Hilal ve Gamalı Haç dövmesi bu örgütün sembolü olabilir mi?

DEVAMI YARIN