ŞATODA BEYNİ YIKANAN TÜRKLER KİMLER?
“Manevi Cihazlanma Derneği’nin Türkiye kanadında, Nazizmin babası gizli Thule Örgütü‘yle ilişkili Almanlar ve Avusturyalılar vardı. Dernek 1960’h yılarda ordu içinde etkiliydi.”
1995 yılında Aktüel Dergisi’nin 229. sayısında yayınlanan bir dosyada Araştırmacı Yazar Aytunç Altındal ilginç tespitlerde bulunuyor:
“İsviçre’de Montrö yakınlarındaki Caux kentinde tarihi bir şato Umberto Eco’nun romanından uyarlanan “Gülün Adı” filminin sahnelerini andıran bir ortaçağ dekoru. 1500 kişilik dev salonlar, antikalarla dolu uzun koridorlar ve ortalıkta dolaşan siyah cüppelerinin arasında kollarını kavuşturmuş yaşlı papazlar…. Burası bir kilise değil. ‘Moral Rearmament’ yani ‘Manevi Cihazlanma Derneği’nin karargahı.
BU KARARGAHTA UZUN YILLAR ÇEŞİTLİ TÜRKLER EĞİTİM GÖRDÜ. SON OLARAK 1994’TE ÜNLÜ BİR KADIN REKLAMCININ ORGANİZASYONUYLA, 20 BAŞARILI TÜRK GAZETECİSİ BİR HAFTA AĞIRLANDILAR. PAPAZLAR, TÜRK GAZETECİLERİNİN AYAKLARINI BİLE YIKADI.
AB’NİN FİKİR BABALARI
“1920’de bir rahip tarafından kurulan Manevi Cihazlanma Derneği, 1936 yılında İngiliz İstihbaratınca Nazi sempatizanı ve yıkıcı faaliyetlerde bulunmakla suçlandı… İngilizler, Derneği ‘Beşinci Kol’ faaliyetlerinde bulunan ‘Yıkıcı Kuruluşlar’ listesinin en başındaki ilk üçe soktular. Dernek, Hitler’in yenilgisinden sonra 1945 yılında Fransız ve Alman önde gelenlerini gizlice buluşturarak, 5 yılda üç bin kişiyi bir araya getirdi. Avrupa Topluluğunun nüvesi bu görüşmelerde atıldı. Derneğin ilkesi, Hıristiyan ahlakının üstünlüğü çerçevesinde Katolikleri, Protestanları ve Ortodoksları birleştirmekti….”
“Manevi Cihazlanma Derneği, ABD’de en etkili kurumlardan biridir. Bill Clinton başkanlık yönetiminde de çok etkilidir. Butros Gali, Zbigniew Brzezinski gibi ünlü şahsiyetler de Derneği öve öve bitiremiyor. Başkan Clinton’dan özellikle İslam ve AT konusunda örgütle temas halinde olmasını istiyorlar. Dernek, Türk-Yunan ilişkilerinde arabuluculuk görevi üstleniyor.”
ÖNEMLİ TÜRKLER DE ‘CİHAZLANMIŞ’
“Manevi Cihazlanma Derneği’nin bir de Türkiye kolu vardır. 1950’lerde Neo Nazi hareketler yeni adlar aldılar. 1954-55’lerde İstanbul’u ve diğer büyük şehirleri güzelleştirme dernekleri sardı. Birçok iş adamının Avrupa ve İsviçre ile bağlantıları, bu dernekler aracılığıyla oluyordu.”
“Manevi Cihazlanma Derneği, Caux’daki şatoda eğitilmiş Türkler tarafından 1958 yılında Ankara’da kuruldu. 40 kişilik kurucu heyetinin toplantıları ve çalışmaları Bulvar Palas’ta yapılırdı. Derneğin onursal başkanı dönemin İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay’dı. Ünlü mason Ekrem Tok ve İstanbul’da yaşayan bazı Alman, Avusturyalı ve Polonyalılar da derneğin üyeleri arasındaydı. Bunların bir kısmı, geçmiş yıllarda Nazi Partisinin babası olan gizli Thule Örgütü’yle sıkı ilişkileri olan kişilerdi. 27 Mayıs İhtilali’nde çok etkili oldular. Dernek, Fener Patrikhanesine Vatikan gibi ‘Devlet İçinde Devlet’ statüsü vermek için çok uğraştı, zamanın Başbakanı Adnan Menderes’e tavsiyede bulundu. 1960lı yıllarda ordu içinde de etkiliydi.”
Aktüel Dergisi, Manevi Cihazlanma Derneği’nin kayıtlarını Emniyet Genel Müdürlüğü ve Dernekler Masası’ndan sordu. Alınan cevap “Manevi Cihazlanma Derneği 1967 yılında feshedilmiş, evrakları da SEKA’ya gönderilmiş” oldu.
Hiçbir zaman Manevi Cihazlanma Derneği’nin kurucu heyet listesine ulaşmak mümkün olmadı. Kurucuların çoğunun hayatta olmadığını öğrendik. Ama Derneği çok iyi hatırlayan biri vardı: 27 Mayıs döneminin devrimci gençlik lideri Dr. Memduh Eren, dernekle ilgili bildiklerini şöyle anlattı.
“Dönemin ihtilalci subaylarından, rahmetli Celil Gürkan Paşanın en yakın dostlarındandım. Paşa ve eşi 1972 yılında bana Manevi Cihazlanma Derneği’nin kendileriyle ilgilendiğini anlattılar, 1960 yılında; ihtilalden 10 gün sonra Celil Gürkan Paşa, Kıbrıs’ta görevliyken İstanbul’dan komşuları olan iki yahudi aile ziyaretlerine geliyor. Birlikte İsviçre seyahati yapmayı teklif ediyorlar. Paşa ‘Mümkün değil, ihtilal oldu, görevimi terkedemem’ diyor. Bunun üzerine İstanbul’daki 1.Ordu Komutam’nın telefon emriyle Celil Gürkan Paşa’ya 3 ay izin çıkartılıyor. Paşa ve eşi yahudi ailelerle beraber İsviçre’deki derneğin şatosuna gidiyor. Orada 15 gün boyunca, günde 6 saat ders altında, beyin yıkamaya maruz kalıyorlar.”
THULE ÖRGÜTÜ VE ÖLÜ GÖSTERİLEN RUDOLF VON SEBOTTENDORF TÜRKİYE’DE SAKLANDI MI?
Hitler’e ve Nazi Partisine kaynaklık eden gizli Thule Örgütü’nün liderinin, 2. Dünya Savaşında Nazi yenilgisinin ardından, “ölü” gösterilerek yıllarca Türkiye’de saklandığı… Peki Manevi Cihazlanma Derneği ile bu liderin gizlenmesi arasında bir bağlantı var mı? “iki olay paralellik arzeder” diyor, AraştırmacıYazar Aytunç Altmdal ve açıklamalarına şöyle devam ediyor:
“Thule’nin lideri Rudolf von Sebottendorf, Hitler’i siyasete sokan, yükselten, ona mali destek bulan da Thule’ydi. Gamalı haçlı Nazi bayrağını bile Thule hazırlamıştı. Bu ölçtün lideri olan Baron Rudolf von Sebottendorf 1945 ile 1957 yıllan arasında Türkiye’de ‘Görünmeyen Eller’ tarafından korundu. Balıkesir ve Adana illerinde saklandı. Alman tarihçileri ‘Baron 1934’te Hitler’le çelişkiye düştü ve öldürüldü’ dedilerse de ölmemiş ve İstanbul’a kaçınlarak 1934 ile 1945 yılları arasında Alman istihbaratı görevlisi olarak çalışmış, İstanbul’da Taksim ve Teşvikiye’de yaşamış, Türk önde gelenleriyle dostluklar kurmuştu. İngilizler ‘1945’te Almanya teslim olunca Baron intihar etti’ diyorlardı. Oysa Baron’un öldüğü söylenen tarihten 12 yıl sonra bir başka soyadıyla, 1957 yılında Balıkesir‘den Antalya’ya gelen üç kişilik bir Alman heyetinde yer aldığını, Antalya’da iki gece Cumhuriyet Oteli’nde kalarak Adana’ya geçtiğini ve böylece Sebottendorf un 1945 ve 1957 yıllan arasında Türkiye’de ‘Görünmeyen Eller’ce korunuyordu”
Peki saklayanlar kim? Dünyayı yönetenler arasında gerçekten insanlığın bilmediği gizli örgütler de mi var, bunların kolları Türkiye’ye de mi uzanıyor?
MİT eski daire başkanı Mahir Kaynak “Neo Nazizm’in arkasında ABD var” diyor. Kaynak’ın konuya ilişkin açıklaması şöyle:
“2. Dünya Savaşından sonra Alman gizli servisinin artıklarını Amerika devraldı. Bu kadroların büyük bölümünü Güney Amerika’ya kaçırdılar. Hatta buna ‘Odessa Operasyonu’ adı verildi. ABD’nin Güney Amerika’daki operasyonlarını bunlar yürüttüler. Bunlar; yenik, esir ve suçlu eski Nazilerdi. Amerika bunları istediği gibi kullanır.” (sh:386-394)
“insan, bir kelime veya kelime grubunu devamlı olarak okuduğu zaman, neşrettiği bu elektromanyetik dalgalan adeta bir şifre şekline sokmaktadır ki bununla da o şifreye en yakın yapıdaki bir Maddeötesi Varlık’la temas olmaktadır.”
Ahmed Hulusi
Kaynak: Ömer ÖZKAYA, Zihin Kontrolü, Paradoks, Mayıs 2011, İstanbul