Şöyle geriye doğru bir bakalım!

                  Dahilde ve hariçte yaşadığımız, şahit olduğumuz, üzüldüğümüz, kabul etmediğimiz ve tepki verdiğimiz bir yığın hadiseyi göreceğiz.

                  Tv,  gazete ve siyasilerimizin   gündemine  girdiklerinde, yani, olduklarında, az  veya çok bir öfkemiz ve buna bağlı olarak  yetersiz de olsa tepkilerimiz olmuştur.

                   Basının ve siyasilerin gündeminden düşer düşmez, basının, halkın  ve STÖ’mizin de  gündeminden  çıkmış, unutulmuş, unutturulmuşlardır!

                   Bütünüyle unutulmasa, yarası iyileşmediyse de, tepkimiz bitmiş, bitirilmiştir. Olay vicdanlara gömülmüş, hapsedilmiştir.

                   Basında, siyaset ağzında ve STÖ nezdinde hemen hepsi, çoğu kez ve çoğunlukla, gaz almaya, tiribünlere, tabanı tutmaya, siyasi geleceğe, ikbal ve istikbale, öfkeyi yönlendirmeye,  kontrol ve bertaraf etmeye, politik kullanıma, vicdanları rahatlatmaya, “hiçbir şey yapmadı” demesinlere, öfkeyi hafifletme ve almaya, özellikle  politik figürlerin “kurtlarla saldırıp, kuzularla meleşmesine” matuf,  anlık, konjoktürel, politik ve birazda ideolojik, saman alevi gibi çabuk yanan ve çabuk sönen türden tepkiler!  Devamlılığı, istikrarı, etkisi, temeli, gücü,  kuvveti ve neticesi olmayan çıkışlar. Sürekliliği olmayınca da, haksız ve zalim üzerinde tesiri olmamakta, sonuç getirmemektedir. Hatta, toplumun öfkesini bertaraf etmek için kullanılan, toplum mühendisliklerinden bir yöntem olarak ta bilinmektedir.

                     Maalesef durum böyle.

                     Geçmişe bir bakalım!  Bizi üzen ve haklı tepkimize sebep olan olaylara bakalım!

                     Hepsi yerinde duruyor, çözülmedi, daha da katmerleşti ve zalimin kucağına terk edildi.

                     Afganistan mezalimi ile başlayalım.

                    Bir zamanlar, önce Rus, sonra da ABD işgaliyle gündemimize girmişti.

                    Çok haklı olarak, insanlık ve İslam kardeşliği ile tepki vermiş, pırotestolar yapmıştık.

                   Afganistan hala işgal altında ve savaş halinde. Üstelik yanıp yıkılmış, yerle yeksan olmuş, iskelete dönmüş. Askerimiz de orada NATO Kapsamında ve NATO için.

                   Gündemimizden çıktı, unuttuk, unutturuldu! Oysa sorun bütün acısı ve yakıcılığıyla orada duruyor. Zulmü kanıksadık, alıştık, alıştırıldık.

                   Karabağ öyle. Bir avuç Ermenistan yaktı, yıktı, işkence, taciz, tecavüz, soykırım ve insanların derisini yüzmeye kadar her türlü mezalimi yaptı ve işgal devam ediyor.

                    Hiçbir şey olmamış gibi davranıyor, ağzımıza almıyor, yazmıyor, çizmiyoruz.

                   Doğu TÜRKİSTAN’da,insanlık tarihinin en büyük zulmü oldu, olmaya devam ediyor.

                    Müslüman Uygur Türk’ü kardeşlerimiz mağdur, mazlum, mahzun ve yetim.

                   Ne hikmetse Türkiye’nin tüm kesimlerinin ve hususen de Müslümanların ve hele hele de siyasilerimizin gündemine hiç girmedi, girmiyor!

                   Çeçenistan davamız tümüyle bitti.

                   Bir zamanlar bu mesele ile yatıyor, bu acıyla  kalkıyorduk.  Çeçenistan, C.Dudayev, A.Mashadov, Ş. Basayev, Yalnız Kurt S. Raduyev, Z.Yandarbiyev, A. Sudalayev, Ömer Hattab ve daha niceleri dillerimizden düşmüyordu. Gösterliler yapıyor, yardımlar topluyorduk.

                   Oysa Çeçenistan meselesi orada duruyor. Bütün önderleri katledilmiş, halkı kırılmış, uşak bir idareciye teslim edilmiş, İstanbul’a, bize sığınmış mülteci kardeşlerimizi bile, Rus ajanları gelip katletmiş, işgal sürüyor,ama, zerrece gündemimizde kalmamış, kanıksanmış, işgal ve zulüm kabul edilmiş,  ettirilmiş.

                 Milyonlarca insanın katledildiği, göçe zorlandığı, taciz, tecavüz, zulüm ve soykırımın en vahşisinin yapıldığı IRAK ve SURİYE aynı durumda. Gündemimizde yer almıyor, basın açıklamalarına, yürüyüş ve mitinglere konu olmuyor!

                Mısır’da RABİA, İHVAN, MURSİ dedik, bir zaman gündem ettik, meydanlara indik, bağırdık, çağırdık, gürledik, ama hepsini unuttuk. Oysa, sorun tümüyle ortada duruyor.

                Libya ve Yemen’de durum farksız. Bizi neredeyse hiç enterese etmiyor. Hele Yemen, mezhep saplantısı ile hiç gündemimize girmiyor, Saudi Amerika her gün katlediyor.

               Bangladeş’ de zalim Batıcı Hasina, tüm müslüman önderleri katletmiş. Bir zaman cılız tepkiler verdik, Abdulkadir Molla dedik, sonra da  gündemimizden silip attık.

               Keşmir’i, Somali’yi, Sudan’ı, Mali’yi, kısaca tüm Afrika’yı tümüyle unuttuk, emperyalizmin kucağına bıraktık. Bıçak sırtında Bosna, Kosova, Arnavutluk, Kırım, Batı Tırakya, Balkanlar, Kafkaslar da öyle. Arakan Müslümanlarını feryadı duyulmuyor artık! Mesele çözülmüş, sorun yokmuş gibi tümüyle gündemimizden çıktı. Oysa, Arakan Müslümanlarının akıbetinde zerre kadar değişen bir şey yok.

              Şimdi  KUDÜS gündemimizde. Korkarız ki, O da aynı akıbete duçar olacak. Bir süre sonra unutulup, vahşi, lanetli ziyonistlerin  kucağına bırakılacak!  Tıpkı, yıllardır işgal altında olduğu halde unuttuğumuz, başkent ilanı ile konjoktürel olarak hatırladığımız gibi!

             Umarız ve ümit ederiz ki öyle olmaz. Olmaması gerekir.

              Olması gereken, dünyanın neresinde bir zulüm varsa, ortadan kalkana kadar gündemimizde olması ve bitene kadar ayakta durmamızdır. Anlık değil, sürekli tepki vermemiz, gündemden hiç düşürmememizdir.

             Unutmamamız, unutturmamamızdır. Sadece sözle kınama, gösteri ve mitingle değil, somut müeyyidelerle tavrımızı ortaya koymamızdır.

             Siyasetle başlayıp, siyasetle bitirmeden, politikanın arkasına takılmadan, siyasetle başlayıp, siyasetle bitirmeden,halk olarak, STÖ olarak hep gündemde tutmalı, tepkimizi sürekli kılmalıyız.

             EMPERYALİZM VE ZİYONİZMİ MÜSLÜMAN COĞRAFYADAN SİLİP ATANA KADAR.