Toplumun büyük çoğunluğu kilo vermenin zorluklarından bahsederken, kilo almaya çalışan bireylerin yaşadığı zorluklar genellikle göz ardı edilir. Oysa birçok insan için kilo almak, kilo vermekten çok daha karmaşık ve yorucu bir süreçtir. Bu durumun en büyük nedenlerinden biri, toplumdaki yanlış algılar ve eksik bilgilendirmelerdir.
“Ne yersen ye kilo almıyorsun, çok şanslısın!”, “Biraz da bana ver kilolarından!” gibi cümleler, zayıf bireylerin sıklıkla karşılaştığı ifadelerden sadece birkaçıdır. Ancak dışarıdan “ideal” görülen bu beden yapısının ardında bazen sağlık sorunları, bazen genetik miras, bazen de psikolojik bir yük yatar. Kilo almakta zorlanan bireyler, çoğu zaman iştah problemi, sindirim bozuklukları, hızlı metabolizma, hipertiroidi gibi sağlık sorunları veya yoğun stres nedeniyle kilo alamazlar. Özellikle kronik iştahsızlık, sadece fiziksel değil aynı zamanda duygusal bir yıpranma da yaratabilir.
Kilo almak isteyen biri için süreç, sanılanın aksine sadece “çok yemek yemek” değildir. Bu bireyler genellikle yemeği bir görev gibi görmeye başlar. Her öğün, adeta bir sınav gibidir. Ne yiyeceğini planlamak, yemekleri zamanında ve yeterli porsiyonda tüketmek, ardından sindirim sorunlarıyla başa çıkmak... Bunların her biri günlük yaşam kalitesini etkileyen detaylardır.
Sağlıklı kilo alımında amaç, yalnızca tartıdaki rakamı artırmak değil, aynı zamanda vücut kompozisyonunu doğru şekilde geliştirmektir. Yani alınan kilonun büyük kısmı kas dokusu olmalı, yağ dokusu kontrollü şekilde artmalıdır. Bu da beslenme planının profesyonel destekle oluşturulması gerektiğini gösterir. Basit karbonhidratlar ve boş kalorilerle hızlı kilo almak mümkün olsa da, bu tarz beslenme şekli ilerleyen dönemde insülin direnci, karaciğer yağlanması ve iç organ yağlanması gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Kaliteli bir kilo alma süreci; yeterli ve dengeli enerji alımını, düzenli fiziksel aktiviteyi (özellikle direnç egzersizlerini), uyku düzenini ve stres yönetimini kapsayan çok yönlü bir yaşam tarzı değişimi gerektirir. Her bireyin metabolizması farklıdır, bu yüzden hazır listeler ya da başkalarının denediği yöntemler her zaman işe yaramaz. Bu noktada diyetisyen desteği, süreci doğru yönetmek için çok önemlidir.
Ayrıca kilo almak isteyen bireylerin yaşadığı psikolojik baskı da göz ardı edilmemelidir. Toplumda genellikle “zayıf olmak” olumlu bir özellik gibi lanse edilir. Ancak bu durum, zayıf bireylerin duygusal ihtiyaçlarının görmezden gelinmesine yol açar. Özellikle genç yaşta zayıf olan bireyler, çevreden gelen “çok cılızsın”, “hasta gibi görünüyorsun” gibi yorumlar nedeniyle beden algısında bozulma yaşayabilir. Bu da sosyal geri çekilmeye, özgüven kaybına ve yeme davranışlarında bozulmalara neden olabilir.
Sonuç olarak kilo almak da, kilo vermek kadar planlı, sabırlı ve profesyonel bir süreçtir. Her bireyin hedefi ve hikayesi farklıdır. Kimisi sağlıklı bir şekilde kilo vermek, kimisi ise sağlıklı bir şekilde kilo almak ister. Önemli olan bu hedefe, bireyin yaşam kalitesini artıracak, sürdürülebilir ve doğru yöntemlerle ulaşmaktır.