Gazetecilik hayatım boyunca çok az tehdit almış biriyim…

Beni yakından tanıyan ve nasıl bir tabiata sahip olduğumu bilen insanlar zaten tehdit alacak bir adam olmadığımı çok iyi bilirler…

Lakin geçen cuma günü yazdığım yazıya bazı insanların canı çok fena sıkılmış…

Güya ben “AK Parti Kenan Sofuoğlu yüzünden 1 milletvekili kaybetti” diye yazmışım…

Daha okuduğunu anlayamayan insanların tutup da bana hakaret yağdırması gerçekten çok garibime gitti…

Güya ben Kenan Sofuoğlu’nu çekemiyormuşum!

Köyüne gidip bakacakmışım kaç oy almışmış!

Seçimlerde en fazla çalışan oymuş da ben görmek istemiyormuşum!

Başkaları bana para verip de böyle yazılar yazdırıyormuş!

Allah aşkına benim Kenan Sofuoğlu ile ne alıp veremediğim olabilir!

Yıllarca başarılarıyla övündüğümüz, Sakaryalı olmasıyla gururlandığımız bir insana ne gibi bir düşmanlığım olabilir!

Ben yazımda bir tespit yaptım sadece…

Sakarya’da AK Parti tabanı ve teşkilatının bir bölümünün açıklanan milletvekili aday listesinden memnun olmadığını söyledim…

Kimi sıralamayı beğenmedi, kimi listedeki isimleri beğenmedi, kimi listeye konmayan isimler için isyan etti…

Bu insanların büyük bir bölümü de Kenan Sofuoğlu’nun listede olmasına içerledi…

Hiç kimse çıkıp da Kenan Sofuoğlu’nun başarısız bir insan olduğunu, kötü bir insan olduğunu, milletvekili olmaması gerektiğini falan da söylemedi ayrıca…

Sadece keşke İstanbul veya İzmir’den aday gösterilseydi de onun yerine teşkilattan gelen biri listede olsaydı diye itiraz ettiler…

Mademki 1. sıraya konmadı da 3. sıraya konuldu, o halde listeyi sürüklesin diye 4 veya 5’e de konulabilirdi diye görüş bildirenler de oldu…

Liste üzerine itirazların Kenan Sofuoğlu ile ilgili kısımları bunlardı…

Ali İhsan Yavuz niye listede diyen de oldu…

Recep Uncuoğlu niye listede diyen de oldu…

Çiğdem Atabek yerine başka bir kadın aday listeye konsaydı diyen de oldu…

Ali İnci’nin 5. sırada olmasını beğenmeyenler olduğu gibi listeye hiç konmaması gerektiğini savunanlar da oldu…

Niye Sakarya’nın yerlisi bir Manav, neden listede bir Muhacir (Macır) aday yok diyen de oldu…

Bütün bunları topladığımızda genel rahatsızlık aday listesi üzerineydi…

Ben de yazımda belirttiğim gibi bu itirazların gittiği yerin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledim…

Listeye itiraz ediyorsanız şayet, bu listeyi yapan kişi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır dedim…

Bu listeyi yapanın Erdoğan olduğunun en büyük ispatı olsun diye de Kenan Sofuoğlu’nun 3. sıraya konmasını gösterdim…

Çünkü Sofuoğlu aday adayı listesinde yokken aday yapılmıştı…

Bizzat Cumhurbaşkanı arayıp son anda kendisini listeye dahil etmişti…

Herkesin bir şekilde listede yer alan veya almayan isimler üzerinden eleştiri yapıp da Erdoğan’a laf söyleyememesine dikkat çekmek istedim…

Sakarya’da liste kötü yapılmış ve bunun neticesinde bir milletvekilliği kaybedilmişse bunun birinci derecede sorumlusunun Erdoğan olduğunu yazdım ve sordum, “Neden bu gerçeği kimse dillendirmiyor” diye…

Hem “yok öyleydi, yok böyleydi” diye kurusıkı sallayacaksın, hem de Erdoğan’a toz kondurmayacaksın; benim itirazım işte bunaydı…

Velhasılı kelam benim yazdığım yazıyla anlatmak istediğim buydu…

Ama bazı arkadaşlar tüm bu yazıdan Kenan Sofuoğlu yüzünden milletvekilliği kazanılmadı sonucunu çıkartmışlar…

Gecenin bir vaktinde kimisi açıktan, kimisi çakma isimlerle oluşturulmuş hesaplardan bana küfürler, tehditler savuruyorlar…

Akıllı olacakmışım, ne yazdığıma dikkat edecekmişim, yoksa bilmem ne olurmuş falan…

Herhalde okusa en çok da seçim öncesi radyo programıma konuk ettiğim, röportaj yaptığım, birlikte iftar açtığım ve de gördüğüm kadarıyla hayli beyefendi ve kibar bir insan olan Kenan Sofuoğlu üzülürdü bu yazılanlara…

Kaldı ki tüm bunları o programda kendisine de sormuştum…

“Sizin listede olmanızdan rahatsız olanlar var” demiştim…

“Sizin sıralamadaki yerinizi hazmedemeyenler var” demiştim…

“İstanbul’dan aday gösterilseydi daha iyi olurdu” diyenler var demiştim…

Kendisi de tüm bu sorularıma içtenlikle cevap vermişti…

Hatırlarsa bir şey daha söylemiştim kendisine…

“Sizi başarılı bir sporcu olduğunuz için herkes seviyor ve sayıyor. Ancak şimdi siyasete girerek taraf oldunuz. Şimdi birçok insan AK Partili olduğunuz için size kızacak, küsecek, hatta sizden nefret edecek. Keşke siyasete girmeseydim diyeceksiniz” ifadelerini kullanmıştım…

Kendisi de bana hak vermiş ama siyasete kendi isteğiyle değil Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arzusuyla girdiğini, onun bu isteğine karşı gelemeyeceğini söylemişti…

İşte bakın işin içine siyaset girince olay bu noktalara kadar geliyor maalesef…

Sporculuk hayatınız boyunca sizi kimse eleştirmemişken siyasete girince hiç arzu etmediğiniz tartışmaların içinde buluyorsunuz kendinizi…

Ve sözde sizi sevdiğini ve size hizmet ettiğini düşünen insanlar çıkıp da gecenin bir yarısı gazeteci tehdit ediyor, küfür ve hakaret yağdırıyor…

“Düzelt ulan o yazıyı” diyerek ayar vermeye kalkıyorlar…

İşte düzelttim o yazıyı arkadaşlar…

Yeter ki bana bir zarar vermeyin…

Henüz 5,5 yaşında bir kız çocuğum var…

Hiçbir köşe yazısı, hiçbir eleştiri, hiçbir mesele aile saadetimden ve aile huzurumdan daha önemli ve değerli değil benim için…

Bu yazı sizi kesmediyse şayet komple gazeteciliği de bırakabilirim…

İnanın bir tehdidinize bakar!

 

Abdülmetin Hoca’nın reyhan kokusu

Çok değerli, çok müstesna, dini manada dertli, kederli, söyleyecek çok sözü olan ve kabına sığmayan bir hocamızı daha ebediyete uğurladık…

Abdülmetin Balkanlıoğlu Hocaefendi nev-i şahsına münhasır bir şahsiyetti…

Duruşuyla, yaşayışıyla, sohbetleriyle farkını ortaya koyuyordu…

Kimi zaman tebessüm ettiriyor, kimi zaman da gözlerden yaş döktürüyordu…

Çok kereler dalıp gitmişimdir onu dinlerken…

Çok kereler bir titreme gelmiştir içime…

Çok kereler sarığı sarıp, kılıcı kuşanıp küffarın karşısına dikilmek istemişimdir…

Her konuda bilgisi vardı…

Etrafta olan biten her şeyden haberdardı…

Bilgiye, görgüye, kültüre son derece önem veren bir insandı…

Kaliteli bir Müslüman, bilinçli ve duyarlı bir Müslüman olmanın önemini anlatırdı hep…

Mahmud Efendi Hazretleri’nin ilimize geldiği gün görmüştüm onu…

Eski Atatürk Stadı’ndaki programda bir ara ortam gerilmişti…

Bir protokol tartışmasıdır sürüp giderken bir de baktım ki hemen arkamda tribünde oturuyor…

Düşünün ki protokol tartışmaları yapılırken o tribünde, cemaatin arasında oturuyor…

Oturduğu yerden acı acı manzarayı seyrediyor…

Hemen yanına gittim, “Hocam hoş geldiniz” dedim eline uzandım öpmek için…

Elini öptürmedi, boynuma sarıldı ve gülümsedi, “Hoş bulduk kardeşim” dedi…

Sonra cebinden çıkarttığı bir küçük hediyeyi tutuşturdu elime…

Programdan sonra dışarı çıktım, cebimden çıkarıp açtım hediyesini…

Reyhan kokulu küçük bir misk şişesiydi…

Açtım ve kokladım, kokladım, kokladım…

Artık hayatımın sonuna değin Abdülmetin Hocam reyhan kokacak benim için…

Rabbim mekânını cennet, makamını âli eylesin…

Rabbim böylesi hoca efendilerin sayısını artırsın inşallah…

 

Ankara lobisine hacet kalmadı

Yıllardır “Ankara lobisi, Ankara lobisi” denilip durur…

Başkentte çok güçlü bir lobimiz olduğu söylenir her daim…

Bugüne kadar hiçbir numarasını görmedik ya bu lobinin, her neyse!

Şurası kesin ki bu ülkede en büyük güç Cumhurbaşkanı Erdoğan…

Haliyle o ne derse, ne talimat verirse oluyor…

İşte örnek; millet bahçesi mevzuu…

Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay konuyu açtı kendisine, Cumhurbaşkanı Erdoğan talimatı verdi ve iş bitti…

Yeni dönemde artık bu görevi milletvekillerimizden bekliyoruz…

Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan’a en rahat ulaşabilecek insanlar onlar…

Ali İhsan Yavuz, seçim süreci boyunca birlikte çalıştı kendisiyle…

Seçim sonrası Devlet Bahçeli ve MHP heyetini kabulünde bile yanından ayırmadı onu Erdoğan…

Recep Uncuoğlu hâlihazırda MYKY üyesi, Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşlarından birisi…

Hele ki Kenan Sofuoğlu ne zaman istese ulaşır Cumhurbaşkanına…

Hatta diğer iki milletvekilinden bile daha rahat ulaşır…

Ha keza Çiğdem Atabek de Erdoğan’ın yakından tanıdığı bir isim…

Hem de sadece Tayyip Erdoğan’ın değil, Emine Erdoğan’ın da yakından tanıdığı bir isim…

Herhalde bu dönem milletvekillerinin Erdoğan’a yakın isimler olmasının nimetlerini görecektir şehrimiz…

Hem böylece Ankara lobisi de her Ramazan ayında verdiği iftar yemeğini gönül rahatlığıyla yemiş olur…