Her fırsatta dünya barışı, halkların kardeşliği, evrensel hukuk, çevre bilinci, çocuk istismarı,  kadın hakları gibi önemli konulardan dem vuran ülkemizin kerameti kendinden menkul sözde sanatçı ve aydınları, İsrail Terör Devleti’nin Gazze’de yaptığı soykırıma sessiz kalarak, insani değerlerden ne oranda uzak olduklarını bir kez daha ortaya koydular.

Lafa geldiğinde, hümanizmin bayraktarlığından tutun da hayvan haklarının yılmaz savunuculuğuna kadar kendilerine prim kazandıracak her türlü can alıcı mevzuda, cilalanmış sözler sarf eden ve defolu şahsiyetlerini aziz mertebesinde gören bu güruhun ifrazat ve cehalet dolu dili, Müslüman halkların başına kötü bir şey geldiğinde nedense aniden lâl kesiliyor.

Kendilerine Filistin’de insanlar katlediliyor, ceninler vücuda gelmeden yok ediliyor, annelerin feryatları gökleri inletiyor, defnedilmeye bekleyen mübarek cesetler köpekler tarafından parçalanıyor denildiğinde,  tek bir kelime edemeyecek kadar alçak irtifa sularda kulaç atan bu duyarsız tayfa; menfaatperestlik, hedonistlik, korkaklık, riyakârlık, ırkçılık, yalakalık gibi şeytani vasıfları, bir apolet gibi üzerlerinde taşımayı  ise  marifetlerin en yücesi zanneder.

Tüm devşirilmiş zihinler gibi bunlar da kraldan fazla kralcı olup, engizisyon celladının ipine bir boğum da kendileri atarak var olma iddiasında bulunurlar. Efendilerine yaranabilmek için zalimden ziyade mazluma, giyotinden daha çok kesilen boyna nefret kusarlar.

Uluslararası bilim ve sanat camiasında, zerre kadar kıymetiharbiyeleri olmadığı halde “Her şeyi biz biliyoruz. Sanat da bilim de bizim işimiz...”  paranoyasına inanıp cehalet mezatında yalan, körler çarşısında ayna satmayı da çok severler.

Var oluştan bu yana cebirden tutun da tarihe kadar her türlü bilgi sanki kendi zihinlerinin mahsulüymüş gibi her hususta kesin, net ve ukalâca konuşmayı akademik bir vasıf olarak görürler. Sözüm ona sanat ve bilim adına yaptıkları türlü türlü pespayeliği ulvi bir tavır, kadim bilgiyi ve tarihi reddi miras etmeyi ise ilericilik zannedecek kadar da hakikat tasavvurundan bihaberdirler.

Bu muhteremlerin(!), insan türünün Müslüman olanına değer vermediğini zaten biliyorduk da hani yalandan da olsa dillerinden  düşürmedikleri;  hayvanlar, ağaçlar, kuşlar, böcekler, dereler, tepeler...  kısacası tabiat da Gazze’de yok ediliyor, bari bunun için iki kelam ederler diye hüsnüzan ettik ama  hayvanat ve nebatat arasında bile ayrım yapacak  kadar  esfele-i sâfîlin makamına müptela olacaklarını ne yazık ki düşünemedik.

Gerçi, kendi ülkesindeki depremzedelere, seçim sonuçlarını bahane ederek her türlü hakareti layık gören, bununla da yetinmeyip deprem bölgesine yaptığı yardımları kesecek kadar dibe vuran bir zihniyetin, Gazze’deki çocuklar için bir şeyler yapmasını beklemek biraz da bizim saflığımız olsa gerek.

İki ayı aşkın bir süredir,  Gazze’de binlerce çocuk, kadın, ihtiyar, engelli hatta anne karnında doğacağı günü bekleyen ceninler bile bombalarla acımasızca katledilirken,  bu vahşete sessiz kalmak vicdan ve merhamet yoksunluğunun en önemli göstergesidir.

Nitekim İsevisi, Musevisi, ateistti,  sosyalistti, liberali, feministi, eşcinseli, siyahisi, kızılderilisi, rahibesi, Mecusisi, Asyalısı, Afrikalısı,  sporcusu, sanatçısı.... kısacası tüm dünya halkları İsrail zulmüne karşı tek bir yürek olmuşken; ülkemizdeki sözüm ona bu  sanatçı ve aydınlar topluluğu ise “HAYSİYETSİZ SÜKÛT” isimli tiyatro oyununu sergilemeye devam ediyor.

***

- Fazıl Say...

Dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say,   Gazze’de yaşanan soykırıma karşı gösterdiği insani  tavırla birçok insana örnek oluyor. Ünlü virtüöz, İsrail Terör Devleti’nin saldırılarını eleştiren paylaşımlar yaptıktan sonra Yahudi lobisi tarafından hedef tahtasına konuldu.

Öyle ki, Say’ın tarihleri daha önceden belirlenmiş konserleri iptal edildi. Bununla yetinilmeyip Yahudi düşmanı (Antisemitist) olmakla bile suçlandı. 

Sanatçı, tüm bu baskı ve tehditlere rağmen barışçıl tutumundan vazgeçmeyerek mazlum Filistin halkının yanında yer almaya devam ediyor. İnşallah, siyonistlerden gelen baskılara boyun eğip bu onurlu duruşundan vazgeçmez.

Tebrikler Fazıl Say...

***

- Sarı İnat...

İtalyan edebiyatının sembol   isimlerinden  Dante  Alighieri ’nin “İlahi Komedyası” başta olmak üzere birçok önemli eseri Türkçeye başarıyla çevirmiş, Antik Çağ edebiyatı konusunda uzman, kendisini, sarışın olmasına ithafen zaman zaman “Sarı İnat” olarak da adlandıran ünlü çevirmen  Ayçin Kantoğlu’nun, İslam Düşünce Enstitüsü (İDE) tarafından düzenlenen "İnsanlık Vicdanı Yol Ayrımında: Gazze" başlıklı panelde yaptığı konuşmasının bir bölümünü, siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyorum:

“Bereket hala acıyı hissedebilecek yüreklerimiz var. Buna sahip olmayanlar da var. Üstelik kendi aramızda da var. Bugün dünyanın her bir yerinde bu çocuklar için insanlar ayağa kalkıyorlar. Tabi alıştığımız usulde... İsrail-Filistin savaşı adını koyuyoruz ama bana sorarsanız bu insan haysiyetinin yeryüzüne açtığı bir savaştır. Çünkü haysiyetin ineceği bir yer kalmadı yeryüzünde... Havada... Mutlak surette bir yere inecek. Biz orada olacak mıyız olmayacak mıyız? Aslında biraz meselemiz böyle... Çünkü görünen o ki Gazze dışında dünyada her yer işgal altında. Hepimiz işgal edildik.”

Kelimelerin adeta vicdana gelip bir tokat gibi yüzümüze çarptığı bu etkileyici konuşmanın tamamını izleminizi şiddetle tavsiye ediyorum.