Yaz geldi, gökyüzü özellikle hafta sonları gürültülü parıltılara açıldı.
Havai fişek diyorlar adına…
Moda oldu sanki.
Düğün mü, diploma töreni mi, açılış mı yapıyorsun. Patlat gitsin, gecenin ilerlemiş vaktinde havai fişeği!
Düşünen yok hastayı ustayı, uyuyanı uyanık olanı…
Gürültü kirliği dakikalarca sürüp gidiyor.
Kimsenin umurunda değil, rahatsız olanlar…
Geçen hafta sonunda Mustafa Aydın Hoca da, gürültü kirliliğine değindi köşesinde…
Bu konuda gelen pek çok şikâyet var.
“Niye yazmazsınız? Neden dile getirmezsiniz bu sorunu?” diye bizi suçlayanlar da hayli fazla…
“Bir de işin ehli olmayanlar patlatırsa, varın siz düşünün doğacak tehlikeyi” diyenler de var işin içerisinde…
Pahalı bir eğlence olması bir yana, gecenin ilerlemiş saatinde bir anda patlayan havai fişeklerin çıkardığı,
gürültü, çileden çıkarıyor insanı…
Tam bir alaturka eğlence şekli…
“Şükür ki bu konuda hükümet bir yasa tasarısı hazırlığı içerisinde” deyip, sonucu merak edenler demiyor ki, tamamen kaldırılsın.
İsteniyor ki, kontrol altına alınsın.
Nerede, ne zaman ve nasıl patlatılacağına sınırlama getirilsin.
Saatleri belli olsun.
Kimse rahatsız olmasın.
Satan da, alan da, seyreden de sıkıntı yaşamasın.
Yani havai fişek, havayı ifsada dönüşmesin.
Bu duygularla konuyu gündeme getiren yazara, çizere, okuyucuya arzuları doğrultusunda bir karar çıkması adına Bizim Bahçe’den “Manolyalar” gönderelim istedik.
SAPANCA ŞİİR AKŞAMLARI
Sapanca Şiir Akşamları 12 yaşına girmiş.
İlçeyi, ülkeye ve dünyaya tanıtan sanatsal bir etkinlik için 22 Haziran’da yeniden yola çıkılıyor.
Şiir Akşamları bizde farklı duygular uyandırır.
1994-1999 yılında Adapazarı Belediyesi’nden bazı meclis üyeleri ile akademisyenlerden oluşan bir grupla Makedonya’ya gitmiştik.
Amacımız orada 150’yi bulan fakir soydaş çocuklarını sünnet ettirmekti.
O sırada düştü yolumuz, Ohri Gölü kenarındaki Struga şehrine...
Göle ulaşan bir derenin üzerindeki köprüde her yıl düzenlenen ve geleneksel hale getirilen bir şiir akşamıyla, dünyaya açılmıştı Struga.
1984 yılında Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Memleketim” adlı şiiriyle birinciliği kazanmış.
Bu nedenle ilgimiz daha da yoğunlaşmıştı geceye…
Oradan aldığımız ilhamla, “Böyle zengin bir edebiyat gecesi niye Sapanca’da yapılmaz” diye düşünmeye başlamıştık.
Gazetemiz yazarlarından Fahri Tuna ve arkadaşları da aynı duyguya kapılmış, Struga seyahati sonrasında…
Temeli böyle atıldı Sapanca Şiir Akşamları’nın…
o gün bu gündür de artan bir ilgiyle izlenir oldu Sapanca Şiir Akşamları…
Geceye uluslar arası bir hüviyet kazandıran, etkinliğin mimarlarına ve her yıl bir öncekinden daha görkemli olması adına gayret gösteren vali, kaymakam, belediye başkanlarına, olağanüstü gayretleri nedeniyle Bizim Bahçe’den “Orkideler” gönderelim istedik.
MÜJDAT ÇETİN’İN BEBEĞİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılıp çarpıcı bir konuşma yaptığı il kongresini takiben, 19 tesisin açılışının yapılacağı Erenler Belediyesi’ne gelişi sırasında yol kenarındaki halkın alkışlarına, otobüsten fırlattığı çeşitli hediyelerle mukabelede bulunması, ilgiyle izlendi.
Spor salonundan çıkıp Adnan Menderes Caddesi’nden Erenler sapağına dönünce karşılaştık Başbakan ile...
Hediye konusunda bizi pas geçmişti ama arkadaki araç yetişti. Fırlattı bebeği Müjdat Çetin’e doğru…
Üzerinde kocaman “Türk malı” yazan şirin bir oyuncak bebek düştü, günün armağanı olarak Müjdat’a…
Bebeği inceleyerek ulaştı gazetesine Müjdat Çetin…
Gazetede, rahmetli Necdet Güngörsün’ün minik kızı Nazra karşıladı onu önce…
Baktı ki bebek elde, izahı zor.
Hediye etti Nazra’ya.
Sonra anlattı kimden geldiğini bebeğin.
Böylece AK Parti bir yeni ve minik sempatizana daha kavuşmuş oldu.
Bebek deyip geçmeyin, Başbakan’ın bu konuda bir bildiği var ki, dağıtıp duruyor her gittiği yerde çocuklara oyuncakları…
Nazra’ya ve Müjdat Çetin’e, bebeğin uğur getirmesi dileğiyle, Bizim Bahçe’den bir demet “Menekşe” gönderelim istedik.
TANER BAŞOĞLU DEDE OLDU
Şehrimizin tanınmış işadamlarından SATSO eski meclis üyesi Taner Başoğlu’nun Fenerbahçe sevdası öyle kolay anlatılır gibi değil.
Sarı lacivert renkler onun gönlünde farklı bir yere sahiptir.
Kuş değil, toz dahi kondurmaz üzerine…
Hani derler ya, sakınan göze çöp batarmış.
Öyle bir olay gerçekleşti Başoğlu ailesinde geçen hafta sonunda…
İstanbul Kadıköy Şifa Hastanesi’nde gerçekleşen bir doğumla, torun sahibi oldu Taner Başoğlu.
Zülal ve Zafer Başoğlu’nun “Can” adını verdiği oğlunun ilk kostümü, üzerinde “Doğuştan Ultra Aslan” yazan sarı kırmızılı bir tulum olmuş.
Normal zamanlarda böyle esprilere tahammül dahi edemeyen Taner Başoğlu, dede olmanın getirdiği hoşgörüyle yaklaşmış olaya…
Minik cimbomluyu bakalım ilerleyen günlerde, aile içerisindeki bu büyük rekabet ne hale getirecek?
Zülal ve Zafer Başoğlu’na en yeni cimbomlu Can efendinin damat olacağı gönleri de görmeleri dileğiyle Bizim Bahçe’den “Sarı kırmızı güller”, dede Taner Başoğlu’na ise sabır çiçeği “Papatyalar” gönderelim istedik…