Dünya tarihinde eşine ender rastlanan bir saldırıyla karşı karşıya kalan Gazze halkı, günlerdir üzerlerine yağdırılan tonlarca bombaya rağmen gösterdikleri onurlu direniş ile İsrail ve müttefiklerine adeta meydan okuyorlar. Gazze, iki buçuk milyonluk nüfusu ile Siyonist ittifaka tek başına karşı koymaya çalışıyor. Yeni Sakarya Gazetesi olarak bizler de ilimizde eğitim görmekte olan Gazzeli üniversite öğrencileriyle bir araya gelip,  ülkelerindeki acımasız savaşı ve yaşanan olayların onlar üzerindeki etkilerini konuşmak istedik.

Bu sebeple Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü'nde Ortadoğu tarihi üzerine doktora çalışması yapan tarihçi İslam Alzant ile irtibata geçtik. İslam Hoca, röportaj teklifimizi kabul etmekle beraber bizleri kendi evinde ağırlayarak Filistin misafirperverliğini de göstermiş oldu. Son derece verimli geçen bu söyleşimizin önemli bölümlerini, siz değerli okurlarımızla paylaşmak istiyoruz.

WhatsApp Image 2023-11-20 at 16.30.24 (1)

Öncelikle bizleri evinizde ağırladığınız için çok teşekkür ediyoruz. Kendinizi kısaca tanıtabilir misin?

Benim adım İslam Alzant. Mısırlı bir anne ile Filistinli bir babanın çocuğu olarak Libya'da doğdum. Babam çalışmak için ailesini de yanına alarak Libya'ya gitmiş. Daha sonra ben iki yaşındayken hep beraber Gazze'ye geri dönmüşüz. İlk, orta ve üniversite eğitimimi Gazze'de bitirdim. Gazze İslam Üniversitesi’nde tarih ve arkeoloji eğitimi aldıktan sonra yüksek lisans ve doktora çalışmaları için 2015 yılında Türkiye’ye geldim. Şu an Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü'nde Ortadoğu siyasi tarihi üzerine doktora çalışması yapıyorum. 2018’de UNICEF ile T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın birlikte yürüttüğü “Mülteci Öğrencilere Yönelik Gençlik Katılımı ve Sosyal Uyum” isimli bir proje kapsamında çeşitli çalışmalara da katıldım. 2019 yılında ise Sakarya Üniversitesi'nde doktora eğitimine başladım.

İslam Hocam, Türkiye'deki hayatınıza söyleşimizin ilerleyen bölümlerinde daha detaylı olarak değineceğiz. Türk halkı olarak bizler, ülkemizde bulunan Gazellilerin İsrail’in soykırıma varan saldırıları hakkındaki düşüncelerini ve Gazze’deki yaşamınızı merak ediyoruz. Çocukluğunuz ve gençliğiniz eminiz ki büyük acılar ve ölümcül çatışmaların gölgesinde geçmiştir. Siyonist saldırılar ve katliamlar sizlerin hayatını doğal olarak derinden etkilemiştir.  Bu konu hakkında bizlere neler söylemek istersiniz?

Sizlerin de bildiği üzere şu an Gazze’de büyük bir soykırım yaşanıyor. 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi, İsrail ordusu tarafından acımasızca bombalanıyor. Binlerce çocuk, kadın, ihtiyar bu saldırılar nedeniyle hayatını kaybetti. Bizlerin de aileleri ve yakınları şu an Gazze’de hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Her an ölümle burun burunalar… Artık onlardan haber de alamıyoruz. İsrail, kara harekâtına başladıktan sonra Gazze ile olan irtibatımız tamamen koptu. Haber ajanslarına ve sosyal medya hesaplarına düşen fotoğrafları, acaba şehit olanlar ya da yaralananlar arasında ailemizden birileri var mı endişesiyle saatlerce inceliyoruz.

Şu ana kadar saldırılarda iki kuzenimi, kuzenimin iki çocuğunu ve yengemi kaybettim. Ailem ise günlerdir Gazze'deki El Nasr Çocuk Hastanesi'nde kalıyordu. İsrail bu hastaneye saldırınca başka bir yere gitmek zorunda kaldılar. Tüm bu olanlardan sonra doğal olarak benim de hayat düzenim alt üst oldu. Uyumakta zorluk çekiyorum. Bazen saatlerce evin içinde dolanıp duruyorum. Dikkatimi akademik çalışmalarıma veremiyorum. Büyük bir çaresizlik içerisinde olup biteni izliyorum. Allah'a sığınmaktan başka bir çarem de yok…

WhatsApp Image 2023-11-20 at 16.30.25 (1)

Elbette çok haklısınız… Elimizden geldiği kadar sizi anlayabiliyoruz. Yaşadıklarınız gerçekten de çok zor şeyler… Sizler bomba sesleriyle büyümüş, amansız bir mücadelenin içerisinde hayata tutunmaya çalışan cesur ve imanlı insanlarsınız. Çocukluk yıllarınıza dönersek, bu vahim olaylar sizi ve yaşıtlarınızı nasıl etkiliyordu? Daha doğrusu Gazze’de çocuk olmak ne demektir?

Gazze’de çocuk olmak her an ölüme hazırlıklı olmak demektir. Ölmek, öldürülmek, sakat kalmak bunlar Gazzeli çocuklar için hayatın doğal akışında olan şeylerdir… Bomba sesleri, savaş uçakları, helikopterler, silahlı askerler, askeri araçlar, parçalanmış cesetler, çeşitli uzuvları kopmuş yaralılar, ambulans seslerine eşlik eden anne feryatları bizler için alışıldık manzaralardı…

Okula bazen gidemiyorduk. Hayata dair beklentilerimiz her geçen gün daha da azalırken kendi içimizde ise iyice kenetleniyorduk. Oyunlarımız bile sürekli savaş üzerineydi. Şehitçilik en sevdiğimiz oyunlarımızdan biriydi. Sopalardan silah yapar, bir kısmımız İsrail askeri olur bir kısmımız ise Filistinli direnişçi... Sonra da kendi aramızda oyun icabı çatışmalar yapardık. Ölen askerlerimizi şehit oldukları için sırtımıza alır tekbir getirerek sokak sokak gezdirirdik. Sonra rollerimizi değiştirirdik tabi... Çünkü Gazze’de bir çocuğun kesinlikle katlanamayacağı en önemli  şey,  oyundan da  olsa İsrail askeri olmaktı.

Dünya medyası tarafından yerleşimciler olarak adlandırılsalar da aslında işgalci olan Yahudi gruplar, İsrail tarafından ne zamandan beri Gazze Şeridi’ne yerleştiriliyordu? Ve bu durum, bölgedeki demografik ve siyasi yapıyı nasıl etkiliyordu?

Gazze Şeridi’nin belirli bölgelerine uzun zamandır Yahudi  yerleşimciler daha doğrusu sizin de dediğiniz gibi işgalci gruplar yerleştiriliyor. Gazze Şeridi  5 bölgeden/şehirden  oluştuğu için İsrail Devleti  bu bölgelerin birbirleriyle olan  bağlantısını kesebilmek ve aralarda tampon bölgeler oluşturabilmek için   belirli noktalara Yahudi işgalcileri yerleştiriyordu.

Gazze Şeridi’nde bulunan bir şehirden başka bir şehre gidebilmek için kontrol noktalarından geçmek zorundaydık. Gazze Şeridi bir bütün olarak Filistinlilere ait değildi… 2005 yılı itibariyle Gazze'nin nüfusu 1,5 milyon civarındaydı... 18.000'de yahudi yerleşimci/işgalci vardı. Bu Yahudi gruplar Gazze şeridinin her noktasına özel olarak yerleştirilmişti. Zaten İsrail Devleti sınırlarını bu yolla genişletiyordu. Genişlemeci iskân politikalarını, yerleşimcileri kullanarak uyguluyorlardı. Daha sonra yerleşimcileri korumak adına işgal ettikleri bölgelere karakollar kuruyorlardı.

Yaser Arafat ile İsrail Başbakanı İzak Rabin arasında 1993 yılında yapılan Oslo mutabakatından  bir yıl sonra Filistin halkı kendisine ait sivil bir  devlete kavuştu. Filistin iç işlerinde serbest(!) olsa da dış güvenlik tamamen İsrail Devleti’ne aitti… Filistinli polisler, sadece hafif silahlar kullanarak iç asayişi sağlamakla görevliydi.  2000 yılındaki ikinci intifadan sonra Gazze’de konuşlanan İsrail askerlerine yönelik saldırılar başladı. 2005 yılına doğru bu saldırılar iyice artınca İsrail güvenlik güçleri bölgeden çekilmek zorunda kaldılar.

WhatsApp Image 2023-11-20 at 16.30.24 (2)

Bizlerin de sıklıkla duyduğu bir kelime olan intifadanın anlamı nedir? Şu ana kadar Filistin'de kaç tane intifada olarak adlandırılan büyük halk hareketi oldu?

Filistinlilere en fazla intifada ile ilgili sorular soruluyor. Dış dünyanın ilgisini çeken bir konu intifada… İntifada Arapça bir kelime olup ayaklanma, harekete geçme, başkaldırma gibi anlamları içermektedir. İntifada bir sembol/etkileyici bir tanımlama olarak Filistin halk direnişine verilen genel bir isimdir.

Filistin’deki  intifada hareketleri ilk olarak 1987 yılında başlamıştır. Daha sonra 2000-2005 yılları arasında gerçekleşen ikinci intifada yapılmıştır. İsrailli siyasetçi Ariel Şaron, koruma ekibiyle birlikte Mescid-i Aksa'ya girip ikinci intifanın fitilini ateşleyen isim olmuştu. Resmi kayıtlara göre ikinci intifada 3.000 Filistinli şehit olurken 1.000 İsrailli de hayatını kaybetmişti. 3. intifada ise 2015 ve 2016 yılları arasında yaşanan karşılıklı bıçaklama olayları sonrasında gerçekleşmişti.

Peki, o zorlu yıllarda sizi en çok etkileyen hâlâ aklınızdan çıkaramadığınız olaylar nelerdir?

Filistinli olup da yaşanan olaylardan etkilenmemek mümkün mü?  Beni en çok etkileyen olayları soruyorsanız size şunları söyleyebilirim: Çocuk dönemlerimizde sokakta oyun oynarken Apache marka İsrail helikopterleri alçak uçuş yaparak, Gazze'ye füze atışları yapardı. Hâlâ o helikopterlerin ve atılan füzelerin çıkardığı sesi unutamıyorum.

2008 yılından sonra olaylar daha da artmaya başlamıştı. O yıllarda 51 gün evden dışarıya çıkamamış ve oturduğumuz mahalle bombaların hedefi olmuştu. Öyle ki komşumuzun evine isabet eden bir füze, aynı aileden 20 kişiyi hayattan koparmıştı. Yine çatışmaların iyice alevlendiği bir dönemde, kuzenim füzelerle katledilmişti. Cesedi paramparça olmuştu. O anı da hâlâ unutamıyorum. Şeyh Ahmed Yasin ile çocuk yaştaki Muhammed Durra’nın katledilişi de beni çok derinden etkilemişti. Bir de son olarak şunu eklemek istiyorum: Annem Mısırlıydı. Annemin akrabalarını ziyaret edebilmek için Filistin-Mısır sınırında bulunan Refah sınır kapısına giderdik. Kontrol noktalarında İsrail askerleri bizlere çok ciddi sıkıntılar çıkarıyordu. Ama biz çocuk olarak yine eğlenecek bir şeyler bulurduk tabi... Çünkü şunun bilincindeydik, çocukların hayal gücü ile hiçbir ordu baş edemezdi.

Bu kadar travmatik bir ortamda doğup büyüdünüz... Bir çocuk ya da bir genç olarak ruh sağlığınızı nasıl muhafaza edebildiniz?

Gazzeli çocuklar ailelerinden ilk olarak direniş eğitimi alırlar. Bizler cesaret ve mücadele içeren hikayelerle büyütüldük. Aldığımız dini eğitim sayesinde de kadere olan imanımız şükürler olsun ki çok ama çok sağlamdır. Ölümü kesinlikle bir son olarak görmüyoruz. Çocukken eğer bir gün şehit olursak oyunlarımızı artık cennet bahçelerinde oynarız diye düşünüyorduk. Şehitlerimizin isimlerini ezbere bilirdik. Onlar bizim kahramanlarımızdı... Ölmek bizim için bir sorun teşkil etmiyordu. Hâlâ da aynı kararlılık ve bilinç içerisindeyiz. Ölüm bizim için korkulacak bir şey değil... Onurlu yaşamak ve Allah'ın rızasını kazanmak her şeyden daha önemli… Hak yolunda başımıza gelecek her türlü sıkıntı kabulümüzdür.

Şu anda yapmakta olduğunuz doktora çalışmanız tam olarak hangi konu üzerine?

Genel olarak Ortadoğu siyasi tarihi üzerine çalışmalar yapıyorum. Doktoramın konusu ise “Ortadoğu’da Siber Savaş ve Çeşitli Aktörlerin Bölge Üzerindeki Etkisi.” İnşallah bu alanda daha da ilerlemek istiyorum.

Sevgili İslam Hocam, Aksa Tufanı operasyonuyla tekrardan artan İsrail saldırıları hakkında size çok fazla soru sormak istemiyorum. Bizler de 7 Ekim’den bu yana bu konularda epey bilgi sahibi olduk diyebiliriz. Kısa da olsa Gazze’de yaşanan soykırım hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Türkiye kamuoyunun Filistin konusundaki hassasiyetini çok iyi biliyoruz. Bu da bizleri çok mutlu ediyor. Sizin de dediğiniz gibi Türkler, Filistin melesiyle yakında ilgileniyorlar. Onlara bu konuyla ilgili çok da farklı şeyler söylemeyeceğim. Zaten günlerdir tarafsız yayınlar yapan medya grupları Gazze direnişini detaylıca anlatıyor.

Ama yine de özetle şunu söyleyebilirim: Öncelikle şu çok iyi bilinmelidir ki İsrail-Filistin savaşı 7 Ekim’de başlamadı. Yıllardır devam etmekte olan acımasız bir savaşta, sadece 7  Ekim  saldırısını Gazze tarafı başlattı. İsrail yıllardır insanlarımızı katlediyor, topraklarımızı işgal ediyor, yaşam hakkımızı elimizden alıyor ve en önemlisi kutsal değerlerimize hakaret ediyor.  Aksa Tufanı’ndan önce de binlerce Gazzeli katledilmişti.

İsrail, önceki yıllarda da Gazze’ye karadan girmeye çalışmış ama başarılı olamamıştı. 2014 yılında Gazze’ye 51 gün boyunca saldırılar düzenleyen Siyonistler, 2 binin üzerinde insanımızı şehit etmişti.  Yine aynı yıl plajda oynayan Filistinli çocuklar bombalarla katledilmişti. Binlerce Filistinli, İsrail hapishanelerinde haksız yere tutuluyor. Bazı tutukluların akıbetleri hakkında bilgi de alınamıyor. Biz sadece özgürlük mücadelesi veriyoruz. Filistinliler olarak kendi topraklarımızda, hür bir şekilde yaşamak istiyoruz. İşgalci yerleşimcilerin silah zoruyla evlerimizi, bahçelerimizi elimizden almalarını istemiyoruz.

Direnmekten başka bir çaremiz de yok. Bizim kavgamız Yahudilerin hepsiyle değil… Siyonist ve aşırı milliyetçi olan gruplara karşı mücadele veriyoruz. Şu an dünyanın dört bir yanında İsrail’i protesto eden sağduyulu Yahudiler de var. Bunun da bilincindeyiz.

Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum. İsrail'de sivil kavramı diğer ülkelerdeki gibi değildir. Her İsrail vatandaşı, erkek kadın fark etmez aynı zamanda birer askerdir. Silah taşıyabilirler. İsrail, küçük yaşlardan itibaren halkına silah eğitimi veriyor. Kadınlar da askerlik yapmak zorunda… Bizim kadınlarımız silah kullanmayı bilmezken İsrailli kadınlar her türlü silahı kullanabilecek ve saldırı/savunma yapabilecek askeri bir eğitim alıyorlar. Yahudi iseniz rahatlıkla silah sahibi olabiliyorsunuz. Topraklarımızı işgal eden sözde yerleşimciler/işgalciler de her türlü silaha sahipler ve bize karşı rahatlıkla kullanabiliyorlar. Nitekim sizin dışarıda sivil kıyafetlerle gördüğünüz bir İsrail vatandaşı, her an size ateş açabilir veyahut gelip evinizi işgal edebilir.

Hocam misafirperverliğiniz için çok teşekkür ediyoruz. Son olarak okuyucularımıza ne söylemek istersiniz?

Öncelikle sizlere teşekkür etmek istiyorum. Davetimi kırmayarak evime kadar geldiniz. Bizleri onurlandırdınız. Gazze soykırımının bir an önce bitmesini ve barış için tüm dünya halklarının desteğini bekliyoruz. Türkiye bizim her zaman yanımızda oldu. Sizlere olan sevgimiz çok eski tarihlere kadar uzanıyor.

Yeni Sakarya Gazetesi’ne bizlere zaman ayırdığı için halkım adına minnettar olduğumu belirtmek istiyorum. Allah hepinizden razı olsun.