15 Temmuz’da bir felaket atlattı Türkiye.

Fakat 15 Temmuz’da ülkeyi, vatan sevgisinin uçurumdan kurtardığını çabuk unutmuşa benziyoruz.

Sosyal medyada inanılmaz bir nefret dili var.

Bakın para bulunabilir, bilim yapılabilir, her şey öğrenilebilir, tankları çıplak elle durdurmak bile mümkün, yapıldı 15 Temmuz'da ama sevgi olmazsa olmaz. ahlak olmazsa olmaz. erdem olmazsa olmaz. Yapamayız.

Moodys kredi notumuzu kırdı, öyle değil mi?

Ne değişti de kırdı notumuzu?

Bu karar sizce siyasi mi ekonomik mi?

Bakın, milyarlarca dolar para harcadı Türkiye mültecilere…

Bu fedakarlık ekonomik mi siyasi mi?

Peki Avrupa neden hiç mülteci almadı? Alamadı? Almıyor?

Paraları mı yok? Avrupa’nın mülteci düşmanlığı, ekonomik mi, siyasi mi?

Kutuplarda buzun arasına sıkışan fok balığı için transatlantik kaldıran hümanist Avrupa, Suriyeli çocukları ekonomik nedenlerle mi almıyor?

Çocukları sevmediği için mi?

Esmer çocukları sevmediği için mi?

Batının almadığı mazlumları bağrına basan bir milletin kendi kardeşine merhameti yok mu?

Nefretten uzak olmalıyız.

Şort giydi diye kadın tekmeleyen bizden olamaz, olmamalı.

"Şort giyenin başına geleni gördün" diye tehdit eden bir başkası bizden olmamalı.

Anıtkabire çocuk parkı tartışması yüzünden, birbirine acımasızca saldıranlar bizden olmamalı.

Durakta kapı açmadı diye metrobüs şoförüne şemsiyeyle vuran yolcu bizden olmamalı.

Yolcuya anlayışla ve sabırla davranmayan şoför de bizden olmamalı.

Sabahtan akşama kadar bizim televizyonlarımızda yayınlanan programlar, sevginin değil, nefretin dilini öğretiyor.

Evlenme programımı, talibine hakaret programı mı belli değil.

Kayıp kaçak mı aranıyor, aile içi şiddet ansiklopedisi mi belli değil.

Diziler sadece harcamak isteyen, yiyip içip, gezmek tozmak isteyen, dedikoducu, hep kardeşinin arkadaşına, karısına aşık olan, elinden akıllı telefon düşmeyen tiplerle dolu.

Ekranda okur yazar yok, yaşlı dede nine yok, idealist bir tek bilim adamı yok, kültür yok, bilgi yok.

Ne var?

Laf Ebeliği…

Aldatma…

İhanet… Ve nefret. Nefret… Nefret…

Biz bu muyuz gerçekten?

Biz böyle bir millet miyiz?

Şimdi bakıyorum, başımızdaki felaketten nasıl kurtulacağımızı, bir daha böyle bir felakete uğramamak için ne yapmamız gerektiğini konuşmuyoruz da yine herkes birbirini suçluyor.

Sevgisiz toplum.

Yalancı toplum.

Sırnaşık toplum üretemez.

Üretemeyen toplum, kendi kendini zehirler.

Tembellikle, dedikoduyla, boş şeylerle zaman öldürmekle, cehaletle, sevgisizlikle zehirlenen toplumlar, bugün FETÖ, yarın getö, öbürgün metö, bir şekilde kandırılırlar…

Yanlış yöne sevk edilirler.

Dünyayla rekabet edemezler.

Fakirleştikçe cahilleşir, cahilleştikçe daha da fakirleşirler. bu bir fasid dairedir.

Bu fasid daireden çıkmanın yolu sevgidir.

Çabadır.

Bilimdir.

Ahlaktır.

Akıldır.

Sanattır.

Düşüncedir.

Peki nerden çıktı memokrasi?

Fikir haysiyetinin anne memesinden yeteri kadar süt emmeden dişleyecek armut arayan bir arkadaş hazır mama gibi besleyici bir şey sandığı demokrasiye düşmanlık yapmayın demiş de.

eskiden ne güzeldi.

Bir güzel benzetiyordum yırtık dondan fırlar gibi fırlayıp, fırsat bu fırsat muktedire yanaşıp muteber olma heveslisi kurnazları.

ihtiyarlıyorum galiba.

Yahut kalemim körlenmiş.

Salatalık doğramak için de yatağan bilenmez ki kardeşim.