Bizim kim olduğumuz, kendimizi nasıl tanımladığımız veya başkaları tarafından ait görüldüğümüz etnik/kültürel grupla doğrudan bağlantılıdır. Bu bakış açısı ile bizlere dünyada verilen rol TÜRKLÜK ve Osmanlı’lıktır.
Avrupa’yı baştan aşağı gezin her yerde Osmanlıyı ve Türklüğü menfi anlatacak şekilde muhakkak bir heykel veya yazı görebilirsiniz. Batının bu kadar etnik kıyımları olmasına rağmen onlara ait pek az doküman vardır. Bizlerin bu Osmanlı yakıştırmasını ret etmemiz dünyanın gözünde bizleri bu tanımın dışında bırakmamaktadır. En büyük korkuları bu ruhun tekrar canlanmasıdır.
Türkiye’de yaşayan ister Boşnak, Arnavut, Laz, Gürcü, Kürt, Abaza, Çerkez adını yazamadığım hiçbir millet kendini bunun dışında tutamamaktadır. Adları Türk tür ve Osmanlıdır. Bir sürü akımı acaba bu ruhu bozabilir miyiz diye denediler olmadı. Hala devam etmekteler ve edeceklerdir. 15 Temmuz’da gösterilen güç birliği bunun en açık göstergesidir. Çanakkale de Kurtuluş Savaşında bu ruh bizleri bir arada tutmuş ve yedi düveli yenmemiz mümkün olabilmiştir. Bizim kim olduğumuz kendimizi nasıl tanımladığımıza birinci derecede önceliklidir. Çok da mühimdir.
Başkaları tarafından nasıl görüldüğümüz şimdiye kadar satılmışların dışında toplumu pek ilgilendirmemiştir. Bu düşüncenin en büyük bağlama noktası ise dindir. Kardeşliği, hoş görüyü ve sevgiyi her şeyin üstünde tutan bu inançtır. Bundan dolayı bizleri yıkmak isteyenlerin en büyük hücumu inancımıza yapmaktadırlar. Önce bir takım fitnelerle bu inancı anlaşılmaz hale getirmek istemişlerdir.
Daha sonra ise dinini bilmeyen din adamlarını yetiştirip bizlere ulema diye yutturmak istemeleri ve onların yaptığı her türlü hatayı Dinimize mal etmeleri ve bunu “Din” diye göstermek istemeleri bu mantık içinde düşünülmesi ve mütalaa edilmesi gerekmektedir.
Bazı Peygamberlerin bile Ümmeti olmak için dua ettikleri bir Peygamber ve onun tamamladığı Din. Dünyanın en güzel yemeğini sümükleri akan garsona taşıttırırsanız yemeğin iyiliğini, kalitesini ve insana verdiği düşünce sistemini, insanı insan yapmak için konulan kaideleri anlatmamız zor olabilir. Geçmişini, inancını iyi ve doğru bilmeyen bir nesil geleceği nasıl kurabilir?
Geleceğimiz bu gençlerimiz. Başkası yok. Bir an evvel nelerin nasıl yapılması gerektiği karara bağlanması gerekmektedir. Bütün gün boş laflarla kaybedecek zamanımız yok. Bizlerin yeni İZM’lere ve Avrupa kökenli fikirleri yüzde yüz doğru ve değişmez kabul edip toplumu buna göre düşünmeye sevk edenlere ihtiyacımız yok. Tarihimizdeki büyüklerimiz bize yeter.
İlmi mülkün sahibinin olduğunu kabul edip Müslüman’ın kaybolmuş malı gibi gören ve gösterenler bize yeter. Bizler ilmin peşinde koştuğumuz zaman rakibimiz yoktu. Ne zaman İlimden ve kaliteden, bizleri aldatan bizden değildir, emrinden uzaklaştık. Sıkıntıları da beraber yaşamaya başladık. Dünyanın egemen güçlerinin milli devletlere bu kadar karşı olmasının sebebi nedir dersiniz?