7 Haziran seçimlerini dar kalıplara sıkıştırmadan, büyük resme bakıp ülkemize kurulan tezgahla, yakalanan istikrarı, şahsiyetli dış politikayı içlerine sindiremeyen dış güçlerin HDP projesiyle nereye varmak istediklerini gösterir, bütünüyle katıldığımız ve de savunduğumuz bir yoruma yer vermek istedim Bizim Bahçe’de bugün…

Diyor ki Ergün Diler Takvim’deki köşesinde, “Dünyada belli güçler vardır! Kilit ülkeleri adamları aracılığıyla kontrol ederler! Türkiye bu ülkelerden biridir! Küresel sermaye dediğimiz oluşum, kendini devletlerin ve milletlerin üzerinde görür! Paranın vatanı yoktur! Kendi oyunlarını oynayabildikleri her yerde olurlar! Son oyunu 7 Haziran'da Türkiye'de oynadılar! Soros bu ekibin içinde önemli bir figürdü! Dün Yahudi spekülatör George Soros'un, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ve Başbakan Arseny Yatsenyuk'la arasında geçen mail trafiği ortaya çıktı... Soros neler söylüyordu neler: Rusya'ya karşı maddi ve askeri desteği dert etmeyin. Dünya kamuoyunu yönlendirmek de başarılıyız... Defalarca Ukrayna'ya geldim. Artık gerekli adımları atmalısınız. ABD Başkanı Obama'nın da bu konuda hızlı hareket etmesini bekliyoruz ve edecek.

 IMF konusunda da gerekli adımlar atılmak üzere. En kısa zamanda size en az 20 milyar dolar mali yardımda bulunacağını belirtmeliyim. Tabii bunun karşılığındaki anlaşmalar da olacak. Ben 1 milyar dolar göndereceğim.

Bu anlaşmanın ne kadar ciddi olduğunun bir kanıtıdır. Siz Rusya'ya karşı cesaretli olmalısınız. ABD'nin ölümcül askeri malzeme yardımı yakında elinizde olacak... Yani Soros ve arkasındaki güç, devletlerin üzerinde bir role sahipti! Bu mail trafiği Ukrayna tarafından protesto edildi! Yani "Doğru ama neden sızdırdınız ki!" diye hackerlere sitem etti! Sızan mailler Aralık 2014 ile Mart 2015 tarihleri arasındaydı! Yani birkaç aylık! Peki Soros ve arkasındaki gücün bizimle ne ilgisi vardı?

Cevabı çok uzun bir soru! Ama yine de denemekte fayda var!

Tayyip Erdoğan 2002'de ekonomik krizden sonra iktidara geldi! Kendisi yasaklı olduğu için başbakanlık koltuğuna oturamadı! Abdullah Bey, Başbakanlık görevini yürüttü! Sonra Deniz Baykal ve CHP devreye girdi! "İktidara gelmiş bir partinin lideri yasaklı olamaz!" diyen Baykal, Siirt'te Erdoğan'ın önünü açtı! Seçimler yapıldı! Erdoğan Meclis'teydi! Ancak okuduğu bir şiir nedeniyle hapishane ile tanışan Erdoğan'ın mücadelesi hiç bitmeyecekti! Saldırılar hiç kesilmedi! Belediye başkanlığı döneminde kendisini çok yakından izleyen görevliler vardı! Mesela Turhan Çömez ve Malum Yapı gibi! Daha koltuğa oturmadan cuntalar iş başı yaptı! Seminerler, planlar birbirini kovaladı! Askerin içinde bir bölüm şiddetle Erdoğan karşıtıydı! Ama yürümek zorundaydı! Google'dan düzenlenene belgelerle kapatma davası açıldı! Hukukun kabul edeceği bir veri yoktu ama birileri Erdoğan'ı kontrol altına almak istiyordu! Askeri üyenin "kapatılmasın!" oyu ile Anayasa Mahkemesi Erdoğan'a "Yürü" dedi. Askerin içindeki bir grup Başbakan Erdoğan ile gitmeyi hedefliyor ve bunu gösteriyordu! Engellerden yılmayan Erdoğan, devrim sayılacak işlere imza attı! Bunlardan en önemlisi Kürt sorununa bakışıydı! Hizmeti bölgeye götürdü! Kürtçe'nin önünü açtı! Kanallar kuruldu! Haklar iade edildi. Normalleşme geldi. Kürtler artık devletiyle barışmıştı! Bunlar olurken oligarşi rahatsızdı! Ağalık sistemi hiç mutlu değildi! Ama yıkılmaz denilen tabular bir bir gidiyordu! Erdoğan döneminde din ile devlet de barışıyordu! Asker "Devlet dine arkasını dönemez!" noktasına gelmişti! Başı kapalı olmak artık bir suç değildi! İkinci sınıf vatandaşlık göstergesi değildi! Beyaz Türkler, evlerindeki hizmetlilerde gördükleri başörtüsünü artık Çankaya'da, Beştepe'de görüyordu! Devrimin en büyüğü buydu!

Milletle devleti bir araya getirmişti! Kendini ifade edemeyenler, ezilenler, öne çıkamayanlar Erdoğan'la kendini birinci sınıf hissetti! Bu da ekonomik göstergelere yansıdı! Ülke zenginleşti! Yatırımlar peş peşe geldi! Ancak bu büyüme bölge için tehlike görüldüğü an Oslo'daki gizli görüşme İngilizler tarafından sızdırıldı! Birileri Ankara'nın ve Erdoğan'ın hızlı gidişinden rahatsızdı! Müslüman ülkelerde tıpkı 7 Haziran'dan önce bizde yaptıkları gibi Erdoğan anketleri yapıyorlardı! Ve Erdoğan orada hep önde çıkıyordu! Bu noktadan sonra gizli koalisyon kuruldu! 7 Şubat MİT krizinde Emre Taner ve Afet Güneş'le birlikte Hakan Fidan da alınmak istedi! Bu devletin içindeki bir gücün operasyonla devleti ele geçirmek istemesiydi! Erdoğan engelledi! Ama bu gücün geri adım atacağı yoktu! Gezi olayları ile masum başlayan bir eyleme sızıp yönünü değiştirmeyi bildiler! Ülke hop oturup hop kalktı! Direkten dönüldü! CNN, BBC, Bild yabancı ne varsa oradaydı ama demirtaş yoktu!

Plan tıkır tıkır işliyordu! Gezi'nin sancısı atlatılmadan bir sabah 17 Aralık rüzgarı başladı! Derken 25 Aralık...

Ülke resmen titredi! Büyük operasyon yine Erdoğan'ın kararlılığı sayesinde engellendi! Kavga sürüyordu! Bir güç ısrarla Erdoğan'a karşıydı! Ya yıkmak ya da SINIRLAMAK istiyordu! Saldıranların derdi Erdoğan'ın izlemek istediği para politikasıydı! Bizdeki bütün darbelerden sonra PARA rotamız değişiyordu! Ama bunları kimse konuşmuyor, üniversiteler işin üstünü gitmiyordu! Eko-Prof'lar da ne hikmetse susuyordu! 1960, 1971, 1980, 28 Şubat sonunda para dengesi ve menzili hep değişti! Uygulanan politikalardan vazgeçilmek zorunda kalındı! Asker bilmeden buna alet oldu! Oyunu böyle kurarlardı! 17 ve 25 Aralık'ta buydu! Ülkenin yönü değişecekti! Sonuç alınamayınca son çare olarak bu kez OY üzerine düşüldü!

Yıkamayacakları Erdoğan'ı sınırlama ve Beştepe'ye hapsetmek düşüncesiyle büyük ittifak kuruldu! Kim ve kimler olduklarını aylardır yazıyorum zaten! Hedef olarak Kürt oylarının AK Parti'den kopması amaçlandı! Bir de Erdoğan'ı hiç sevmeyenlerin oyları üzerine eklendi mi HDP barajı aşacaktı!

Plan aynen işleme konuldu ve tuttu! HDP'nin yani Demirtaş'ın barajı geçmesi AK Parti'yi iktidardan etti! Peki burada istedikleri asıl sonuç neydi? Üzerinde düşünülmesi gereken nokta burası! Dağılan ya da dağıtılan oylarla Erdoğan'ın Beştepe'den dışarı çıkmaması birinci hedefti! İkincisi ise siyasete müdahale edeceği alanın kapatılmasıydı! Yani Cumhurbaşkanı olarak kalsın ve sınırlansın! Darbelerle gelemeyenler, Kobani ile Kürt oylarını AK Parti'den ayrıştırdı! Beyaz Türkler'i de Kürtler'in yanına koyup operasyonu tamamladı! Ortada akılla izah edilecek bir durum yoktu! Ben nefes aldığım sürece "oyların rengi devletler ya da büyü k güçler tarafından belirleniri” savundum! Sınırlarımız içinde sonuç alamayanlar sınır ötesi harekatla gelip vurdu! Mesela rahmetli Ecevit, Öcalan'ın gelmesiyle yüzde 22 yapıp ardından yüzde 1'lere gerilemişti! Öcalan'ı getiren, teslim eden yani sinir uçlarını elinde tutanlar gereğini yapıyordu! Erdoğan buna da direnen tek isimdi! Ama yalnız kaldı! Sadece kendisi mücadele ediyor yanında taşıdığı pek çok kişi kamufle oluyordu! Soros ve arkasındaki güç, sevmediği ve istemediği Erdoğan'la 1994'ten beri uğraşmaktaydı! Neredeyse 20 yıl! Bunca uğraştan sonra yüzde 41'e düşürebildiler! Başarabilselerdi çok daha kötüsünü yaparlardı! Şimdi koalisyon için düğmeye basıldı! Tabii haliyle Erdoğan olmayacak! Tatlı tatlı tasfiye yani! Bakalım Erdoğan ne yapacak! 20 yılda yenilmeyen bir günde pes eder mi?

Ben etmeyeceğini biliyorum! Ne mi yapacak? Taşlarla oynayacak! Ne taşı mı? Bunu da sonra anlatırız!”

İçerde hırsız-polis oyunu ile tezgaha düşürülen halkımız, verilmek istenen mesajı doğru okumalı ve doğru düşünmelidir. AK Parti de “Nerede hata yaptık” diyerek özeleştiriye gitmelidir… Bilinir ki bir musibet bir nasihatten yeğdir. Ve yine bilinir ki, “Sizin için bazı şer gördükleriniz hayırlı sonuçlara açılabilir” Durum bu… İsteyen istediği gibi düşünebilir deyip, Bizim Bahçe’den iri bir demet “Orkide” gönderelim istedik meslektaşımız Ergün Diler’e