Aktif olarak siyasetin içinde bulunduğum 1994-99 döneminin bitimine iki yıl kala, 28 Şubat olayı gerçekleştirilmişti…

O dönem biz Adapazarı Belediyesi’nde, RefahYol hükümet ise iktidarda müthiş bir  performans sergilemişti…

İktidarda olduğu kısa sürede yapılması mümkün olmayan yatırım ve hizmetlerine rağmen, Refah Yol hükümeti “post modern” adı verilen askeri-sivil darbe girişimi ile yıkılmıştı…

O günü hiç ama hiç unutamam…
İşte o an anladım ki, bu ülkede hizmet eden iyi niyetli hiçbir siyasi iradeye geçit yok…

Buna çanak tutanların yargılandığı bir dönemdeyiz şu günlerde…

Tankları ulu orta yürütenlerin hesap vereceği bir dönem içerisindeyiz…
Peki niye öyle bir ortam oluştu!

Prof. Dr. Necmettin Erbakan iktidarda kaldığı kısa sürede o güne kadar yapılamayan ve yapılması hayal dahi edilmeyen birbirinden farklı ve gerekli yatırım ve hizmetlerde bulunmuştu…

Şöyle ki;
-Devletin tüm gelir ve giderlerini bir havuzda toplamaya başladı… Devletin soyulmasına engel oldu.

-BağKur ile SSK emeklileri arasında maaş farkını minimum hadlere indirdi… Emekli maaşları arasındaki uçurumu kapadı…

-IMF’yi artık seninle işim olmaz deyip dışladı. Uluslararası Para Fonu’nun tepkisini çekti…

-Emekliye yüzde 30, polise yüzde 50, askere yüzde 80 zam yaptı… Bu oranlarda zam, o güne kadar hiçbir hükümet tarafından verilmemişti…

-Devletin kısa vadeli ve yüksek faizli borçlanmalarını uzun vadeli ve düşük faizli hale getirdi… Bir gecede milyarder olmanın önünü kesti.

-Üç haneli enflasyon rakamlarını iki haneye indirdi… Piyasaları rahatlattı…

-Eğitimde çok sayıda yasağı kaldırdı…

-Askeriyenin ihtiyacı olan her türlü araç gereç için ihalenin devlet tarafından en uygun fiyatla yapılması için, devleti devreye soktu...

-Ve de her şeyin ötesinde İslam ortak pazarı ve İslam ülkeleri ortak para birimi oluşturulmasının ilk adımlarını attı…
Bütün bunlar, 1980 darbesi lideri Kenan Evren’in deyimiyle “Ülkeyi biri kurtaracak ama o da takunyalı olacak” şeklindeki korkudan kaynaklanıyordu…
İşte bu anlayış ile üzerine gidildi RefahYol hükümetinin…

28 Şubat’ın neden ve niçin yapıldığının en çarpıcı deliliydi bütün bunlar…

Gazete haberlerinden derlenen bir suç dosyasına, Başbakanlık’ta verilen bir iftar sofrası görüntüleri de tuz biber katınca, amaç hasıl oldu ve basıldı düğmeye…

Ve bir büyük gazete manşetleriyle planlanan post modern darbe adım adım yürürlüğe konularak, o başarılı hükümet daha fazla hizmet üretemeden kısa sürede bilinen senaryolarla istifaya zorlandı ve yıkıldı hükümet…

Bu durum, ülke siyasi tarihine haini bol bir senaryo olarak geçmiştir…

Sonra gelen koalisyonlar, “RefahYol’un dışında” ülkeye hep zor ve sıkıntılı dönemler yaşatmıştır…

Ta ki aynı grubun bağrından çıkan AK Parti hükümeti ile kaldığı yerden devama kadar…

Eğitim, ibadet ve kıyafet konularında devreye konulan yasaklarla canından bezdirilen halkın yüzünün güldüğü bir dönemin oluşmasına yol açan seçimler gelip çatınca değişti işin şekli…

Halkın darbeci zihniyetlere sandıkta verdiği cevaplarla geride kaldı, o sıkıntılı süreçler…

Nitekim 15 Temmuz ayaklanmasına canıyla kanıyla karşı koyan halk ve milli şuur olduğu sürece, artık o eski dayatmacı zihniyetlere yer yok bu ülkede!

Sadece içerde değil “Türkiye öyle değerli bir ülke ki yönetimi Türkler’e bırakılmayacak kadar” deyip, ülkemiz üzerinde düne kadar türlü oyunlar oynayan, tuzaklar kuran çevrelerin de sonu geldi…

Yeter ki biz bu aziz ülkenin sahibi olmada birlik ve bütünlük içerisinde olalım…

Demokrasi ve özgürlük adına sandığın sesine kulak verip çıkan sonuca parti ayrımı yapmaksızın rıza gösterip kardeşçe yaşayalım…
Hele de şu sıralarda olduğu gibi, mevzu bahis vatan ise…

Ülkemizin buna ihtiyacı var; hava, su, ekmek gibi…

Bu doğrultuda o zor günlerde ülkesi için fedakarlık yapan sivil-resmi, genç-yaşlı, kadın-erkek herkese, bu arada Afrin’de kar-kış, yağmur-çamur demeden terör odaklarının tozunu atan  kahraman güvenlik güçlerimize muzafferiyet dileyip Bizim Bahçe’den “Peygamber çiçekleri” gönderelim istedik…