Bakıyorum da son günlerde ne idüğü, nasıl yaşadığı, işi, aşı, kaygısız başı önceden bilinen işadamı, sanatçı, sporcu ve gazeteci bakmayıp maziye yön değiştirerek, kendisinde bulunan ancak halkın bilmediği nice cevheri (!) yumurtlamaya koyuluyor...

Tabi yiyen bulunursa!

Hani derler ya, “Kırk yıllık yani, bir anda nasıl olur kâni!”

Almış eline kınayı bekliyor...

Oysa bayram geçeli haftalar, aylar oldu!

Onlar unutup mazisini ve yediği herzeleri, sözüm ona kendilerini “sütten çıkmış ak kaşık” misali aklamaya kalkıyorlar, durmadan…

Buna dense dense, omurgasızlığın dik alası denir...

Böyle yapmakla ne kadar küçüldüklerinin ve zavallı olduklarının farkında değillermişçesine pişkin bir tavır da sergiliyorlar ellerinde kına, suret-i haktan görünerek(!)

Ne yapsalar, ne etseler ve ne söyleyip ne yazsalar da bilinir ki armut hep düşer dibine!

Buna bakıp da aldananlar olur mu derseniz!

Olabilir!

Dünü unutup bugüne bakan insan sayısı hayli fazladır bizim ülkemizde zira…

Ama bugün yaşanılanların tersi bir dünyayı bırakın yaşamayı, düşünmek dahi ürpertiyor insanı!

Böyle olmasını isteyip önceden hükümete acımasız ve insafsızca yüklenenlerin geri dönüşü ne derece ciddi olabilir!

Bunun yanında isteriz ki, ibadet aşkıyla sürüye katılanlar ayıklansın ve hayat yeniden başlasın onlar için...

Evet…

Günümüzde içi başka dışı başka insanlardan geçilmiyor...

Ancak bilirim ki su akar yatağını bulur ve de aklın yolu birdir.

Akla karanın, darbeci ile devletçinin teşhisi için ön yargılarla değil, maziye dönüp neler yaptıklarına bakmak gerekir…

“Kiralık akıllarla” neler gerçekleştirilebileceğini gördük, darbe öncesi ve sonrasında…

Dün bütün kalbiyle işin içinde olup da bugün organik olmayan şerbetler sunanların kullandığı dile, yazıya, eyleme ve uyarıya kanmadan, sağlıklı bir yol izlenmesi ile yakalanır huzur ancak bu ülkede…

Olağanüstü Hal ortamında hak eden cezalandırılsın, hak etmeyenin üzerine gidilmesin isteriz…

Devletine, milletine, bayrağına, birliğine sadakatle bağlı olup yola devam edenlere selam olsun…