Bu hafta Pazar Filemiz'de, seyyah profesör Salih Şimşek'in Azerbaycan izlenimlerine yer veriyoruz...

Azerbaycan’a geçen yıl (23–25 Kasım 2012) yaptığım seyahatin arkasından Türkiye’ye dönünce, şöyle bir değerlendirme yazısı yazmış ve gazetemiz Yeni Sakarya’nın 07.12.2012 Cuma günü haftalık köşe yazımda, ‘Bakü’de İlginç Bir Kongre’ başlığı ile yayınlamıştım.
Şimdi yıllar yılı arzu edip, bir türlü gerçekleştiremediğim o seyahatimi, Kongre dışındaki gezimi, hiçbir bilimsel kaygı taşımadan yeniden yaşamaya başlıyor, gördüklerimi, hissettiklerimi, nakledilenleri ve gezi boyunca bende oluşan intibaları ve gözlemlerimi okuyucularımızla paylaşıyorum…
SEYAHAT BAŞLIYOR
Azerbaycan coğrafyası, dünya kurulduğundan beri sayısız insan tarafından ziyaret edilmiş, savaşlara sahne olmuş, zulümlere katlanmış, yamyamlarca istila edilmiş, sayısız seyyah tarafından gezilmiş, sayısız yazar tarafından incelenmiş ve hakkında çok sayıda eser yazılmış ve çok sayıda seyahatnameye konu olmuştur.
Bir seyyah der ki; ‘… dünyada keşfedilmemiş coğrafya artık yoktur. Ancak her coğrafyayı her gönül farklı yaşar’…
Benimkisi de işte öyle bir şey…
Buyurun benim gözümle, o Oğuz Yurdu’nda görebildiğim yerleri görmeye, hissettiklerimi hissetmeye ve düşündüklerimi anlamaya…
Kısa sürse de, okuduğum onlarca seyahatnamelerden yakinen bildiğim, ancak şimdi bizzat yaşadığım seyahatin, başından itibaren Azerbaycan’da geçirdiğim zamanın bende bıraktığı izlenim ve duyguları, hissettiklerimi, yaşadıklarımı ve görebildiklerimi okuyanlarla paylaşmaya çalışacağım…
Sakarya Üniversitesi’nden bir gurup akademisyen arkadaşımla 22 Kasım 2012 günü akşamı saat 18.00’de Sakarya Meslek Yüksekokulu bahçesinde buluştuk. Bizi Atatürk Hava Limanı’a götürecek minibüsle İstanbul’a ulaştık. Hava limanı ve gümrük işlemlerini tamamlayarak Azerbaycan Hava Yolları’na ait uçağa yerleştik. Uçakta, bende tebessüme yol açan, hosteslerin Azerî lehçesiyle yaptıkları anonsun ilk cümlesi. Hoş bir ‘hoş geldiniz’ karşılaması…
— Hanımlar ve Cenaplar! (Bayanlar ve Baylar!)…
Bendeki geçmişten gelen genel algı, şöyle idi: Eski Sovyetler Birliği mensubu ülkelerin uçakları çok eski ve hizmetler kalitesiz… Hâlbuki bindiğimiz uçak çok modern ve hizmet de fevkalâde idi. Nefis, problemsiz ve hiç sıkıcı olmayan yaklaşık 3 saatlik bir yolculuk yaptık.
Azerbaycan bir süredir Türkiye vatandaşlarına, bir form doldurtarak, vizeyi gümrük kapısında veriyor. Yeşil pasaport sahiplerine ise vize uygulanmıyor. Bir ülkeden diğerine ‘vizesiz girmek’ , ne kadar güzel bir duygu… Diğer bazı ülke girişlerinde olduğu gibi bu duyguyu burada da yaşadım. Ohh, be…
3 ay önce buraya gelen bir seyyah Kemal Güneş internet sitesinde şöyle yazmıştı: İstanbul’dan Pegasus Havayolları’nın bir uçağı ile gelen ve gelirken sohbet ettiğim normal pasaportu olan bir yolcu, havaalanında doldurduğu form ile birlikte polisler 30 Dolar vize parası ödemiş. Harç parasını ödeyen yolcu, tam pasaportunu alacakken bu meblağa yakın bir de harçlık talep etmişler. Yolcu haklı olarak itiraz etmiş; sonuçta gönlünden kopardığı 5 Doları verip işin içinden sıyrılmayı başarmış.
Ne kadar doğru bilmiyorum ama böyle bir olumsuzluğa rastlamadım.
Bakû’ye indiğimizde mahalli saat, yaklaşık 03.00 idi. Saatler Türkiye’den 2 saat ileri… Orada daha önceki yıllarda Türkiye’de Sakarya Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora yapan öğrencilerimiz bizleri karşıladılar ve arabalarına aldılar. Müzik eşliğinde bizi, şehir merkezinde bir süre dolaştırdılar.
Bir zamanlan bir gezginin hatıralarında okumuştum. Gürcistan’dan Azerbaycan’a karayoluyla girişte, giriş işlemlerini tamamlayıp gümrüğü geçtikten sonra şöyle diyordu: ‘Petrol geliri önemli bir yer tutan Azerbaycan’ın bizi böylesine pis ve toprak yol ile karşılaması eksi puan olarak yazılıyor tarafımdan’. Hâlbuki bizim girdiğimiz Haydar Aliyev Uluslararası Havaalanı binası, (eski adı Bine Havaalanı). çok modern ve temizdi. İnşallah bir gün aracımla da bahsedilen yoldan gelir ve bu ‘hükmü’ test ederim.
Kalacağımız otel, 4 yıldızlı Olimpik Novxanı Hotel... Bakû şehir merkezinden oldukça uzak… Yaz mevsiminde insanların tatil için tercih ettikleri, turistik bir bölge olan Novxanı (Novhanı) kasabasında… İndiğimiz Haydar Aliyev Uluslararası Havaalanı ile Novhanı arası yaklaşık 25 km… Trafiğin yoğun olduğu gündüz saatlerinde oradan şehir merkezine gelmenin, neredeyse bir saati aşkın bir süre aldığını söylüyorlar.
Bakû’ye vardığımız saatte şehir çok sâkin… Geniş caddeler ve bulvarlar büyüleyici… Yüksek, çok katlı ve çok modern binalar… Tüm caddeler ve binalar öyle aydınlatılmış ki, sanki bir başka dünyadasınız... Ana yol kenarları, arkası görülemeyecek şekilde blok duvarlarla çevrilmiş ve duvar üzerleri öyle dekoratif şekillerle ve ışıklandırma ve aydınlatma ile desteklenmiş ki sanki rüyalar âleminde geziyorsunuz. Bunlar için çok ciddî harcamalar yapıldığı anlaşılıyor. Duvarların mimari-estetik manzaraları, aynı şekilde, binaların cephelerine de yansıtılmış ve ortaya çıkan bütünlük hemen göze çarpıyor. Bu haliyle sadece buraları görüp giden bir yabancı, buralardan bahsederken ‘sanki Dubai’de idik!’ diyebilir.
Azerbaycan Hükümeti, Euro Vizyon şarkı yarışmalarının burada yapılmasını vesile ederek şehri çok güzel gözden ve elden geçirmiş. İyi de, hoş da etmiş… Gündüzleri yaptığımız şehir turu, banliyö semtleri ve merkeze yakın yerleşim yerleri gezilerimizden sonra, bir arkadaşım şöyle bir tespitte bulunuyor: ‘Bir şehir (Bakû) nasıl gizlenir?’ Bir şehir ancak bu kadar güzel kamufle edilebilir! Bunu, burada görmek gerek…
Şimdi şöyle bir ufuk turu yaparak, Can Azerbaycan ile ilgili bilgilerimizi gözden geçirelim.
— Ülkenin tarihi ‘en az üç bin yıl’ öncesine uzanıyor. Buraya yerleşen Türk boyları 1050'lerde kültürel bir Rönesans’a imza atmışlar. Ardından Cengiz Han'dan Timur'a kadar, doğudan gelenler ülkede ne varsa yakıp yıkmışlar. Bu hükmü tam emin değilim, ama belki de şöyle ifade etmek gerek: Cengiz Han yıktı, yok etti; ama Timur inşa etti…
— Azerbaycan adı, herhalde petrolün o zaman bilinen sadece yanıcı haliyle olsa gerek, ‘Odlar Yurdu’ , yani Ateşler ülkesi’ anlamına geliyormuş. Ateşperest, Zerdüştlerin hâkimiyetinde imiş… Daha sonra bir İslâm ülkesi haline gelmiş.
Günümüzde, ülke nüfusunun yüzde 93'ünün Müslüman olduğu biliniyor… Bu oranın da büyük çoğunlu Şii…
— Azerbaycan, Türkmençay Anlaşması ( 21.02.1828) ile Rusya ve İran arasında paylaşılmış.
— Ülke, 1918'den 1920'ye kadar, kısa bir süre, bağımsızlığını kazanmış... Bu sebepten Azeriler, ‘Müslümanlar arasında ilk cumhuriyeti kuranlar’ olarak övünüyorlarmış.
— Azerbaycan Cumhuriyeti, 1920 - 1991 arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne mensup bir ülke olmuş, Sovyet Bloku’nun dağılmasını müteakip 1991 de bağımsız bir ülke haline gelmiştir.
Ülke, Türkiye topraklarının % 10’una yakın, yaklaşık 87.000 kilometrelik yüzölçümüne sahiptir… 7,5 milyonluk bazı rakamlara göre 10 milyonluk nüfusuyla Kafkaslar bölgesinin en büyük nüfusa sahip ülkesidir...
Azerbaycan’ın sınırlarının uzunluğu 3.600 kilometre, deniz seviyesinden yüksekliği ortalama 657 metredir ve topraklarının yarısı dağlık alanlardır. Ülke, zengin petrol ve doğalgaz kaynakları ile meşhurdur.
Başkenti Bakû’dür.
Ülkenin “resmî dili, Azericedir”. Azerice, Türkçenin Oğuz lehçelerinden biridir. Resmi dil ‘Azerice’ olarak tanımlanmıştır. Durum, her ne kadar böyle ifade edilse bile, aslında bunu şöyle ifade etmek gerek: Ülkenin dili, Türkçenin Azerî lehçesidir. Ben çok iyi anlaştığıma ve dilim de Türkçe olduğuna göre, tespiti bu şekilde ifade etmem ‘yanlış olmaz’ diye düşünüyorum.
Nüfusunun % 90'ı geçen kısmı Azeri Türkü’dür. Ülke nüfusunun % 2'lik kısmı Rus ve % 2'lik kısmı da Ermeni kökenli azınlıktır. Bunlar ülkede yaşayan en önemli azınlıklardır. Ermeni kökenli azınlık genelde Dağlık Karabağ bölgesinde yaşamaktadır.
Ülkenin para birimi Azeri Manatı'dır. Bahsedilen tarihte (23–25 Kasım 2012) 1 Manat (AZN) yaklaşık 0.80 ABD Doları ve 1 Manat (AZN) yaklaşık 1 € idi…
Ülkenin doğusunda Hazar Denizi, batısında Ermenistan ve Türkiye, güneyinde İran, kuzeyinde ise Gürcistan ve Dağıstan (Rusya Federasyonu) ile komşudur.
Azerbaycan Hükümeti 1991'de aldığı bir kararla kendisine bağlı Nahcivan ve Dağlık Karabağ bölgelerinin özerkliklerini kaldırdı. Dağlık Karabağ'daki Ermeni kökenli azınlığın bağımsızlık talepleri Ermenistan ve Azerbaycan arasında savaşa sebep oldu. Şu an Dağlık Karabağ ve bitişik arazilerin de dâhil olduğu Azerbaycan toprağının yaklaşık % 20'si Ermenistan'ın işgali altındadır.
Azerbaycan, "rayon" adı verilen idari bölgelere ayrılmıştır ve 59 rayon (bölge), 11 Şehir ve Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nden oluşmaktadır. Bakû ve Genсе kendilerine bağlı rayonları bulunması sebebiyle ‘Büyükşehir’ statüsündedirler.
Bakü şehri, Apşeron Yarımadası üzerinde bulunuyor. Bu yarımada, Hazar Denizi’nin içine doğru 60 km uzanıyor. En geniş yerinin 30 km kadar olduğu biliniyor.
DEVAMI HAFTAYA…