AK Parti'nin 5. Olağan Kongresinden önce bir açıklama yaptım. Milletvekili adaylığıyla ilgili. Bu açıklamada kongre ve sonrasıyla ilgili düşüncelerimi de dile getirdim.

7 Haziran seçimleri için milletvekili aday adayı olduğum halde, neden 1 Kasım seçimleri için aday adayı olmadığımı da böylece açıkladım.

Siyaseten yapılması gereken, yeniden aday adayı olmaktı.

Peki, neden yeniden aday olmadım?

Üstelik, en az iki vekillik için yeni bir şans doğmuş ve aday adayı sayısı da yarıya düşmüşken bunu neden politik bir fırsat olarak görmedim?

Kısacası, daha birkaç ay evvel aday olarak tercih edilmiş dostlarla sanki bir daha yarışa giriyor gibi görünmeyi siyasi nezakete aykırı buldum.

Hele vekil seçilmiş olanlara karşı, daha vekil olarak hizmet etme imkanları doğmadan gelen yeni seçimde karşılarına rakip çıkıyormuş gibi görünme iddiası bile bana ayıp geldi.

Kanaatim, AK Parti adaylarını 7 Haziran seçimlerinde belirlemiştir.

Mesele şimdi aday meselesi değildir.

Adaylarımızda herhangi bir sorun da yoktur.

Onlardan daha iyi vekil olunabileceğinin söylenmesi doğru değildir.

Bize düşen sanki kendimiz aday gösterilmiş gibi çalışmaktır.

7 Haziran'da aday adayı olmamak ne kadar yanlış idiyse, 1 Kasım'da aday adayı olmak da o kadar yanlış olacaktı.

1 Kasım'da adaylar seçilmeyecek, partiler seçilecektir.

1 Kasım'da hangi partiden aday adayı olduğumuz değil, hangi partinin seçmeni olduğumuz önemlidir.

Çünkü 1 Kasım seçimleri kimlerin vekil olacağından çok Türkiye'nin hangi irade tarafından yönetileceğine karar verilmesi seçimidir.

Ekonomide, dış politikada, iç güvenlikte, sosyal politikalarda, işsizlik ve büyüme meselesinde zaman kaybetmeye tahammülümüz yok.

2002 Kasım'ıyla 2015 Kasım'ı arasında elde edilen başarılar, tecrübeler, kazanımlar riske edilemeyecek kadar büyüktür.

İstikrarın ne demek olduğunu da 7 Haziran'dan bu yana uygulamalı olarak gördük.

Bu seçim, herkesin seçmen olması gereken ve her seçmenin kimin seçmeni olduğunu iyi düşünmesi gereken bir seçimdir.

Türkiye belki de Cumhuriyet tarihinin en zor seçimine gidiyor.

Bu seçim, Türkiye'nin istikrar ve huzurunun seçmeni olmanın, bir partinin adayı olmaktan çok daha değerli ve önemli olduğu bir seçimdir.

1 Kasım'da, milletvekilliğine aday adayı olmak yerine, seçmen olmaya karar verdik.

Akl-ı selimimiz böyle yapmamız gerektiğini söyledi.

Tekrar ediyorum, bu seçim aday seçimi değil Türkiye'nin hangi akıl tarafından yönetilmesi gerektiğine karar verme seçimidir.

Madem ki yeniden soruluyor, madem ki, millete emin misin diye bir daha soruluyor, millet ne istediğini bu defa çok daha açık ve net bir biçimde söyleyecektir.

Bakalım millet ne diyecek?