Afganistan işgaliyle vurdular bizi!

           Vurdular diyorum.. Zira, savunmamız,  savunma hattımızın ilki  oradan başlamalıydı.

           Seyrettik, ses çıkarmadık, hatta, müttefiklik adına işgalcilerin  yanında yer aldık.

           Ardından Müslüman Bosnalı kardeşlerimiz hunharca katledildi, toprakları işgal edildi.

           Bunu Çeçenistan mezalimi takip etti, Müslüman Çeçen kardeşlerimiz katledildi, tüm önderleri şehit edildi. Bize sığınanları bile Rus gizli servisince benim ülkem de öldürüldü.

          Devam eden süreçte bir büyük vurgunu  Irak’ta yedik. Tarihin en vahşi, en barbar işgalini Irak’ta yaşadık.Dimoskrates ve özgürlük büyük yalanı ile  bir Müslüman coğrafya yerle yeksan edildi. Yakıp yıkıldı. Milyonlar öldürüldü, milyonlar muhacir edildi. Müslüman kadınlara ve erkeklere en iğrenç taciz ve tecavüzler yapıldı. Feryatlar arşa yükseldi. Biz yine ses çıkarmadık. İşgalci canilere destek verdik.

           Bunu Suriye takip etti. Aynı dıram orada yaşandı. Yine yüzbinler katledildi, milyonlar göç ettirildi. Suriye bin parçaya bölündü. Sınırımız boydan boya emperyalizmin kuklası terörist bölücülerin eline geçti. Emperyalist ABD  bize  komşu oldu. Suriye’de de aldandık, kandırıldık. Mezalime ortak olduk. Anadolu’yu da tehdit altına soktuk. Milyonlarca muhaciri ülkemize almak, bakmak, beslemek, aşçılığını, hemşireliğini, hademe ve hamallığını yapmak zorunda kaldık. Muhacir olmalarına engel olmalıydık, olamadık. Kapımıza dayandıktan sonra almaya mecburduk ve aldık.Müslüman olmasalar dahi, “mazlumun kimliği sorulmaz” insani ilkesinden hareketle, kim olursa olsun almalıydık ve alırdık. Onları kendi topraklarında korumalıydık, koruyamadık.

            Filistin 70 senedir aynı akıbeti paylaştı. Bir şey yapmadık. Mavi  Marmara’da da vurdular bizi, barıştık, barışmak zorunda kaldık.Ziyonist caniler  Filistin’in hepsini  işgal etti. Kudüs’ü de gasp edip, başkent yaptılar. Bağırıp çağırmaktan öte bir şey yapamadık.

            Arakan’da, dünyanın gözü önünde Müslümanlar doğrandı, sürgün edildi. Birkaç yardım dışında hiçbir şey yapamadık.

             Libya mahvedildi, parçalandı, iç savaşa sürüklendi, Kaddafi arkadan vuruldu.

             Yemen , kaç senedir iç savaşa sürüklendi ve  Suudi ABD tarafından  bombalandı. Mezhep taassubu ile hiç duymadık, duymamaya devam ediyoruz.

              Müslüman Afrika işgal, iç savaş, açlık ve emperyalizmin sömürgesine terk edildi.

             Karabağ’da işgal, taciz, tecavüz, katliam ve soykırım yedik. Kadim Müslüman Türk toprakları hala Ermeni paryaların elinde.

             Doğu Türkistan’da, TARİHİN EN BÜYÜK  İŞGALİ, ZULMÜ VE BARBARLIĞI SÜRE GELDİ. Gündemimize bile almadık.

             Mısır’da İhvan meydanlarda katledildi, seçilmiş c.başkanı hücreye tıkıldı. Unuttuk!

              Bangladeş’te işbirlikçi Hasina yönetimi, Müslüman önderleri idam etti, astı.

             Kafkaslar ve  Balkanlar’da durum farksız.

              Birçok Müslüman Türk Cumhuriyetinde, Sovyet artığı satılmış idareciler zulme, baskıya, işkence ve tecavüze devam etti, ediyor.

              Ve  yarım yamalak ayakta kalan iki Müslüman ülkeden birinde, komşumuz ve kardeşimiz İran’ı karıştırma, bölüp, parçalama pırovakasyonları başlatıldı.

              Bütün bunlardan benim ülkemde nasibini aldı, tehdit kapımıza dayandı, yangın içeri girdi.  Senelerdir terörle başımız belaya girdi. Sayısız şehit verdik, vermeye devam ediyoruz. Ülke ekonomimiz teröre kurban edildi. Bölünme  tehdidi ile yüz yüze kaldık, kalmaya devam ediyoruz. Darbe yedik, OHAL yedik.

                Arzı Mevud, Büyük İzrail, Armegedon savaşı, emperyalist ve ziyonistlerin kanlı pençelerinin üzerimize doğru geldiği, “Küresel eşkıya ve canilerin nükleer savaş tehdidi altında,” “Tek dil, tek dünya devleti ve dünya nüfusunu 2.7 milyara düşürme” kanlı pırojeleri altında 2018 yılına girdik.

               Biz ise, birbirini ötekileştirmeye, kamplaştırmaya, düşmanlaştırmaya, aşağılamaya, nefret dilini sürdürmeye, itibarsızlaştırmaya, öfke dilini kullanmaya, kuma particiliği yapmaya, dezenformasyona, karalama ve her türlü yalanla kardeşle kardeşin arasını açmaya devam ediyoruz.

                2018 Yılında çok daha büyük tehditler ile “yeni yıla” başladık.

                 Neyini kutlayalım, ne için ve nasıl eğlenelim? Bunca ölüm, gözyaşı, acı ve  feryadın  arasında, çığlıklar altında nasıl eğlenelim. Komşum ateş altında yanarken, ben evde eğlenebilir, oyunda oynaşta olabilir miyim!?

                 Üstelik, inancımızda, kültür ve geleneğimizde, töremizde olmadığı halde! Batıdan ithal bir gelenek, kültür olduğu halde!!

                  Eğlenmek mi, yoksa ağlamak mı bizim hakkımız?

                 Kesimhane de, önündekilerin boğazlandığını gördüğü halde, hiçbir şey olmamış, yokmuş gibi yemeye devam eden kurbanlıklar gibi, bizde yemeye, içmeye, eğlenmeye devam mı edelim! Böyle bir hal içinde görünüyoruz!

                 Ya da, yeni yılda safları sıklaştırıp, ahmak ve kör particiliği bir tarafa bırakıp, 80 milyon kardeş olmanın yollarını arayıp, bu büyük tehdit ve savaşa hazırlanmak değil mi bizim vazifemiz?

                  Her şeye  rağmen ümitsizliğe kapılmadan. Üzerimize düşeni yaparak.

                  İVEDİLİKLE BİR BÜYÜK, 80 MİLYONLUK “KUVAYI MİLLİYE” OLUŞTURARAK!

                  Ben hiç kutlamadım, eğlenmedim, eğlenemem.