Hiçbir ülke Türkiye’yi İsrail kadar iyi tanımamıştır...

Her ülke üzerinde bir şekilde hâkimiyeti olan İsrail’in gözü her dönem Türkiye’dedir…

Çünkü dini metinlerinde hedeflerinin önüne dikileceklerin Türkler olduğu yazar ve bu konuyu iyi bilirler…

Büyük güçleri parmağında oynatan Siyonizm, Osmanlıyı bile parçalamayı başarmışken onlar için önemli olan vaat edilen toprakların bir kısmının halen bizde olması gözümüzden kaçmaz…

Dünyada iki ülke dini ve davası için mücadele eder: Biri Türkiye, diğeri İsrail…

Bakmayın para pul ile meşguliyetlerine, tüm dertleri kendilerine göre vaat edilmiş toprakları ele geçirmek ve dünya imparatorluğunu kurmaktır…

Para bu hedefte sadece araçtır…

Son zamanlarda Nuh’un oğulları gerçeğini her geçen gün daha da anladıkları görülüyor…

Öyle ki hiçbir yerde adı geçmemesine rağmen sinsice diğer devletleri kullanıyorlar…

Ve de artık hasta adamın iyileştiğini ve başlarına geleceklerini bizim Müslümanlardan daha iyi biliyorlar…

İşte Türkiye’nin şu anki durumunun en kestirme yorumu bence şudur: Madem Türkiye’ye karşı şer ve terör odakları birleşmiş, demek ki doğru yoldayız… 
Yoksa Amerika şu kadar senelik “stratejik ortağı” Türkiye’yi neden PYD için harcasın ki!  
Türkiye kandırılmayı kendi kendine yediremiyor artık...
Ülkemize yönelik legal ve illegal tüm saldırılar bu yüzden... Onu eski statüsüne çekmek istiyorlar…

Ne uzayan, ne kısalan; Avrupa’nın yedeğinde bir ülke… 
Zaten Firavunlar hep böyledir…

Asırlarca hizmet edersin, “Yoruldum” dediğinde seni bir kaşık suda boğmak isterler…

Ama bilmezler ki Allah’ın âdetidir, “O da Firavunları boğar!”
Kendilerini yenilmez bilirler…

Hatta bazen Allah'a bile meydan okurlar…

Döneminin Amerika’sı olan Ad kavmi de öyle yapmıştı: “Yeryüzünde kimsenin gücü bizimle baş etmeye yetmez!” demişlerdi…
Cenab-ı Hak, Kur’an’da insanlığa “Allah’ın gücü onlara yeter” diye sesleniyor…

Nitekim şimdi yerlerinde kumlar esiyor… 
Öyleyse ey bugün Allah’ın yolunda yürüdüğüne inanan Türk halkı, unutmayın Allah’ın eli sırtınızdadır…

Korkmaya gerek yok…

Paniğe kapılmayın...

Yeryüzünde ancak Allah’ın muradı olur…

Unutmayın ki zalimleri hak ile yeksan etmek Onun âdetidir... Zalimlere mühlet verir ama aman vermez... 
Bugün yaşadıklarımızın imani zaaflarımızdan kaynaklandığını da unutmamakta fayda var…

Bununla birlikte mümin hiç zararda değildir…

Başına gelen her musibet hatasına kefaret olur…

İnancımızı ve ahlakımızı kaybederek insafsız zalimlerin insafına kendimizi mahkûm ederiz…

Bugün yaşananlar da budur: İnanç zaafiyeti…
Nitekim Cenab-ı Hak, bize birçok kere “İnanıyorsanız üstünsünüz” buyuruyor…

Demek ki mesele burada…

Biz üstün değilsek inanmıyoruz…

İnansak üstün geleceğiz zaten…

Bu ümmetin sınavı bu!

İnancını kaybettiğinde rezil olmaktan kurtulamıyor…

Mamafih insan hak etmeden Allah ona bela ve musibet vermez…

Umumi bela ve musibetler de ekseriyetin hatasından ileri gelir… 
Türkiye’nin Asya ile olan kardeşlik bağları hep Batı tarafından kesildi…

Batı kendisine kölelik yapan bir Türkiye olsun diye uğraştı yıllarca…

Git-gel’ler arasında ülkemizin enerjisini yedi bitirdiler...

Lakin görüyoruz ki şu an ne Asya, ne Avrupa, ne ABD, ne de Rusya; hiçbirine sormadan yolumuzu çizebiliyoruz…

Bu akıllarına getiremedikleri Türkiye idi ve artık bir büyük ittifakla daha karşımıza geliyorlar…

Bu sefer hesapları tutmayacak!

Bu yıl bunun ispatı olacak ve önümüzdeki beş yıl Türkiye güçlenerek liderliğe oturacak, kardeşleri ile safları sıklaştıracak ve bu bize rağmen olacak…

Çünkü meşhur kaidedir: Yapan bilir, bilen konuşur...
Madem dünyayı yaratan Allah’tır…

O zaman bu dünyanın nasıl yönetileceğinin kanununu da o koyar, zira şeriat olarak adını koymuştur…

Daha önce Asr-ı Saadet’te nasıl kurulmuş ise, Osmanlı 600 küsur sene dünyayı nasıl idare etmiş ise şeriatı uygulama sırası bizde…

Şeriat ibadetleri namazdan, oruçtan, hacdan ibaret görmez…

İşimizde gücümüzde, yolda yürürken, eşimizle konuşurken, selam verirken, yapılan her şey ibadettir…

Yap denileni yapmak, yapma denileni yapmamak olarak sınırı çizer ve bu sınırlara uyuldukça etrafımızdaki sınırlar kalkar… Aileler, mahalleler, şehirler, ülkeler bir olur, bir hareket eder…

İşte bu dünya düzeninin biri Asr-ı Saadet’te diğeri Osmanlı’da uygulanmıştır…

Zamanın takvalı insanları hürmetine kâinata intizam, nizam, adalet gelmiştir...

Şimdi sıra bu zamanın Müslümanında…

Sen yaşa şeriatını, Allah kâinata tekrar koysun nizamını!