Bunu bilmiyorum. Ancak bilinçdışı, bilincin konuştuğu dili anlar. Bunun sebebi, bilinçdışı dili, bilincin tersine kelimeler kullanmaz, onun dili sembollerdir ve iletişim tarzı yazılı kelime veya konuşma değil, imgelemedir. Bunun kuşkusuz bir anlamı vardır. Dolayısıyla bu tür sembollerle kişiler aslında farkında olarak ya da olmayarak faaliyetlerine büyüsel-törensel bir anlam yüklemek istemektedirler.Bu bağlamda Almanya"da birbiri ardısıra yaşanan Türklere yönelik Nazi bağlantılı kundaklama olaylarının zamanlamasının özel bir anlamı var mı?Son derece ilginç bir durum doğrusu. Üstelik de ilginç olan bununla da sınırlı değil.

Görgü tanığı küçük bir kız çocuğu elinde baston olan bir adamı olay yerinden uzaklaşırken görmüş, kendisine "ne yaptığını sorusuna ise "ben Almanım" yanıtını aldığını aktarmış.

Şimdi, Hrant Dink cinayeti ile Ergenekon örgütü suçlanıyor. Bu suikastla ilgili klip yapan bir genç vardı, elinde ise bir asa bulunuyordu hatırlarsınız.

İki olay arasında, örgüt sembolizmi bakımından bir bağlantı var galiba...

Bu mümkün görülüyor.Öncelikle bu genç, o asayı neden eline almıştır? Bu davranış bilinçli mi yoksa bilinçaltı ya da bilinç dışı bir davranış mıdır?Üzerinde Trabzonspor armalı eşofmanı, Türk Bayrağı"nın önünde "amatörce" poz veren bu genç neden elinde bir "asa " tutar? Nerden gelmiştir aklına bu? Bu yaşta genç bir adam için bu tür bir asa kolayca bulunacak birşey midir?Bu genç aslında asayı yani sihirli değneğini eline aldığı zaman bilinçaltına iradenin devreye geçmesi gerektiğini söylüyor. Zira asa iradeyi temsil eder.

Bu gencin tamamen milliyetçilik duygularıyla verdiği bu pozda bu Asa o çocuğun elinde sanki bir emanet gibi durmaktadır.Sizce Ergenekon muvazzaf askerlerden destek alıyor mu?

Ben Ergenekon"u tarihsel kökleri olan, ideolojik temelli, nasyonel sosyalist eğilimler taşıyan ama iktidarını kaybetmemek için hemen herkesle de ittifaklar kurabilecek bir örgüt olarak görüyorum. Kanımca Kemalist çizgiye değil daha çok Enverist çizgiye, İttihatçılara yakındır. İttihatçıların da Alman nüfuzu altında olduklarını, Enver"in Kafkaslar"da İngiliz aleyhtarı bir siyaset izleyerek Alman-Rus jeopolitiğine uygun bir konum aldığını biliyoruz. Demek ki Enver"le Mustafa Kemal arasındaki mücadele sadece liderlik mücadelesi değil aynı zamanda jeopolitik bir mücadeledir.II. Dünya savaşı yılları arasında Alman etkisinde olan örgüt, değişen dünya konjonktürüne göre kendini yeniden tanımlamış olmalı. Dikkat ederseniz II. Dünya savaşı sonrasında Alman istihbarat elitinden bazı isimler de Amerika"ya gidip CIA"nın organizasyonunda görev aldılar. Türkiye"deki elit de Amerikan etkisi altında kaldı. Eşit olmayan 2 güç stratejik işbirliğine girdiğinde, bu, zayıf gücün güçlü olanın uydusu olmasıyla sonuçlanır.Soğuk savaş süresince Ergenekon ve ABD arasındaki ilişkinin pozitif yönde seyrettiğini analiz edebiliriz. Diğer taraftan, bu tür örgütlerde motivasyon çok önemlidir. Ergenekon her örgütte, her partide, her gazetede, her kurumda vardır. Devlet içerisinde bir paralel devlettir. Kanımca ordu içerisinde bazı kurumlarda da çok etkilidir. Özellikle de görevi zaten örtülü operasyonlar yapmak olan bir kurumda. Yani Türkiye"nin bir işgal durumunda yeniden organize olmasını sağlamakla görevli bir kurum barış zamanında her halde boş duruyor olmalıdır. Özel Harp Dairesini mi kastediyorsunuz?

Önceleri daha çok sol çevrelerin Gladyo, Kontrgerilla kavramları yaygındı ve Genelkurmay"a bağlı Özel Harp Dairesi ve Özel Harp Dairesi"nin atası sayılan Seferberlik Tetkik Kurulu için kullanılırdı. Sonraları Daire"nin adı Özel Kuvvetler Komutanlığı oldu.

 

Derin devletin daha çok bu kurumlarla irtibatlı olduğu düşünülürdü.

Sonra Deniz Kuvvetleri"nden emekli bir binbaşı, Erol Mütercimler, Ergenekon adlı bir örgütten bahsedince işler değişti. Derin devlet tartışmaları bu kez, Ergenekon kelimesi üzerinde yoğunlaştı.

Mütercimler"e göre soğuk savaş döneminde Komünizme karşı Avrupa"da kurulduğu söylenen Gladio örgütünün bizdeki karşılığı Ergenekon"du. Mütercimler"in adını merhum Memduh Ünlütürk Paşa"dan duyduğunu söylediği Ergenekon, "ülkeyi 1971`den sonra 12 Eylül`e kadar planlı programlı şekilde terörün, anarşinin içine sokmuştu. Sonunda gelinen noktada, artık sokağa çıkamayan, can güvenliği olmayan, beş dakika sonrasından emin olamayan Türk halkı darbeyi, askerleri yalvar yakar ister hale getirilmişti.

Mütecimler"in o yıllarda Ergenekon ile ilgili açıklamaları, Can Dündar"ın kitabından ayrıntılarıyla okunabilir. 2005 yılında "Derki" adlı internette yayın yapan haber aktüalite dergisinde Dr. Mütercimler Metin Under"e şöyle der:

"Altını çiziyorum, derin devlet diye birsey yoktur. Bizde derin devlet diye bir olgu yok. Ne var, çıkar çeteleri var. Devletin içinde kurulmuş çıkar çeteleri var. Bunlar çete, bunlar eşkıya." (http://www.derki.com/sayfalar13/erolkomplo.html) Muhabir Metin Under dersine iyi hazırlanmıştır ve soruyu patlatır: "Ergenekon adlı Derin Devlet yapılanmasıyla ilgili bildikleriniz neler?"

Yanıt son derece ilginçtir. "Ergenekon bana Tümgeneral Memduh Ünlütürk tarafından anlatıldı. Açıklamayacağım. Çok büyük bir hadisedir. Toplam üç nüshası vardır. Birisi bendedir ve de ölene kadar gizli kalacaktır. Bir nüsha banka kasasında gizleniyor. Muazzam bir derin devlet örgütüdür. Ama ben ölene dek gizli tutacağım, açıklamayacağım. Benden sonra birileri doğru olduğuna kanaat getirirse açıklar."