Elitis'in 'çılgın nar ağacı' olur da benim 'derviş armut ağacı'm olmaz mı?

En yaşlı ve en mistik ağaç gibi geliyor bana armut ağacı.

Tanıdığım ilk armut ağacının cinsinin Santa Maria olmasının etkisi var galiba bunda.

Armut ağacına kurduğumuz salıncağı hatırlıyorum, kendimi 'boşlukta sallanan adam' gibi, boşluğa bırakılan biri gibi hissettiğim günler.

Sanki ötelere gidip oralardan yeni bir şeylerle dönüyordum. 

Anlatmak kabil değil.

Armudun çöpü bu yüzden çok şey söyler bana.

Sapıysa bütün kalemlerin fevkinde bir kalemdir benim için.

Armut ağaçlarına bakmayı severim ben. 

Yaşlı bir derviştir çünkü onlar.

Çiçek açarlar, çünkü çiçek açarlar.

İçimdeki çiçekleri açtırırlar.

Onlara aşı yaptığında benim de kalbime aşı yapmış olmalı babam.

Toprağı kavrayışlarından biliyorum bunu.

Yaprak döküşlerinden,

Sulu meyvelerinden...

Sessiz bir ayin, solgun bir efsane, sağaltıcı bir dua...

Armut ağacı, bencileyin...

Özenle soyulan bir armudun söylediğidir:

Cân.

Cânberâberim...

Orda yalnız ve sükûnetle neyi bekliyor?

Zamansız bir varoluş...

Bahar geldi.

Armut ağaçları çiçek açtı.

'Olma'ya durmak için iyi bir fırsat, şimdi onların altında durmak.

Dil'le kavranacak bir dünyaya doğru...

Dil'de konumlanacak bir kalbe doğru...

Armut yiyerek katlanacağım ben bu şiiri tükenmiş dünyaya...

Armut yiyerek teselli bulacağım ben bu muhabbetini kaybetmiş dünyada...

Armut yiyerek seveceğim ben bu zavallı dünyayı...

Armut ağaçlarını seyredin dostlarım,

Seyredin, kalbiniz aşılansın yeniden...