Bir milleti var eden, diğerlerinden ayırt eden,farklı kılan ve kıyamete kadar ayakta kalmasını sağlayan en mühim özelliklerinden bir tanesi dildir.

Dil; asırlardır konuşulan, nesilden nesile aktarılan,maziyi geleceğe bağlayan,kültür ve medeniyeti oluşturan, mazi ile ati arasında köprü olan konuşma, yazma ve anlaşma aracımızdır.

Bu aracın korunması, bozulmadan, yozlaşmadan ve fakirleşmeden, zenginleşerek gelecek nesillere aktarılması ve hep var olabilmesi; ona olan ilgimize, önemine dair hassasiyetimize ve milli bilincimize bağlıdır.

Bir çok değerimizin olduğu gibi, maalesef dilimiz de bir çok badireler atlatmış, İslami, milli ve yerli olan her şeyimizde yaşanan tıravmalar, dilimiz de de yaşanmıştır.

Bir yandan, yabancı diye, Kur’an diline ait kelimelere savaş açılmış ve atılmış, bir kısmı da, Türkçeleştirme adı altında “uydurukçalaştırılmış”, diğer yandan, Batı’ya olan aşk! ile oradan gelen kelimelere kapılar açılmış ve dilimiz yabancı kelime istilasına uğratılmıştır.

Kur’an’dan, Kur’an dilinden,üstadın ifadesiyle “RAB’ca” dan gelen ve asırlarca kullandığımız kelimelerin, Kur’an gibi, bizim , İslami, milli ve yerli olduğu görmezden gelinmiş,ama, ecnebiden gelenlere kapılar ardına kadar açılmıştır.

Yüzyıllara varan geçmişimizi, tarih ve kültürümüzü, kök ve medeniyetimizi anlamanın ve devam ettirmenin yolu; asırlarca kullandığımız Türkçe’nin, olduğu gibi korunması ve yaşatılma -sı,ecnebiden gelen kelimelerin ise Türkçe karşılıklarının mutlaka bulunarak kullanılmasıdır.

Türkçe karşılığı bulunmayan ya da bir şekilde dilimize girip yerleşmiş kelimeler ise, en azından Türkçe okuma ve yazım kurallarına uygun hale getirilmeli, İngiliz, Fransız  ya da bir başka yabancı ağzı ve yazımı ile değil, dilimiz ağzı ve yazımı ile kullanılmalıdır.

Çok acıdır ki; bir çok yabancı kelime, bırakınız Türkçe karşılığını bulmayı,geldiği gibi  alınmış, ait olduğu milletin dili ile kullanılır olmuştur.Tren, stad, spor,plan, standart, statü, profesör, proje,skor,slayt,primitif, travma gibi Batı kökenli kelimeler, bu duruma birkaç örnektir.

Oysa bu kelimeler, dilimiz de ki; “Türkçe kelimeler okunduğu gibi yazılır, yazıldığı gibi okunur” kuralına uygun olarak Türkçeleştirilmeli, tıren, sıtad, sıpor,pilan, sıtandart, sıtatü, pırofesör,pıroje, sıkor, sılayt, pirimitif,tıravma şeklinde yazılıp okunmalıydı. Esas olanın ise; Türkçe karşılıklarının bulunması, bulunamadığı ya da dilimize, geri dönülmeyecek şekilde yerleşenleri de, okunma ve yazım şeklinin dilimize uygun hale getirilmesidir. Türkçe de iki sessiz harf yan yana gelemeyeceği ve araya bir ünlünün gireceği kuralı da bunu gerektirmektedir.

Yine,” Sİ Dİ” şeklinde dilimize geçen ve tamamen ingiliz ağzıyla okuduğumuz bu kelime, Türkçe de ‘si’ ve ‘di’ harfleri olmadığı için, C ve D harfleriyle, yani CD-Ce De şeklinde okunup söylenmelidir.Si Di şeklinde ingiliz aksanı ile kullanmamız, tam bir gaflet ürünü ve kültür emperyalizmine gönüllü asker olmamızdandır.Özgeçmiş yerine, ‘si vi ‘ deme gafleti gibi.

İngilizler bizden aldığı “yoğurt” kelimesini, kendilerinde “ğ” harfi olmadığı için, dillerine uydurmuş ve “yogurt” yapmışlardır. Tıpkı bizim, Kur’an dilinden aldığımız Ahmed’i Ahmet, Muhammed’i Muhammet, Aişe’yi Ayşe yaptığımız, Türkçe telaffuza uyarladığımız gibi.

Derler ki; japonlar kendi alfabeleri ile 3 bin yıl, İngilizler 1200 yıl öncesini okur ve anlar. Biz ise 100 yıl öncesini okuyamaz, anlayamayız.Daha 1936 da vefat etmiş Akif’i bile anlayamıyoruz. 10 Sene öncesine kadar kullandığımız ‘CEVAP’ ‘yanıt’, ‘İMTİHAN’ bile ‘sınav’ oldu.Mükafat kelimesi ise bir asırda üç defa değişti, armağan ve ödül oldu.

Özet olarak, başta ilgili bakanlıklar, yerel de belediyeler olmak üzere, fert fert herkes ve hepimiz, dilimiz Türkçe konusunda hassasiyet göstermeli, yazma ve konuşma da elimizden geleni yapmalıyız. Hiç şüphesiz bu konuda en büyük vazife, M.Eğitim ve Kültür bakanlıklarına, TDK’na, üniversitelere, okullara ve yerelde tüm belediyelere düşmektedir.

Hususen BELEDİYELER, TÜRKÇE DIŞINDA TABELALARA MÜSAMAHA GÖSTERMEMELİ, geçmişte Burdur belediye başkanının yaptığı gibi, yabancı isim alan bir marketin açılışını yapmayarak, tavır aldığı ve dediğini yaptırdığı gibi yapmalıdırlar.

Yazımızı kaybettik, bari konuşma dilini kurtaralım.Asırlardır kullandığımız dili, kadim Türkçe’mizi koruyalım ve yaşatalım.Türkçe yazalım ve konuşalım.Her alanda maalesef,İslami ve  milli kimliğimiz giderek kırılıyor,başka bir kimliğe doğru evriliyoruz!!!