SAÜ eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. İ. Mete Doğruer'den gelen bir açıklamaya yer verelim istedim bugün köşemizde...
Mete Hoca diyor ki,
"Sakarya Üniversitesi'nin yeni ders yılı açılış törenini, yayınladığınız haberden öğrendim. Hayırlı olsun. Yeni Sakarya gazetesindeki "Üç Güzel Adam" yazısını okuyup resmi de görünce, üzerime bir mahzunluk çöktü; "Bahçe yazarına yazayım da, biraz açılayım" dedim. Biraz çalakalem oldu, ama kusura bakmayın.
Yazıyı okuyunca, "İnal Bey'e haksızlık edilmiş" dedim. Yazıyı tekrar okudum. Prof. Dr. İnal Seçkin Hoca'nın Dekanlık yaptığı dönemde, adaletsizlik yaptığı hiçbir olaya şahit olmadım. Toplantılarda, arkadaşlarımın ve benim anlattığımız her konuyu defalarca dinledi, incelettirdi ve kimseye haksızlık yapmamak için azami gayret sarf etti. Hüsnüniyetten hiçbir zaman ayrılmadı. Malum, "adalet, mülkün temelidir". Abdürrahim Karakoç üstadın tabiriyle "hakkımızı temelde bırakmadı". Hakkımızı almamız için elinden gelen gayreti gösterdi. Yurt dışında eğitim hakkımızın gasp edildiği 12 Eylül döneminde, hakkımızın teslimi için fedakarane uğraştı.
Sayın Yazar,
Halen en büyük sıkıntımız, yöneticilerin adil davranmaması değil mi? İnal Seçkin Hoca'nın adil yönetimini, Dekanlığı’ndan sonraki dönemlerde her fırsatta dile getirdim, örnek olarak gösterdim. Malum, âdil olmak zor iştir. Herkesle iyi geçinen bir insan olabilirsin; ama adil ol(a)mazsan, mülkün temeline dinamit koymuş olursun.
İnal Hoca'nın adil yönetimi olmasaydı, Sakarya Üniversitesi bugün ne durumda olurdu, bilemiyorum. Şimdi, Hoca’nın, İstanbul'da hastanede yatarken "çocukların maaşı gecikmesin" diyerek Fakülte’ye telefon edip, maaş bordrolarını hastaneye getirterek imzaladığını hatırladım.
İnal Hoca'nın ilk üç yıllık Dekanlık dönemi bitmiş, ikinci üç yıl için İTÜ Rektörlüğü tarafından yeni adayların ismi YÖK'e bildirilecekti. Şimdi, rahmetli Mehmet Şen ağabeyin yanımıza gelip, "İnal Bey zamanında kimse sıkıntıya düşmedi, Hoca'nın tekrar seçilmesi için ne yapsak" dediğini; arkadaşların, Hoca'nın tekrar Dekan olması için nasıl gayret ettiklerini hatırladım.
İnal Hoca'nın tekrar Dekan olmasını insanlar niye istedi, biliyor musun? Bence, Hoca adil olduğu için. Kimseye kötülük etmediği için. Adalet, önemli Sayın Yazar, hem de çok önemli… 12 Eylül dönemini düşündüm. İnal Hoca'nın o karmaşık dönemde hepimizi nasıl kolladığını hatırladım. Tekrar, "İnal Hoca'ya haksızlık edilmiş" dedim. Çok mu hissi oldu, bilmiyorum; ama içimden geldi. Yazmazsam, vicdanen rahatsız olacaktım. Malum, yaşlanıyoruz. Yaşlandıkça da galiba hissiyat artıyor. Ama yiğidin de hakkını yememek lazım…
Kanaatimce, "Üç Güzel Adam" yazısı eksik olmuş. İyi niyetle yazıldığına inanmasam; kızacağım, sinirleneceğim.
Yazıyı kaleme alan zatı âliniz, muhtemelen İnal Hoca'yı bizim kadar tanımıyorsunuz. Ve bizim yaşadıklarımızı, yaşamadınız. Hoca'yı tanısaydınız, eminim, O'nun da hizmetlerini anlatır, hakkını teslim ederdiniz. İnal Seçkin Hoca'nın geçiş dönemindeki basiretli yönetimi olmasaydı, Sakarya Üniversitesi bugün çok farklı durumda olabilir, arkadaşlarımızın çoğu, bugün Sakarya'da olmayabilirdi.
Yazacak daha çok şey var; ama bu kadarı kâfi… Ben içimi döktüm, epeyce rahatladım; ama okuyanı da düşünüp, yazıyı fazla uzun tutmamak gerek. Vesselam…
Böyle noktalamış yazısını AK Parti Osmaniye eski Milletvekili ve SAÜ eski Öğretim Üyesi Prof. Dr. İ. Mete Doğruer
Mete Hoca, 3 güzel adam yazımızın sonunda yer alan "Güvercin Dede" bölümünü sanırım iyi değerlendirmemiş.
Yukarıda belirttiklerine harfiyen katıldığımın altını önemle çizmek isterim, önce...
Vefatı yüreğimize kara saplı hançer gibi oturan Şaban Üstünel'in cenazesine katılan Prof. Dr. M. Rahmi Bilge, Prof. Dr. Ramazan Evren ve Prof. Dr. Nevzat Kor'a "Üç güzel insan" dememiz, bu nedenledir.
İlimizdeki görevi sırasında, bu üç eski profesörle samimi dostluklar oluşturan ve onlar tarafından bir türlü unutulmayan Şaban Üstünel'in cenazesine katılmaları, vefalı bir dostluk örneği oluşturmuştur.
Bu hal Üstünel Ailesi'ni ve oğlu Yavuz'u, son derece duygulandırmıştır.
Yoksa Prof. Dr. İnal Seçkin ile herhangi bir sorunumuz olmadığı gibi, O'nun üniversitemiz adına verdiği mücadeleyi yakından bilenlerdeniz.
O nedenle iyi niyetinden kuşku duymadığımız değerli Profesör Dr. İ. Mete Doğruer'in içi rahat, gönlü ferah olsun.
30 Eylül 2011 Cuma günü "Bizim Bahçe" köşemizde yer alan "Üç güzel insan" bölümünü yeniden gözden geçirirse, meselenin iç yüzü daha iyi anlaşılır, vesselam...