Geleceğin güvencesi eğitime, eğitim ise öğretmene dayalıdır. Sizler gelecek nesli yetiştiren toplumun en önemli bireylerisiniz ve övgülerin en güzeline layıksınız...

Öğretmenlik sadece okuma yazma öğretmek; dersi sadece ders saatleri içine hapsetmek değildir. Önemli olan manevi duygular aşılamak, insan olabilmenin farkını anlatmak ve onların yüreklerine dokunabilmektir. Hayatı, duyarlılığı, empati kurmayı, diğer canlılara ve doğaya sevgiyi o minik kalplere yerleştirebilmektir.

Amacı; öğretmenin toplumdaki yeri, rolü, önemi ve değerini anlamak, öğretmeni bulunması gereken yere oturtmak, öğretmenler arasında bağları kuvvetlendirmek, öğrencileri ile aralarındaki sevgi, saygı ve dayanışmayı güçlendirmek olan ‘Öğretmenler Günü’nde, emekli öğretmenleri saygıyla anmak ve yeni atanmış öğretmenlere mesleklerinin bilincine varmalarını sağlamak için farklı etkinlikler düzenleniyor. Okulu bitirip hayata atılacağımız zaman, bizi bu günlere hazırlayan öğretmenlerimize duyduğumuz saygı, sevgi ve şükranlarımızı dile getirmek için bu günlerde ziyaret etmek ya da bir telefonla hatırlarını sormak onlar için en değerli armağan...

Bir memleketin geleceğini sadece yönetenlerin ufku ve kalitesi değil, yönetilenlerin kültür ve eğitim düzeyi de belirler... Eğitimde, çocuğun ve toplumun gelişimine katkı sunan en önemli aktör ise öğretmendir. Öğretmenlerin desteklenmesi ve güçlenmesi ancak kişisel ve mesleki ihtiyaçlarına yanıt veren sürdürülebilir bir öğrenme ağı ile mümkündür.

John Holt’un şu sözü ne kadar da anlamlı; “Gelecekte hangi bilginin en çok ihtiyaç duyulan bilgi olacağını bilemediğimiz için, bilgiyi önceden öğretmeye çalışmak anlamsızdır. Bunun yerine, öğrenmeyi çok seven insanlar meydana getirmeliyiz.”

Eğiticilik sadece bilgi işi de değil aynı zamanda bir sanattır. Öğrenilebilen bir sanat... Her anne ve baba, her öğretmen bunu öğrenmelidir. Üstelik çocuk eğitimi, insanı mutlu eden bir sanattır ki; araştırmalar, insanların en çok çocuklarla meşgul oldukları zamanlarda mutlu olduğunu gösteriyor...

***

Eğitim ve öğretim nedir? Önce eğitim mi yoksa öğretim mi? Ya da önce öğretim mi eğitir yoksa eğitim mi öğretir? Bunun cevabı hiçbiri.... Eğitim de, öğretim de sevgi ve anlayışla başlar. Bir evladı da, öğrenciyi de onu sevmeden ve anlamadan ne eğitebilir ne de öğretebilirsiniz. Eğitimde başarının en önemli şartı, çocukları sevmektir. İyi eğitilen çocuk, ileride hem kendine hem de anne ve babasına faydalı olur. 

Aslında başarısız çocuk yoktur, öğrenme biçimi keşfedilememiş, başarıya odaklanamamış, başarı yollarını öğrenememiş çocuk vardır. Halbuki başarı öğrenilebilir... İşte bu başarı serüveninde öğretmen, sadece bilgiyi aktaran değil, öğrencisindeki cevheri açığa çıkaran ve o cevheri işleyendir. 

***

Ülkemizin; kökleri mazide olan ‘gelecek’ temelli bir eğitime ihtiyacı var... Çocuklarımıza önce ahlâklı olmayı öğretmeliyiz. Günümüzde olduğu gibi; satın aldığınız bir ürün eksik, bozuk ve hileli çıkıyorsa, kimse kimseye verdiği sözü tutmuyor, birbirlerinin arkasından iş çeviriyorsa!.. En küçük bir depremde eksik malzemeden dolayı binalar çöküyorsa... O toplumu oluşturan bireylerin gerektiği gibi eğitilmediğindendir...

Her çocuğun okulda kendini tanımaya ve geliştirmeye hakkı var. Ancak maalesef mevcut sistemde verilen eğitimin bu yöndeki yeterliliği tartışılır... Hayatta gerekmeyecek bilgi ezberciliğine dayalı eğitim ne kadar başarılı olabilir? Günümüzde başarıda ölçülen şey, öğrencinin ezber gücü... Gençler, ders notlarına ve sınav puanlarına indirgenen ‘başarı’ anlayışını, çoktan seçmeli testlere indirgenen ölçme ve değerlendirme yaklaşımını eleştirirken, öğretmen ve ebeveynlerin anlayışlarının da değişmesini istiyor.

Ölçme ve değerlendirme anlayışı olarak algılamamız gereken; çocukların okulda öğrendikleri temel bilgi ve becerileri 'gerçek yaşamdaki durumlarıyla ilişkilendirebilmeleri, yaşamda karşılaştıkları durumlarda kullanabilmeleri' olmalıdır. 

Bu alanda yapılacakların yaşama geçebilmesi için, öğretim programlarından ders işlenme süreçlerine, öğretmen yetiştirme politikalarından karar vericilerin, öğretmenlerin, ebeveynlerin ve toplumun ‘başarı’ algısına kadar köklü bir değişim gerekiyor. Bu değişimin gerçekleşmesi için çalışmak ve ısrarla takip etmek ise herkesin sorumluluğu.

FARK YARATAN ÖĞRETMENLER

Eğitim ve öğretimin asla bahanesi olmaz...

Ardahan’da 8 köyden 200 öğrencinin eğitim öğretim gördüğü bir ortaokula atanan yeni müdür, ‘Bahane yok’ projesiyle okulu koleje dönüştürdü. Yenilenen sınıfları, amfi tiyatro, kütüphane, İngilizce kafe ve müzik salonu bulunan okulun müdürü, “İnsanların ‘zor’ olarak tanımladığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Bahane üretmek isteyenler bunu öne sürer ama mevzu çocukların geleceği ise eğitim ve öğretimin asla bahanesi olmaz” diyerek eğitimde fark yarattı...

Böyle işini severek, layıkıyla yapan değerli öğretmenlere bu ülkenin çok ihtiyacı var. Ne mutlu yolu böyle öğretmenlere düşen ve öğrencisi olarak eğitim hayatına başlayan, onun sihirli dokunuşları ile hayata adım atan öğrencilere...

Onlar; Bir çocuğun elini tutan, zihnini açan, onun minik kalbine dokunan, gözlerindeki ışıltıyı görebilen, onu umutla, sabırla geleceğe hazırlayan fedakâr, fark yaratan öğretmenlerimiz...

Anadolu’nun dört bir yanında, zorluklara ve yokluklara rağmen pes etmemiş, günümüzde imkânsızlıkların, engellerin üzerine yürüyen ve neticede başarıya ulaşan idealist öğretmenlerimiz, yarattıkları eğitim mucizeleri ile hepimize ilham vermeye devam ediyor...

***

Ülkemizi aydınlık yarınlara taşımak için canla başla çalışan, hiç bir fedakârlıktan kaçınmayan ve işini yalnızca bilgiyle değil yüreğiyle yapan tüm öğretmenlerimizin “24 Kasım Öğretmenler Günü”nü kutluyor, ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.


ÖĞRETMENİM

Övgüler, bütün methiyeler sana yazılsa azdır,

Gösterdiğin feragat, ulviyet sana niyazdır.

Ruhundaki cevher, vicdanındaki sestir,

Eserin her an hissedilen bir nefestir.

Tarihlere dayanır gider senin menkıben,

Mutluluğa sensin bizleri eriştiren.

Elim kalem turmaz, dilim söylemezdi,

Ne kadar minnet duysam sana gene azdı.

İlerlemezdi ülke sen olmasaydın,

Mutsuz olurdu ulus, güneş gibi doğmasaydın.

İlhan BAYRİ