Çağımızda Haçlı Seferlerinin bittiğini söyleyenler bana göre muhakkak ya bu takımın adamıdır veya hiç okumuyorlar. Ülkemizin yakın devir tarihçileri ne zaman bizleri aydınlatmak lutfunda bulunacaklar. Çok merak ediyorum. Bu hafta sizlere Irak’taki Saddam devrinde yetiştirilip bir devrin kapanmasını sağlayan bir örgütten bahsetmek istiyorum.
Çağımızın emperyal güçleri, geçmişte olduğu gibi haçlı seferleri düzenlemiyor. Bunun yerine içimizden birilerini kullanıyor. “100 salak veya mankurt adam, 100 bin dolar, 100 kaleşnikof” formülüyle terör örgütleri oluşturuyor; bunlar vasıtasıyla diyarı İslam’da kan ve gözyaşı akıtıyor.
Emperyal güçler, İslam diyarındaki mezhepleri, tarikat ve cemaatleri manipüle ediyor; kendince “MÜSLÜMANI MÜSLÜMANA KIRDIRMAK” ilkesini uyguluyor. Bunlar aracılığı ile fitne ve fesat kazanlarını kaynatıyor.
Süper güçler, dün İslam diyarlarında sömürgeciliğin öncü kuvvetleri olan misyoner okulları açıyordu. Bunlarla emperyalizmin önünü açıyordu. Ama bu gün, bu okulları Müslümanlara açtırıyor. Finansmanını da, din iman, vatan, millet adına; imanlı nesiller yetiştirme adına Müslümanlara yaptırıyor. Sonra da bu okullarda, küresel elite hizmet edecek zihnen ve fikren iğdişleşmiş köleler yetiştiriyor…
İşte Emperyalizmin bu amaçlarla kullandığı tarikatlardan biri de Kes Nizani Tarikatı.
Nedir Kes Nizani?
Bu tarikatın Irak’ta, MOSSAD ve CİA tarafından organize edildiği söyleniyordu. ABD yetkilileri de, söylentileri, bu tarikata yardım ettiklerini çeşitli toplantılarda alenen söyleyerek teyit ediyorlardı.
Yardım niçin mi?
Saddam'ı içten yıkmak,Irak'ı kolayca teslim almak için.
Niçin mi???
İsrail, tarih boyunca kendisine tehlike olarak gördüğü Irak coğrafyasını, bunlar sayesinde tehlike olmaktan çıkarmak için.
Ve ne yazık ki, bir gün geldi, söylenenler de gerçekleşti. Tüm dünyanın gözü Irak’ta iken ve herkesin: "Esas savaş Bağdat'ta olacak" derken, Bağdat’ın kılı bile kıpırdamadı, savaşmadan A.B.D’ye ülkeyi teslim edildi.
Nasıl ve kiminle mi??
Bu sonuç, Irak’ta üç milyon müridi olan, ordu ve emniyet teşkilatının kritik noktalarına sızan Kesnizani Tarikatı sayesinde elde edilmişti.
Tarikatın kurucusu Şeyh Abdülkerim Kesnizani idi. Abdülkerim, Süleymaniye’de bir aşiretin lideri iken Kadiri şeyhinden de el almış ve postnişin, yani tarikat lideri olmuştu..
Oğul Kesnizani Dönemi
Yıl,1978. Şeyhin oğlu Muhammed Kesnizani, tarikatın başına geçti. Ne olduysa bundan sonra oldu. Şeyh Muhammed, Bağdat’ta İdare ve İktisat Fakültesini bitirmiş diplomalı (!) bir şeyhti. Oldukça gizemli bir kişiliğe sahipti. Meşhur olduğu dönemlerde dahi, medyada tek bir fotoğrafı görülmemişti. Artık yeni ve acemi müritler, onun ayağını; kıdemli müritler, elini; üst düzey (bölge imamı) müritler ise omuzunu öpüyorlardı. Öpüyorlardı ama O, Saddam’ın sadık adamı olduğu 1980’ li yıllarda bile, kendisine yapılan İçişleri bakanlığı teklifini reddediyordu.
Evet, tarikattaki fevkalade değişimler, oğul Kesnizani’nin tarikatın başına geçmesinden sonra olmuştu. Artık Şeyhler ve müritler, zikirden daha çok, siyasetemerak ediyor ve özeniyorlardı. Kur'an ve hadis okumaktan daha çok, Kabala öğretilerine dikkat çekiliyordu. Sohbetler, ezoterik anlatımlarla dolduruluyordu. Kadirilerde kanlı- bıçaklı sahneler hoş karşılanmıyordu, ama müritlerin dikkati bu tür ritüellere çekiliyordu. Kanlı - bıçaklı gösteriler, jilet ve cam kırıklarını yeme seansları, izleyenleri cezbediyor, hayran bırakıyordu. Gösterileri yapan müritlerden ölenler olursa Şeyhin yorumu çok basitti; ona göre mürid, bunu tam ihlas ve huşu ile yapmadığı şeklindeydi.
Evet, Tarikat sohbetlerinde, akıl, şeriat, kitap sünnet, akıl ve müsbet bilimler yoktu. Onların yerini büyü ve sihir, ezoterik anlatımlar alıyordu. Şeyhin Kabala kültüründen esinlenerek yazdığı kitap okunuyordu. Müritler, tarikatta işlerin yolunda gitmesini, büyülerin, efsunların uğuru sayesinde gerçekleştiğine inanıyordu. İşin en ilginç taraflarından biri de, bu konuların muallimleri Müslüman görünümlü hahamlardı..
Aslında tarikat, ta 1970’lerden itibaren Mossad’ın güdümüne girmişti. Onların bu halini gören Vahhabiler, 1990’ların başında bunlara savaş açtı ve oldukça hırpaladı, ama daha sonra yeniden canlandırıldı.
Ve Üç Milyon Taraftar
Dış güçlerin güdümünde olan örgüt ve oluşumlar, çeşitli metotlarla taraftar toplarlar. Mesela, “T” formülü ile taraftar toplayabilir, insanları hipnoz edebilirler. Bir dostum bu “T” formülünü şöyle açıklıyor:
“Özel sohbetlerde profesyonel bir kişinin TELKİNi çok önemlidir. Aslında bu kavram, muhataplarınıza, hakkı, hakikati, iyi ve güzeli tebliğ amaçlı kullanılırsa, hayırlara vesile olur.
Ama ne gariptir ki, birileri tebliğ yapıyorum derken, zehri altın tas içinde sunarlar muhataplarına.
Telkin esnasında TÜTSÜ de varsa, bu, şahane bir sonuç almaya vesile olur. Meselâ diyor ve ekliyor: “ Hint kenevirinin tütsüsü; muhataplarınız tiryaki ise, tütsüyeiçi toz malzemeli (!) TÜTÜNü de ilave edebilirsiniz. İyi bir hipnoz için bu ikisi aliyyü’l- âlâdır.. Telkinler sonrasındaki TAAMLAR da çok önemlidir.. Objeleriniz midesine düşkün kişiler iseverdiğiniz ikramlarla da, onları kendinizekolayca bende edebilirsiniz.
Bir de, TEALA adına, TAHT veya TEALİ ikramı vardır. Bunu da şöyle açıklayabiliriz:
Adam aç,işi gücü yok, iş arıyor;belli bir komisyon karşılığında ona iş vadedebilirsiniz. Veya adamın işi var, ama gözü yükseklerde. Ona da makamının yükseltileceğini vadedersiniz. Ve bunu vadederken Allah TEALÂ rızası içinyaptığınızı telkin edersiniz. Bir başka tabirle söylersek,zehri altın tas içinde sunar ve balı da suç ortağı yaparsınız….
Hipnoz için kullanılan “T”lerin bir de TERAPİSTİ vardır. Masaj terapisti. Adama kaldığı otelde canı sıkılmasın diye hem sohbet hem de yorgunluğunu atacak bay veya bayan bir oda arkadaşı takdim edersiniz.
“T”lerin en önemlisi de TAVUS’tur. Tavus, bazı insanların,Allah’ın elçisi olarak kabul ettikleri bir melektir.Aslında Tavus, şeytanın ta kendisidir. Tavus devreye girdi mi, artık Posthipnotik Telkin dahil, büyünün, ezoterik anlatımların, kehanet ve kerametlerin yolları açılmış olur. Bu konuda en büyük destek Kabala kültürüdür. Anlatılanlar altın tas içinde sunulurken zehrin içine biraz da bal karıştırılır; Rüyalarda görülen Peygamber (s.a.s) mesajlarına ilaveten ilahi mesajlar da anlatılır.
Bu arada çağdaş hipnoz türlerini de unutmamak gerek. Mesela, müritleri, TELEGRAM yoluyla zombileştirmeler, basit bir operasyonla çiplemeler, LSD içeren hapları içirmeler vs…Bu yöntemlerin biri veya birkaçı ile zihinler kontrol altına alınabilir, mankurtlar ordusu oluşturulabilir….
Ve İki “T” Daha
Evet, iki “T” daha vardır ki, o “T”lerin tüm etkileri bu ikisi ile yok olur, buharlaşır veya başlangıçta hiç bulaşmaz. Çünkü bu ikisi diğer zehir saçan “T”lerinpanzehiridirler. O ikisinden birincisi TEZEKKÜR’dür. Ne demek mi? Kur’an’ı Kerim’in otuza yakın ismi vardır. Biri de, öğüt, hatırlatma anlamında ZİKİRdir. Zikri okuyan, onun mesajlarını özümsemiş olan bir Allah kuluna, bu efsunların hiç biri tesir etmez…
Diğer bir “T” de TEFEKKÜRdür. Düşünmek, aklı çalıştırmak demektir bu da. Dünyayı az buçuk tanıyan, birazcık tarih bilgisi olan, akıllı, kişilikli, onurlu bir insan kesinlikle bu teshirli “T”lerin sihrine kapılmaz. Gaflete düşüp kapılmışsa da, tez zamanda efsundan kurtulur Allah’ın izniyle..
İşsizler Ordusunun Bülbülleri Ötüyor
Bir tarikat ve müritleri sayesinde, Irak’ın 33 yıllık Diktatörü devrilmişti.. Yeni bir demokratik (!) düzen kurulmuştu O güne kadar devlette görev alan, ama mürit olmayan ve sayıları 70 bini bulan istihbaratçı, subay, yüksek bürokratlar aşsız ve işsiz kalmışlardı. Ama onlar rahatça konuşuyor ve Saddam’ın yıkılışını anlatıyorlardı. Onlara göre de, Kesnizani Tarikat üyeleri, sarayın kılcal damarlarına varıncaya dek her tarafa sızmışlardı. Saddam’ın karısı Sacide, kardeşleri Vatban ve Barzan ile oğul Uday da dahil, herkes müritler arasındaydı. Devletin kilit noktalarında bulunup da bu tarikata katılma konusunda tereddüt edenlere, Mossad ve Cia’nın dolarları gösterilmişti.
Sarayda ilginç bir isim vardı; İbrahim İzzet El Duri. Bu adam, Saddam’ın en sır, en pis işlerini evirip çeviren şeytan tipli biriydi. Onun, bütün karanlık odaklarla dailişkisi vardı.
Böyle bir yapı sayesinde ülkede ve sarayda olup biten her şey, anında Tarikat liderinin oğlu Nehru’ya ulaştırılıyordu; oradan da CİA ve MOSSAD’a..
Aman Ha, ABD’ye Direnmeyin!
Saddam bu durumu fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti.. 1990’lı yıllarda Devlet kademelerine sızma hareketi 2000’li yılların başlarında artık tamamlanmıştı. Ve Amerikan güçleri ülkeyi işgal ederken, devletin can damarlarına sızmış olan, Şeyh efendi,müritlerine Amerikan askerlerine direnmemelerini öğütlüyordu. Onların sanıldığı kadar tehlikeli olmadığını söylüyordu.. Bunun sonunda ülkenin bağımsızlığı için savaşması gereken koca koca generaller beyaz bayrakları havaya kaldırmışlardı bile.
Ve Sonuç
Şeyh Efendi “direnmeyin!” demişti ama işgalin sonunda, ABD ve İsrail'le işbirliği yapmadığı için 550 bilim adamı öldürüldü. Bunların bir kısmı fizikçi, bir kısmı tarihçi, hukukçu, edebiyatçı, ilahiyatçı vs. idi. Kimileri kurşunlanarak, kimileri de işkence edilerek öldürüldü.
BM’in Verdiği rakamlarına göre Irak yüksek eğitim kurumlarının yüzde 84'ü yakıldı, soyuldu, yıkıldı.
Ve böylece koca bir ülkenin hafızası silinmek istendi.
Iraklı yazar Layla Anvar da, vahşeti şöyle özetliyordu:
“İlk zamanlar, suikastleri, "Irak halkından intikam almak" için Baasçıların ve El Kaide'nin yaptığı söyleniyordu. Irak yönetiminin resmi tezi buydu. 150 bin paralı asker ve istihbaratçının kol gezdiği ülkede oklar ABD istihbaratının işaret ediyordu. Anvar'ın araştırmasına göre Irak'ta 3 bin civarında aydın, bilim adamı, araştırmacı, doktor öldürüldü. Binlercesi ülkeden kaçtı, çok sayıda insan kayıp... 2003 yılında, yani işgal yılında Irak'ta 45 bin bilim adamı var. Bugün bu 45 bin kişiden kimse kalmadı. Bazıları öldürüldü, bazıları ülkeden kaçtı ya da kaçırıldı.”
İşte bir tarikatın; KİMSE BİLMİYOR tarikatının serancamı böyleydi.. Bu tarikat bize neleri düşündürüyor dersinizi???
KAYNAK Şerif Ali Minaz