Rahmetli babam 1940’lı yılların başında Sarıkamış’ta 5 yıl askerlik yapmıştı…
Nöbette donduğundan astım hastalığına yakalandı…
Bu olayın etkisinde kalarak “Oğlum olursa mutlaka vatan görevini subay olarak yapması için uğraşacağım” demişti…
Asteğmen rütbesini taktığım ilk gün Zincirlikuyu’daki kabrini ziyaret edip gözyaşları içerisinde selam vererek dua ettiğim günler geldi aklıma…
Ülkeme rütbeli bir asker olarak verdiğim iki yıla yakın hizmet döneminde, babama ve bu aziz vatanıma layık bir anlayışla ve coşkuyla görev yaptım Peygamber Ocağı’nda…
15 Temmuz gecesinde eline tüfeğini alıp tankın dümenine geçip, helikopterine ve uçağına atlayıp “Darbe” denilen iğrenç bir anlayışla halkının üzerine acımasızca kurşun sıkan, bomba atan o rütbeli asker kılıklı hainleri görünce, o gün bugündür rahmetli babamı yattığı yerde mutlu eden, yıllarca içimde yaşayan subaylık duygularım sarsıldı…
Bu menfur ayaklanışın perde arkasını izledikçe, adeta kanım dondu, inanamadım!
Kurşunlar, bombalar, roketatarlar… Sanırsınız düşman var karşılarında!
Varlığının temel dayanağı olan kendi insanına nasıl kıyar rütbeli Türk askeri!
Onlar tarafından, aynı kanı canı taşıyan silahsız, savunmasız sadece “durun” diyen halka sıkılan kurşunlar hiçbir dönemde ve hiçbir faniye yakıştırılması mümkün olmayan son derece zalim, o derece affı olmayan bir ihanet olarak kalacaktır önce yaralı ve masum gönüllerde, sonra da bu ülkenin tarihinde…
Tıpkı bende bıraktığı izler gibi…
İşte böyle, bir benzerine daha tanık olmadığımız ayaklanışta şehit düşen kahraman asker, polis ve halkımıza yüce Mevla’dan rahmet; çileli ve yalnız ülkeme sabır, cesaret ve başsağlığı diliyorum, elimde Bizim Bahçe’nin ağlayan “Beyaz gülleri” ile…
p>
O evliyanın cevaben :
- Ben Emir Sultanım, dediğini,
O an heyecan ve korku ile annemin kendisini balkondan evin içine doğru atmış olduğunu belirtti. Ve o anı yaşadıktan sonra, sofi kardeşimizin eve geldiği ana kadar annesinin titreyerek salonun köşesinde kalmış olduğunu belirtti.
Sofi kardeşimizin annesinin yaşamış olduğu bu ibretlik hadise hala annesinde tesirini sürdürmektedir. O günden beri Yusuf Fırat kardeşimizin annesi sürekli olarak ağlamaktadır.
Allah-ü Teala Hazretleri, evliyaullahın duası ve nazarlarını üzerimizden ve vatanımızdan eksik etmesin...
Amin!”
Şimdi anlaşıldı mı acaba bazılarının tiyatro dediği tarihin en kanlı ayaklanmasının bastırılışındaki hikmet!