Türkiye Fırıncılar Federasyonu Genel Başkanı ve Sakarya Fırıncılar Odası Başkanı Halil İbrahim Balcı, senede bir değil birkaç kez bu önemli konuya dikkati çeker…

Ancak bir türlü istediği sonucun elde edilemeyişinden duyduğu üzüntüden kurtulamaz, ne yazık ki…

İnsan, hayatı boyunca ekmeğini kazanmak için verir emeği…

Getirir sofrasına, unutulur emek ve atılır alın teriyle kazanılan ekmeğin bir kısmı çöpe…

Bu doğrultuda sürüp giden israfın, özellikle son yıllarda önüne geçmek için ilgili-ilgisiz herkesin bir gayret içerisinde olduğu görülüyor…

Buna rağmen yıllık ekmek israfına yönelik araştırmalar, insanı dehşete düşürecek sonuçlar ortaya koyuyor…

Çöp tenekelerine düşüncesizce atılan ekmeğin kıymetini bilmek ve israf etmemek için insanların illa ki kıtlık yaşaması ya da darda kalması mı gerekir!

O bir nimettir…

Bu bilinçle tüketilmesi gerekir ki bereketi artsın, eksilmesin…

“Bir yılda heba edilen ekmek parasıyla kaç okul, kaç hastane, yol, baraj, fabrika yapılır” düşüncesinden hareketle yapılan istatistikler incelendiğinde insanın dudaklarını uçuklatacak sonuçlar ortaya çıkıyor, ne yazık ki…

Bu konuda tüketen ve üreten açısından dikkate alınması gereken öneriler ve önlemler var elbette…

“Kiloluk ekmekler yerine daha küçük ve tek öğünlük ekmekler üretilmesi, bu doğrultuda israfı önleyen bir üretim şekli olacak” görüşüne katılmamak mümkün değil…

Her yıl çeşitli kampanyalarla halkın dikkati çekilirken, israfın önlenecek yerde daha da arttığını görmek yeni yeni yol ve yöntemler geliştirmenin kaçınılmaz olduğunu ortaya koyuyor…

“Her taam’mın lezzeti tuzdan çıkar…

Tuz ekmek kadri bilmeyen akıbet gözden çıkar” ifadesinde olduğu gibi ekmek israfının önüne geçilmesi, yani gözden çıkmaması ve çıkarılmaması adına, ailede başlayıp durgun suya atılan halkalar gibi yayılarak ülkenin gündemine oturması bir kez daha denenmeli ve bu hayati konuda israfın önlenmesi için gereken ne ise o yapılmalıdır…

Zira dünyanın gidişatı hiç de iç açıcı değil…

Yarınlarda kırıntısını dahi arayacağımız bu büyük nimetin kadrini, kıymetini bilip ona göre bir toplum bilinci oluşturmak ve bu sorunu giderecek önlemler almak için daha ne beklenir, bilemeyiz…

Bu doğrultuda atılacak her adımın “ibadet değeri” taşıdığının altını çizerek, gelin üzerimize tabandan tavana düşen sorumluluğumuzu yerine getirelim derim…

Sanırım yüreklerin toplu vurması sorunun tamamen olmasa da belli ölçüde giderilmesini sağlayacaktır…

Böyle hareketle herkes önce kendi bütçesine sonra da devletin bütçesine yadsınamaz girdiler sağlayacaktır, hiç kuskusuz…