Bütün dünya Türkiye’nin başına gelen son deprem felaketinden sonra Ankara’nın ne yapacağını ve depremin yaralarını nasıl ve hangi kaynakla saracağını merakla beklemekte…

1999 depreminde ABD Başkanı dahil bütün dünya liderlerini, “yanınızdayız” mesajları ile Ankara’da gördük.

Bu seferki deprem felaketinin büyüklüğü, evvelki depremden kat kat fazla olmasına rağmen gerek ABD’den gerekse Avrupa liderlerinden çıt yok.

Bekledikleri depremin maddi ve manevi yükünün ağırlığı ile ekonomik yönden ülkemizin büyük sıkıntıya girmesi ve ülkemizi IMF kanalı ile teslim almaları…

Bu senaryoyu 1999 senesinde Kemal Derviş İle uygulamışlar çok da başarılı olmuşlardı. Memur maaşlarını deprem yardım paralarıyla ödemiştik.  Özel İletişim vergisi o zamandan kalma bir vergidir. Hesap edemedikleri İsveçli bir kadının bana söylediği “ Ölümde birlik olan dünyanın tek ulususunuz”  sözüdür. Bu millet eminim ki bu felaketinde yaralarını saracaktır. Zor olduğuna ama imkansız olmadığına inanmaktayım.

İnandığım, tarihte başımıza gelen birçok felaketten başarılı bir şekilde ve ZAFERle çıkan milletimin bu beladan aynı şekilde çıkacağıdır.

Anlayamadığım bir konu da şu; Bir Kemal Derviş deneyiminin ardından iktidara aday en büyük partinin ikinci bir Kemal Dervişi iktidar oldukları takdirde ithal edeceklerini ilan etmiş olmaları. Kendi partilerinin içinde veya Türkiye’de eğer ülkenin parasını ve ekonomisini idare edebilecek kapasitede birisini yetiştirememişsek en büyük felaket budur.

Depremin yaraları öyle veya böyle sarılır. Bu ithal fikir yanlışının telafisi mümkün değil. Alışkanlık yapar diye korkuyorum...