Sakaryaspor’da işler, her hafta biraz daha kötüye gidiyor...
Bunda suçlu aramak, hoca ve yönetim değişimine gitmek asla ve kata çözüm olamaz.
Takımın kapasitesi bu...
Nerede, nasıl ve hangi formayla sahaya çıktıklarını bilmeyen çocuksu gençlerden kurulu takımdan başarı beklemek hayal...
Zira koşmaktan gayri hiçbir sermayeleri yok.
O da belirli bir süre...
Takımda geleceği olan iki, bilemedin üç futbolcu var.
Biri Kaleci Hüseyin...
Diğeri ayağına top yakışan ve atılan gollerde imzası bulunan Doğan Seçkin, ki ne yaptıklarını bilmiyorlar, bırakın gerisini!
Doğan Seçkin bir içeri üç dışarı oyun anlayışı ile mesleğine ve takımına ihanet etmeyi sürdürüyor.
O bu yaşta keskin sirkenin küpüne verdiği zarardan habersizse, gelecekten kessin ümidini...
Kendisine en fazla ihtiyaç duyulan oyunculardan olan ve methiyeler düzdüğümüz kaleci Hüseyin, yediği golü unutamamış olacak ki maç sonuna doğru kendini kaybetmesi yeşil siyahlı ekip adına üzülecek olaylar olarak kaldı geride...
Yeşil siyahlı takımda görünmez kahraman olarak maç boyu olağanüstü gayreti ile dikkatimizi çeken Hamza’ya da yazık oluyor bu arada...
Emeğinin karşılığını alamamak, bir futbolcu için en büyük ızdıraptır...
O da bu curcuna içerisinde kayboluyor...
Bu şartlarda hangi hoca gelirse gelsin, sonuç değişmez...
Değişecek olan tek şey, oyuncuların bugünkü sorumsuzluklarıdır.
Mevla onlara, transfer krizi nedeniyle, rüyalarında görseler inanamayacakları bir nimet, bir fırsat sunmuş.
Sakaryaspor forması giymenin bir faturası var oysa...
Ne yazık ki gençler bunun bilincinde değil...
Kimi barda, kimi hovarda, koca Sakaryaspor’u yiyip bitiriyorlar, bir mirasyedi gibi...
Doğan Seçkin’i kadro harici bırakmak özellikle de şu kısır ortamda akıl karı değildi...
Önemli olan onu harcamak yerine takıma kazandırmaktı...
Kovmak son çare olmalıdır...
Nitekim yönetim, teknik kadroyu dışlayıp olaya el koydu...
Disiplinsiz hiçbir takım başarılı olamaz...
Burada yönetim mi, teknik kadro mu haklı...
Doğrusunu isterseniz, bunun bu şartlarda tartışılması Sakaryaspor’a zarar verir.
Zor koşullarda şapkadan tavşan çıkarır mı bilmem Kolcu...
Bunu başarmak zorundadır, aksi olursa kimse tutamaz, Abbas yolcu...
Bizim Bahçe’nin “Fesleğenleri” gidiyor, yeşil siyahlı takıma...
SARAYLI AİLESİNİN ACISI BÜYÜK
Adapazarı’nda berber denilince ilk akla gelen isimlerden biriydi, rahmetli İbrahim Saraylı...
Uzunçarşı’nın kuzey yönüne doğru, 3. geçitteki üç yıldız berberi, rahmetli Mehmet Okyay’ın yanında yetişti, 1950-70 arası...
Sonra Sakaryaspor altyapı sorumlularından İsmail Hoca’nın çayevinin yanına açtı dükkanı...
Özel müşterileri olan sayılı makas ustaları arasında yer aldı.
Mesleğine aşıktı...
Berberler Odası başkanlığını yürüttü yıllarca...
Oğlu Tamer Saraylı baba mesleği yerine okumayı tercih etti.
Endüstri mühendisi oldu...
Adapazarı Belediyesi’nde göreve başladı.
Yaşı geldi elliye...
Evli ve iki çocuk babasıydı...
O menfur hastalık yakaladı onu, genç yaşta...
Dert etmedi, kadere boyun eğdi ancak yenmek adına üzerine düşen mücadeleyi verdi sonuna kadar...
Her şeye rağmen yenik düştü, önceki gün Orhan Camii’nde İmam Alaattin Beşel’in kıldırdığı cenaze namazından sonra, sevenlerinin omuzlarında son yolculuğuna uğurlandı...
Emirdağ’da toprağa verilen genç mühendise yüce Mevla’dan rahmet, kederli aile efradına acılarını paylaşır sabırlar diliyoruz.