Bir başkasına yardım etmenin çeşitli isimleri vardır. Zekât, öşür, sadaka, infak, hediye, hibe, âriyet gibi farklı adları vardır. Hepsinin özü ise yardımlaşmadır. Asıl olan muhtaç istemeden verilen yardımdır. İsteyene ve utancından isteyemeyene diye kitabımızda tafsil edilmiştir. Verilecek yerler öncelikli olarak öğretilmiştir. Vermek dünyaya bakışın bir sonucudur. Gerçi kitabımızda kâfirlerin de insanları dinden çıkarmak ve engellemek için verdikleri ifade edilir. Vermenin en önemli iki noktası vardır ki düz bir çizgide yürüyelim. 1. Niyet (iman), 2. İse verişte ki edeptir. Bu ikisi olmazsa sevap denen mutlu sona ulaşamayız. Faiz sömürücüyken, infak ise bölüşücüdür.

Dinimiz bir taraftan çalışmayı, iktisatlı olmayı emrederken diğer taraftan ise cimrilik ve israftan menetmektedir. Asıl olan ise sadelik ve dengeli olabilmektir. Verebilmekte ki mutluluk ve göğüs genişliği malı yığma, toplama ve saymada yoktur. Biliyoruz ki amellerin kabulü “Takva” denen erdemli kalbe bağlıdır. Başka bir ayette ise vermek ihsan ile ilişkilendirilmiştir ki Allah’ı görüyormuş gibi yaşayışa ermektir.

Vermek sadece genişlik ve varlıkla ilgili bir amel değil, darlıkta da vermeli ve genişlikte çoğaltmalıyız. Darlıkta vermenin bir adı ise kendisi muhtaçken başkasını tercih edebilmektir. Bu insanlığın ve ikramın zirvesidir. Resulullah ramazanda “Esen rüzgârdan daha cömert olurdu. Resulün ümmeti olarak bu rüzgârdan istifade eden O’nun yolunda olur.

Sonuç çok yazmak, okumak ve dinlemek değil gizli ve açık verebilmektir. Veren takvaya, takva ise tasdike kapı açarak en kolay olan, ona kolaylaştırılma müjdesine nail olur.

NAMAZDA KIRAAT

Namazın farzlarından biri de Kur’an kıraatidir. Kuranı tecvitle okumayan günahkardır der İmamı Cezeri. Bu ilmin diğer adı tecviddir. Özellikle cami görevlilerinin kıraatteki hataları ve noksanlıkları asla normal değildir. “En güzel amel” için sınandığımıza göre en güzel namaza, en güzel imama ve camiye cemaat olmaya talip olmalıyız.

20 rekât teravih namazı hatimle kılınıyorsa bir sayfası en azından bir buçuk dakika  ile normalde ise iki dakika arasında okunmalıdır. Daha hızlı okuyuşlar öğretici değil namazı öğütücüdür. Namaz nefes yarışı olmamalıdır. Eğer ayetlerle kıldırıyorsak en azından ikişer satır olarak ve mana bütünlüğü olan ayetler okunmalıdır. Kısa surelerle kılıyorsak vakıf ve vasıl kurallarına azami riayet gerekir. Hele teravihte koşturup vitirde ses gösterisi yapmayı anlamış değilim. Cemaatin şikâyet ve isteğine sığınarak hızlı namaz kılmaktan kaçınılmalıdır. Normal olarak hocamızdan rica ederek güzel amel ve namaza vesile olunmalıdır. Müftülükler bu konuda rehber olmalıdır.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “Kişi rükû ve secdesini tam yaparak namazı güzel bir şekilde edâ ederse, namaz o kişiye:

«–Beni muhâfaza ettiğin gibi Allah da seni muhâfaza etsin!» der. Namaz yükseltilir (ve kabul edilir). Kişi rükû ve secdesini tam yapmayarak namazını güzelce edâ etmezse namaz ona:

«–Beni zâyî ettiğin gibi Allah da seni zâyî etsin!» der. Kıldığı namaz, bir paçavra gibi toplanıp adamın yüzüne çarpılır.”

NERDEN NEREYE: Beştepe’ye İftara davet edilen Bülent Ersoy 12 Eylül Kenan Evren darbesi sonrası 1981'de diğer transseksüel sanatçılarla birlikte sahne yasağı aldı. 8 yıl süren sahne yasağı 8 Ocak 1988 tarihinde kaldırıldı.