Dünyanın her yerinde patlamaya hazır bir çıbanbaşı oluşmuş durumda…

Kimin niçin, nasıl ve nerede patlatacağı meçhul…

Özellikle de Ortadoğu’da olup bitenler insanın kanını donduracak özellikler taşıyor…

Kendi çıkarları uğruna başka ülkelerin topraklarına göz dikenlerin yürüttüğü savaşlarda akan kan ve gözyaşları bağrında taş yerine yürek taşıyan herkesin içine işliyor adeta…

Böylesine acımasız bir ortamda devletimize yönelik saldırıların da içte ve dışta ardı arkası kesilmiyor…

Hükümetin bazen akla uygun düşmeyen hareketleri de olmuyor değil…

Ülkemizde çoğu hafif, bazısı da ağır hasarlar oluşturan gelişmeler yaşanıyor şu sıralarda…

Dışarıda çeşitli cephelerde savaşırken düşmanlarıyla, içerde vatan hainlerinin kahpe saldırıları ile sarsılmakta ülkemiz…

Bütün bunlara karşın tarihinin en zorlu ve sıkıntılı sürecinden geçerken; birliğe, beraberliğe ve dirliğe ihtiyaç duyulan bir zaman diliminde, yangından mal kaçırırcasına getirip anayasa ve başkanlık gibi devrim niteliği taşıyacak bir değişimi Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve ülke gündemine taşımak ne derece doğrudur ve de yerindedir sorusuna, olumlu cevap vermek mümkün mü!

Bütün bunlara bakıp da başkanlık sisteminin karşısında olduğum sanılmasın…

Zinhar öyle bir duygu ve düşünce içerisinde değilim ve de olmam, olmadım da…

Ancak bilirim ki aklın yolu birdir…

Oynanan kahpe oyunlar ve altından kalkılması zor tuzaklar içerisinden çıkış aranırken, tüm inisiyatifin bu doğrultuda kullanılmayıp farklı farklı cephelere bölünmesi beni düşündürmenin ötesinde endişelendiriyor da…

Aynı zamanda ve her fırsatta bizzat Cumhurbaşkanı ile Başbakan tarafından ısrarla dile getirilen birlik ve beraberlik ruhunu da zora sokacak bir iç çekişme güvenlik güçlerimizin ve Silahlı Kuvvetlerimiz’in moral motivasyonunu da bozabilir…

Gerçekten ve ancak toplu bir seferberlik anlayışı ile üstesinden gelinebilecek bir kaos ve çatışma ortamı varken yurdun içinde ve dışında, nasıl olur da böyle gereksiz ve zamansız bir zemin oluşur, buna akıl erdirmek mümkün mü!

Birbiriyle kavgalı ve de öfkeli vekiller çatışması bu ülkenin meclisine yakışıyor mu!

Burası üçüncü dünya değil, kalkınan, güçlenen ve bölgesinde “Ben de varım” diyebilen dünyanın merkezi haline gelmiş insanlar topluluğunun ülkesidir…

O nedenledir içte ve dışta yapılan hücumlar…

Diyoruz ki Ortadoğu’da kan gövdeyi götürürken ve birlik beraberliğe şiddetli bir şekilde ihtiyaç duyulurken cepheyi genişletmek yerine siyasal hesaplaşmaları atıp bir kenara, kol kola girmenin zamanıdır…

Aksi halde ülke düşmanlarının değirmenine su taşınmış olunur ki bu da onları ziyadesiyle şımartır ve saldırganlıklarını artırır hiç kuşkusuz…

Bu doğrultuda hareket edecek yetkili, etkili kurum, kuruluş, makam mevkii sahiplerine düşen tarihi ve de kaçınılmaz görev; telafisi ve altından kalkılması zor ayrışmalar yerine, birleşip her türlü saldırının ve terörün üstesinden gelecek bir toplumsal irade oluşturmaktır ancak…