İki büyük dedem de Çanakkale şehididir. Salih dedem, savaşa katıldığında 25 yaşındaymış. Annem onunla hiç tanışmamış. Mustafa dedem, savaşa gittiğinde 29 yaşındaymış. Babam da onu hiç görmemiş. Hiç tanıyamamış. İkisi de şehit oldu. Savaşlar böyledir. Giden dönmez. Dönen onmaz. Ama yine de hiç bitmez.
Savaşın da bir adabı vardır. Savaş suçları komisyonunun kurulma sebebi de budur. Savaşa çocuklar, kadınlar, yaşlılar dahil değildir. Dahil eden de şerefsizdir. Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi: “Böyle bir çağın tanığı olmak, imtihan olarak hepimize yeter.”
Son dönemde İsrail-İran arasında atılan füzeleri, tenis kortunda oturan seyirciler gibi bir o yana bir bu yana bakarak izliyorum. İçim hüzünle, endişeyle, öfkeyle dolu. Haberlerde bu yangının Türkiye’ye de sıçrayabileceği yorumları yapılıyor. Kadim, cesur, savaşçı bir milletiz. İstiklal Marşı’ndaki dizeleri hiç mi okumadılar? Okusunlar: Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak/ Sönmeden ruhumun üstünde tüten en son ocak.
Savaşçı bir milletin, barışı isteyen bir ferdi olarak istediğim huzurdur. İstediğim sulhtur. İstediğim beyaz güvercinlerin vurulmadığı semalardır. İstediğim, dedesini tanıyan çocuklardır. Adil bir savaş bile en adaletsiz barışın yerini tutabilir mi? Gökyüzüne yakışan uçurtmalardır. Ali Asaf için uçurulan balonlardır. Bombalar sadece içimizdeki savaşçıyı silahlandırmaya yarar. Mehmet Akif’in bize mirasıdır: Garp’ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar/Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ukrayna’dan gelip bize gelin olan Gül Hanım’la tesadüfen karşılaşmıştım. 15 Temmuz Darbesi yeni olmuştu. Bana dedi ki: “Siz, çok erkek bir milletsiniz.” Kafamı salladım. “Öyleyiz.” dedim. Turgut Özakman, “Şu Çılgın Türkler “kitabında da bunu demek istiyor. Biz, kadim ve cesur bir milletiz. Barış zamanında ihtilafa düşebiliriz. Ama bir tehlike söz konusu olduğunda demir kubbe oluruz. İman dolu serhat oluruz.
Barış dolu ruhumun derinliklerinde, cepheye top tüfek taşıyan Şerife Bacı’nın olmadığını düşünenler ziyadesiyle yanılır. Bu konuda kesinlikle tek başıma da değilim. Bu vatan kolay alınmadı. Sattı müdafaa hattı müdafaadır.
Filler tepişirken çimenler ezilir. Bu adaletsiz savaşı başlatan ve tepişmek isteyenler, ailelerini bu meydandan sığınaklara indiriyor. Savaş, hep uzakta, hep ırakta, hep başkasının yuvasında, başkasının çocuğunun başında olsun istiyor.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar? / “Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?
Yine de istediğim barıştır. İstediğim huzurdur. İstediğim beyaz güvercinlerin gökyüzünde uçuşunu; uçurtmaların, balonların süzülüşünü izlemektir. İstediğim dedesiyle oynayan torunlardır. İstediğim çok şey midir?