Rüzgar eken fırtına biçer….

Kıreş eken huzurevi biçermiş.

Ben ‘Z’ kuşağıyım anne, senin muhteşem eserin!

Hani daha karnındayken tütünle tanıştırdığın…

Doğmamışken daha, sayısız elbiseler alıp, yürümeme bile fırsat vermeden tembelliğe alıştırdığın.

Ben ‘Z’ kuşağıyım anne, bakıcı elinde büyüyen, kırkı bile çıkmamışken ayrı odaya terk edilip, en lüks yataklarda, anne kokusuna hasret kaldım ben.

Koyun koyuna yatamadık seninle, hiç özgür olmadım.

Mahremim de olmadı hiç.

Anneannemdeyken bile kamera ile gözetledin anne.

Ben ‘Z ‘kuşağıyım anne, paraya doyumsuz, sevgiye aç.

Her şeyim var amma, hep muhtaç.

Kreşe bırakıldığımda iki yaşımdaydım henüz. Bezden yeni çıkmıştım daha.

. Evimizi otel olarak kullandım hep, akşamdan sabaha…

Ben ‘Z’ kuşağıyım anne, hani şu hep eleştirdiğin.

Oysa ben masum bir çocuktum, senin ektiklerinle filizlenen, saygısızlığı özgüven diye aşılayıp, pervasızca palazlanan.

Yokluk nedir hiç tatmadım ben, sorumluluk almadım.

Hiç ders çalışmasam da sınıfta kalmadım.

Ben ‘Z’ kuşağıyım anne, senin muhteşem eserin!

Ödevlerimi ya sen yaptın hep, ya da babam.

Ne yağmur düştü üstüme, ne de hiç ıslandı abam.

Ne harçlıksız kaldığım oldu, ne çektim çile.

İki adım yürütmedin, hep servisle gönderdin iki sokak ötedeki okuluma bile…

Ben ‘Z’ kuşağıyım anne, senin yapamadıklarını benden beklediğin!

Çocukluğumu dahi yaşatmadan, beynime yaprak test yüklediğin.

En iyi markalara alıştırmasaydın sen, söyle nasıl marka tutkunu olurdum ben?

Hatalarımı görmezden geldin, hep kusuru başkalarında aradın.

Babam otorite kurmaya çalıştıkça, sen babamı fırçaladın.

Ben ‘Z’ kuşağıyım anne, şimdi baş edemediğin!

Canından bezdirsem de seni, bırakıp gidemediğin.

Tatillerde alıp denize götüren sendin.

Bir kerecik bile hadi memlekete gidelim demedin.

Sen saymadın ki anneni babanı, ben niye sayayım şimdi akrabanı?

Bana taht kurabilmek için, bir kardeşi dahi çok gördün!

Ne saçlarımı sen taradın çocukken, ne beliklerimi sen ördün, daha dokuz yaşında kuaförle tanıştırdın.

Utanma duygumu aldın elimden, farkında olmadan beni hayasızlaştırdın!

Söyle anlattın mı hiç bana Allah’ı? İzah ettin mi hiç haramı, günahı?

Yüzlerce deneme sınavından bahsettin de, bir kez bile Allah’ın imtihanından bahsettin mi hiç?

Doktor ol, avukat ol, mühendis ol dedin de hep, bir kerecik de ‘insan ol’ evladım dedin mi?

Hakkımı yedirmemeyi öğrettin de hep, hak yememeyi öğrettin mi hiç anne?

Ben ‘Z’ kuşağıyım anne!

Hani; Devlet, millet, sistem, basın, öğretmen, psikolog, anne ve baba el ele verip harcadığınız kuşak.

Bencilliği siz öğrettiniz, sevgisizliği siz, yalancılığı siz aşıladınız.

Saygısızlığı siz hak ettiniz!

Para, ayakkabılar, telefon, üst baş hamburger, pizza, nugget…..

Her şeyi koydunuz önüme.

Oysa ben bir tas çorbaya ve bir avuç sevgiye muhtaç.

Zaman ayırmadınız bana, dinlemediniz hiç.

Elektronik canavarların önüne atıp beni, çocuk yaşta yem ettiniz.

Sahi, elime ilk telefonu kaç yaşımda verdiniz anne…?

Mama sandalyesinde mi yoksa?

Telefon, elinden düşmüyor diye şikayet ettiğiniz kuşağım ben, söyle hangimiz suçluyuz anne…?

Sokak oyunları oynamadım ben anne. Saklambaç nedir, misket nedir bilmem.

Yakan topunu okulla dersane arasında oynadım ben.

Tıpkı ortada sıçan gibi, bir okula koştum, bir dershaneye.

Harcanıp gitti çocukluğum, çocuk olmadım anne! (Yazı; Mustafa Karakuş’un Vatsap yoluyla paylaştığı, K.Maraş’tan Nurgül Kaynar Yüce’ye ait olup, iktibas edilmiştir)