Çevremizde, ülkemizde ve dünyada olup biteni anlamaya başladığım en az 50 yıldan beri,
                Her bayram geldiğinde, ‘gerçekten bayram edebilecek bir durumda mıyız’ diye kendi kendime sorar,
                Aklımı ve vicdanımı kullandığımda ‘bu bayram da buruk bayram’ der, ağız tadıyla bir bayram geçirdiğimi hatırlamıyorum.
                Ve ‘inşallah bir dahaki bayramı, bayram yaparız’ ümidiyle bir ömrün sonuna geldik ama,
                Ümit ve hayallerimiz gerçekleşmediği gibi,
                Bırakınız daha iyi ve güzel bayramları, hep daha acı, daha kötü oldu.
                Ama herhalde “en kötü, en acı bayramımız bu bayram olarak tarihin kara, kapkara sayfasında yer alacak!”
                 Bırakınız çok eskilere, hatta yakın elli sene geriye gitmeyi, son çeyrek asırda kan gölünde yüzen Afganistan, Bosna, Kosova, Çeçenistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Mısır, Arakan, Keşmir, Sudan, Cezayir ve Afrika’nın büyük bölümünde yaşanan büyük katliamlar şöyle dursun,
                 Sadece halen, şimdi, Filistin ve D. Türkistan’da yaşanan mezalimler, bizim bırakınız bayram etmeyi, bırakınız gülmeyi ve gülümsemeyi, her gün hıçkıra hıçkıra ağlamamıza, karalar bağlayıp yas tutmamıza, çok daha önemlisi, varımızı yoğumuzu seferber edip, bir seferberlik içinde olmamıza yeter de artar bile.
                 Evet. Acılar içinde bir bayrama daha girdik.
                 Bu yazı yayınlandığında bayram girmiş, bayram namazını kılmış, bayram hutbesini okumuş, dinlemiş olacağız.
                  D. Türkistan’da ‘sessiz ölüm’ devam ederken, çığlıklar arşa ulaştığı halde insanlığa duyurulmazken,
                  Gazze’de insanlığın en barbar mezalimi soykırımı gerçekleşirken,
                  Uluslararası en temel savaş şartı ve kuralı olduğu halde,
                  Kundaktaki binlerce bebek, anne, yaşlı, hasta ve hastahane,
                  Cami, mektep, kilise ne varsa yerle yeksan edilirken,
                  Doktor, gazeteci, yardım gönüllüsü, hemşire, hasta bakıcı ne varsa katledilirken,
                  Yüzbinlerce insan elektiriksiz, susuz, aç ve sefil bırakılırken,
                  Devletler hukukunda  en dokunulmaz yer olarak bildirilen elçilikler, İran’ın elçiliği bile bombalanırken,
                  Ve ABD, BÜYÜK KATİL, KÜRESEL CANİ, BÜYÜK ZİYONİST, BÜYÜK ŞEYTAN ABD, BUNCA  MEZALİME, SOYKIRIMA, KATLİAMA rağmen; “Savaş suçlarıyla ilgili soruşturma başlattığını, İsrail'in savaş suçu işlediğine dair sonuca varmadıklarını” diyebiliyor,
                “Savaş suçu olması için, daha ne olması lazım, gözün göremediği bir kanıt kaldı mı” sorusu, 21.asırsa, Milenyum da sorulmuyor, sorulamıyorsa, “ÖRT Kİ ÖLEM  (artık ben öldüm)” demekten,
                    Filistinli vaizin:  "Eğer 30 bin şehit, 70 bin yaralı ve 2 milyon evsiz Filistinli, ümmeti uyandıramıyorsa, benim sözlerimin ne anlamı var?” dediği gibi,
                   Bizimde bayramda  kürsüye  çıkıp vaaz eden, minbere çıkıp hutbe okuyan imamlarımızın:
                   “Gazze’ de, D. Türkistan’ da, Arakan’da ve bir bütün olarak Müslüman alemde halen yaşananlar ortada iken ve Müslüman alemin başındakilerin kahir ekseriyetinin tek bir yaptırım uygulamadığı, katilden alışverişi bile kesmediği bu günde, ben size ne diyeyim, ne söyleyeyim, hangi bayramınızı kutlayayım” deyip,
                      Minberi terk edip, “haydin namaza” diyerek,
                      Hatta ‘Sütçü İmamın’;  “Ey ahali, tepemizde Fransız bayrağı dalgalanıyor. Cuma namazı hür insanlara farzdır. Kafanızda Fransız bayrağı dalgalandıkça biz hür sayılmayız. O halde önce kendi bayrağımızı dikelim, ondan sonra Cuma namazını eda edelim” dediği gibi,
                 Bizim imamlarımızın da;
                 “Önce Gazze’de ki, D. Türkistan’da ki mezalimi, soykırımı, katliamı durduralım, ondan sonra bayram namazı kılar, bayram ederiz”
                 “Demesi gerekir, demeli mi?” diye düşünüyor, aklımdan geçiriyorum!
                 Yetmiş yıllık ömrümde bayram edemediğim gibi, bugün, bu bayram da ise hiç ama hiç edemiyorum!!!
                  Şüphesiz “bir ritüel olarak ve Allah emrettiği için, bayram etmeden bayram edip, bayramın diğer zaruri gereklerini yerine getirerek!”
                 Bu duygu ve düşüncelerle ‘ACILARR İÇİNDE BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN.”
                  Ve bayram etmemiz, GELECEK BAYRAMLARDA OLSUN İNŞAALLAH.