Sürekli yazıyoruz, “İlla ki bir insan ölünce mi yapacaksınız, Çark Köprüsü ile eski hayvan pazarı kavşağı arasına hız kesici bir set?” diye…
Ne aldıran ne de ilgilenen var...
Böyle giderse, yakındır büyük bir facia…
Zira gün geçmiyor ki kaza olmasın kavşakta…
Geçen hafta sonu Konyalı ile Konak lokantaları arasında bir yayaya çarpmamak için hızını kesen otomobil sürücüsü, frene asılınca topaç gibi dönmeye başladı yolun ortasında ve neden sonra durabildi…
Yemek yiyenlerin ve yoldan geçenlerin şaşkın bakışları arasında zorlukla durabilen otomobil, oradaki lokantaların birine de dalabilirdi.
Hangi birim bu işle ilgileniyorsa, özellikle de hafta sonu yazılıp çizilenlerin doğru olup olmadığını anlamak için orada on beş dakika, bilemedin yarım saat dursun ve görsün gözüyle yaşanan kargaşayı…
Uyarılarımıza sırtını dönerek, insana verdiği değeri (!) ortaya koyan yetkililere, bu uyarı da çare olmayacaksa, bundan gayrı ne sözümüz, ne nazımız ne de yazımız olur…
ABDULLAH ÇELİK’İN VEFASI
İnsan yaşlandıkça duygusallaşıyor.
Böyle olduğunu ortaya koyan olaylara rastlarım zaman zaman…
Yerel medyada, yarım asrı aşkın süredir kalem oynatan, bu nedenle “Şeyh-ül Muharririn” adını verdiğimiz, sürekli sarı basın kartı sahibi (Yeni Sakarya’da iken aldı) Abdullah Çelik de bu sınıfa dahil gazeteci-yazarlar arasına girer…
Ne zaman kadim dostu, gazetemizin banisi Hasan Uyar’ın adı geçse, gözleri doluverir bir anda…
Sanmayın ki timsah gözyaşlarıdır döktüğü…
Böyle olmadığını gösterir, gözü yaşlı anlarına rastladığım çok oldu…
O unutamadığı ve sağlığında sürekli ziyaret ettiği kırtasiyeci Şaban Üstünel’in (Güvercin baba) esprilerini içeren Pazar Filesi sayfamızı kesip çerçeveletmiş, götürüp PTT Sokak’taki işyerine teslim etmiş.
İşyerinin lokomotifi Musa ve İsa kardeşlerle birlikte Çelik hoca da duygulanmış bir anda ve gözleri dolmuş.
Unutulmaz Sakaryalı “Güvercin dede” Şaban amcaya olan vefası ve bu hisli davranışı nedeniyle, yılların deneyimli gazetecisi Abdullah hocaya, Bizim Bahçe’den “Laleler” gitsin istedik.
BİR MESAJIN DÜŞÜNDÜRDÜĞÜ…
“Son yıllarda ilin hangi köşesine giderseniz gidin, Cuma günleri camilerin dolup taştığını görürsünüz.
Bu da gösteriyor ki Cumalar artık bayram coşkusu içinde geçmeye başladı.
O halde yapılacak bir şey var” diyerek göndermiş konuya ilişkin görüşlerini Kasım Bolan imzalı mesajıyla bir okuyucumuz…
Diyor ki, “Okullarda ders saatleri ile Cuma namazı vakti çakışıyor. Bu nedenle çok sayıda muallim ile öğrenci namaz kılmaktan mahrum kalıyor.
Böylece ibadet hak ve hürriyetinden oluyorlar.
Bunu gündeme getirin…
Getirin ki, hayırlı bir iş yapmış olursunuz”
Vilayet ve Milli Eğitim Müdürlüğü bu konuda ne düşünür, bilemeyiz.
İsteriz ki onlar da bu hayırlı işten payına düşeni alsın ve yerine gelsin haklı talep…
Zor mudur saatleri özellikle Cuma günlerini namaz vaktine göre ayarlamak…
Sorunu gündeme getiren Kasım Bolan’a Bizim Bahçe’den “Peygamber çiçeği” giderken, ilgililere göndereceğimiz çiçeği, sonuca göre belirleyeceğimizin altını çizmek isteriz önemle…