Son yerel seçimler öncesi hararetli ve hareketli bir süreç geçirdi partiler...
Her parti kendini güçlü göstermek adına gerçekleşmesi zor senaryolar üreterek kamuoyunu etkilemeyi ön plana aldı...
Yazılı ve görsel basın ilanlarıyla seçmene farklı mesajlar iletecek kampanyalara yer verdi.
Bu konuda öyle ileri gidildi ki, sonunda kendilerinin de inanacağı propagandalarla seçime çeyrek kala sonuçları açıklayarak “seçimlerin galibi biziz” şeklinde iddialı tablolar ortaya koydular...
Ve nihayet seçim günü gelip çattı...
Katılım her zamankinden fazla oldu ve sandıktan bir kez daha ve de güçlenerek çıkan, AK Parti oldu.
Esasen “Perşembenin gelişi Çarşamba” mitinglerinden belli gibiydi...
Muhalefet partilerini tekzip edercesine meydanı doldurmak bir yana, Yenicami ile Orhan Camii arasındaki bulvara taşan o muhteşem kalabalık; hırsızlıktan arsızlığa, tek adamlıktan diktatörlüğe acımasızca suçlanan liderine ve partisine sahip çıkacağını gösterir bir tablo ortaya koyuyordu...
Bunun bindirilmiş kıtalarla alakası olmadığı görülüyordu...
Yediden yetmişe inançlı bir kalabalık arasında Başbakan konuşurken, gözyaşlarını tutamayan kadın erkek partililerin varlığı da gözlerden kaçmıyordu...
30 Mart seçimleri, sanırsınız belediye başkanlarını değil de Başbakan’ı seçiyor gibiydi...
Hava böyle olunca yerelde kim aday yapılmış, hiç önemi yoktu. Zira halk erkenden kararını vermişti...
Bunu, mitingler açık ve net şekilde gösteriyordu...
Nitekim sonuçlar aynı doğrultuda çıkarak halkın hissiyatını gösterir bir rakama ulaşıp şehrimizde tüm, ülkemizde ise çoğunlukla belediyeleri AK Partili adaylar kazandı...
Parti-cemaat kavgası içinden çıkılmaz bir hal aldı...
Şimdi partide “cadı avından” söz ediliyor...
Zaferin sıcaklığı henüz devam ederken, erkenden başlayan ya da başlatılmak istenen bir paralelci arayışı ile partide hiç de hoş olmayan bir cadı avının başlatıldığı haberleri düşmeye başladı gündeme...
Görevini eksiksiz ve iyi niyetle yapan, devletine hizmeti her şeyin ötesinde kutsal sayan görevlileri “cemaatçi” damgasıyla işinden etmenin kimseye bir yararı olmayacağının altını çizmek isterim, önemle...
Politize olmamış, seçim öncesi herhangi bir propagandaya katılmamış, herhangi bir ihanet içinde olmamış; dürüst, çalışkan ve yetenekli kamu görevlilerini basit şekilde kin, nefret ve önyargı ile şikayet edip damgalamak isteyenlere karşı, partinin uyanık olması gerekir...
Böyle zamanları bekleyen fırsat düşkünlerinden gelen şikayetler değerlendirmeye alınırken, çok sağlam bilgi ve belgelere ihtiyaç duyup, gereği ona göre yapılmalıdır...
Aksi halde, başlatılan ve adına “Cadı avı” denilen operasyonlardan zararlı çıkan ülkemiz, insanımız ve hükümet olacaktır...
Bu konuda AK Parti İl Teşkilatı, milletvekilleri, parti üst kurullarına önemli görevler düşüyor...
Bilinsin ki bu işin sonunda bir büyük vebal var... 
Kimseyi haksız yere işinden, aşından etmek partinin de sonunu getirebilir.
O nedenle uyaralım istedik erkenden AK Parti İl Teşkilatı’nı...