Ülkemizde özellikle sıcak ve kurak geçen yaz aylarında yer yer boy gösteren orman yangınları, sadece o güzelim ve yıllar öncesine dayanan bir maziye sahip ormanlarımızın yanında yüreklerimizi de ateşe atan yangınlar olarak kalır içimizde…

Ne zaman, nerede ve nasıl çıktığı özellikle son çeyrek asırda hep soru işareti olan orman yangınları sonucu kelleşen yamaçları gördükçe, seyahat sırasında ülkem adına üzüntü duymuşumdur…

Bilinçsizce yapılan ve atılan cam türü yansıtıcı özellikli maddeler bir yana, ülke düşmanı hain ellerce kasten çıkarılan yangınlar ormanlarımızı, doğal zenginliklerimizi de alıp götürüyor...

Yine öyle sıcak günler, aylar var kapıda…

Sevinirim yaz mevsiminin getirdiği güzellikleri yaşamak adına ancak gelince aklıma büyük orman yangınları, gölgelenir duygu ve düşüncelerim…

Bir cihan imparatorluğu olan Osmanlı bu konuda tavrını “Ağaç kesenin başını keserim” anlayışıyla ortaya koyarken; “Kıyamete yakın dahi olsa, ağaç dikiniz”  şeklindeki ilahi buyruğa göre hareket etmenin önemine değinmeden geçmek olmaz elbette…

17 Ağustos büyük afetinin ilk günlerinde Bulvar’da rastladığım dikilmeye hazır bir çam fidesini, PTT binasının karşısındaki alana özenle diktiğim hiç çıkmaz aklımdan…

Oradan ne zaman geçsem, bir insan boyuna yaklaşan ağacı sever okşarım…

Bütün bu duyguların kaleme dökülmesindeki tek amaç; trafik kazaları, boğulmalar ve orman yangınları ile o güzelim yaz aylarında oluşacak üzüntüye davetiye çıkarılmamasıdır…

Ormanlar bir ülkenin ortak zenginliğidir ve onu koruyup kollamak, hepimizin üzerine düşen önemli bir görevdir hiç kuşkusuz…

Mevcutların korunup kollanması için gösterilen ilgi ve duyarlılık en az bir Avrupalı kadar olmalı ki o yeşil cennetin zevkine varılsın...

Geçen hafta sonuna doğru Fethiye’de idik…

Bizlere hediye olarak verilen ürünler arasında çam balı da vardı…

Enfes kokusu ve tadıyla “Çam balının yatağı, arıların otağıdır” o gür ağaçların oluşturduğu ormanlar…

Nasıl ateşe verilir o devasa çam ağaçları!

Evet…

Serdivan’da itfaiye gelinceye kadar yanıp iskelet haline dönüşen bir ahşap evin sonrasında da aklıma ilk gelen, her yaz mevsiminde yangınlar dolayısıyla kaybettiğimiz o büyük, o muhteşem ormanlarımız olur…

Yaz mevsiminin ayak seslerini duyduğumuz şu günlerde dileğim odur ki; böyle acı ve telafisi zor yangınlardan Mevla ilimizi ve ülkemizi korusun...

“Orman ve toprak sevgisi, anne-baba sevgisine eş değerdir” diyen düşünüre hak vermemek mümkün mü!

O halde birey olarak üzerimize bu konuda düşen görevleri yerine getirmede gereken özen ve önemi göstermeliyiz...