Paylaşmayı seviyorum galiba,
Yediğim ekmeği, duygularımı, düşüncelerimi, bildiklerimi, biriktirdiklerimi paylaşmayı seviyorum.
Bunu ne zaman mı anladım? Son üç haftadır.
Pazartesileri bu köşede olamamanın benim için ne kadar büyük bir eksiklik olduğunun farkına vardım. Düşündüklerimi, bir hafta boyunca sizler için biriktirdiklerimi her pazartesi sizlerle paylaşmak meğerse benim hayatımda ciddi bir yere sahipmiş.
Nedensiz değildi aslında takdir edeceksiniz ki Sakarya Ticaret Borsası’nın Genel Sekreteri olmak ciddi bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Sizlerden uzak olduğum bu dönemde kurum olarak yaşadığımız seçim süreci bizlerin uzak kalmasını da beraberinde getirdi. Siz değerli okurlarımdan bu nedenle özür dilemeyi de kendime bir borç biliyorum.
Bu hafta içi ülke içinde ve Sakarya’da yaşananları yakından takip etme şansını yakaladım. Yeni Yönetim Kurulumuz ile birlikte şehrimizin önde gelenlerine de tanışma ziyaretlerini gerçekleştirdik. Çok şey konuştuk tabii ki hem şehir adına hem ülke adına düşüncelerimizi, olması gerekenleri paylaştık. Ama en çok dikkatimi çeken Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun söylediği birkaç cümleydi. Ülkenin ihracat rakamlarından bahsetti. Usta bir siyasetçi olması nedeniyle ithalat rakamlarından bahsetmedi fakat yapmış olduğu bir tespitin altına imza atmamakta mümkün değil.
“2023 yılındaki ihracat rakamlarını yakalayabilmemiz için ihracat yaptığımız ürünlerin sayısını arttırmak yerine ihracat yaptığımız ürünlerin niteliğini arttırmamız gerekiyor. Yani bu demektir ki ürünlerimiz yurt dışına marka olacak konuma geldiğinde biz hedeflediğimiz ihracat rakamlarını yakalayabiliriz.” Aslında çok da haksız değil Sayın Toçoğlu çünkü Almanya’nın araba firmaları sürekli kendilerini yeniledikleri ve artık bu sektörde marka oldukları için ihracat rakamları gün geçtikçe daha da artıyor.
Hazır arabalardan bahsetmişken sahi bizim yerli otomobil ne durumda? Siyasilerden son dönemde bu konu ile ilgili bir açıklama duyan var mı? Yani 2023 yılı için hedeflediğimiz ihracat rakamlarına ulaşabileceğimiz en önemli nokta kendi arabamızı ürettiğimiz ve onu marka haline getirip ihraç ettiğimiz noktadır. Bugün Türkiye’nin övündüğü ihracat rakamlarına baktığımızda birinci sırada otomobil sektörünün olduğunu görüyoruz. Sakarya’da üretilen bir otomobil markasının ülke ihracatına katkı yaptığını düşündüğümüzde insana büyük keyif veriyor.
AHLAKLI NESİL
Son günlerde özellikle siyasilerin polemiklerinin arasında ahlaklı nesil kavramı ön plana çıkıyor. Tabi ki her siyasi görüş kendi düşüncesini, hayat felsefesini yansıtmaya çalışıyor. Bu yaklaşımlar toplumun bir kesimi için doğru kabul edilse de diğer kesimin tasrif etmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Dolasıyla özgür ve demokratik toplumlarda olması gereken saygı kavramının özellikle altını çizmekte fayda var.
Ben sizlere farklı bir ahlaksızlıktan bahsetmek isterim. Çocuk işçilerden! Aslında bu konuyu kaleme almayı hiç düşünmüyordum fakat geçtiğimiz cumartesi günü bir ulusal gazete de okuduğum haber, bu konuyu ele almam gerektiği hissini de beraberinde getirdi. Üstelik bu konu ile ilgili Sakarya’daki resmi rakamları merak etmiyor da değilim hani.
Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Türkiye’de 893.000 çocuk işçi çalıştığı tahmin ediliyor. Bu rakam azımsanmayacak bir rakam ve kaygı verici. Bana göre toplumun çözmesi gereken en önemli ahlaksızlıklardan bir tanesi de çalışan, çalışmak zorunda bırakılan çocuk işçiler.
Geçtiğimiz cumartesi okuduğum haber son derece ilginç. Yer Adana, 13 yaşındaki Ahmet Yıldız adlı öğrenci 14 Mart tarihinde başını bir plastik enjeksiyon makinesine sıkıştırıp feci şekilde can veriyor. İşyeri sahibinin plakasını alamadığımız bir araba çarptı edepsizliğinin ötesinde mahkeme sonrası babasının yaptığı açıklama tüyleri diken diken ediyor :
“ Oğlumu Allah verdi Allah aldı. Kaderi öyledir. Yapılacak bir şey yok. Şikayetçi değilim. Allah işyeri sahibinin işini gücünü rast getirsin.” Aslında davada şikayetçi olmaması için aldığı parayı açıklasaydı karakterini ortaya koymak açısından daha mantıklı bir açıklama olacaktı. Tıpkı gözünü kırpmadan zavallı Ahmet’i o ağır ortamda çalışmaya mecbur bıraktığı gibi.
Bu acı haber sonrası ben yetkililerden Sakarya’da çalışan çocuk işçi sayısı konusunda bir açıklama bekliyorum. Çünkü bu konu ve Adanalı Ahmet’in babası gibi insanlar bu toplum içindeki ahlaksızlıklardan bir tanesi.
NOT: Sakarya Ticaret Borsası ve Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu ve Meclisine yeni görevlerinde başarılar diliyorum. Bu şehrin onların çalışmalarına ve projelerine çok ihtiyacı var.