De ki:

"De ki: Size bir tek vaaz edeyim, ikişer iki-şer ve teker teker Allah için kıyam ediniz, sonra tefekkür ediniz. Arkadaşınızda cinnet yoktur. O, ancak şiddetli bir azabın önünde size nezir (uyaran)dır. (Sebe: 34/46)

Bu mübarek âyetler de Resûl-i Ekrem'in hangi hususa dair ümmetine öğüt verip onları hakikat aramaya sevk eylediğini bildiriyor. 0 Yüce Peygamber'de cinnetten bir eser bulunmadığını güzelce tefekkür edip anlamalarını emr ediyor.

Ey Son Peygamber!. Ümmetine (Deki,) ben (size ancak birşey ile öğüt veririm.) size en mühim bir haslet ile vasıflanmayı tavsiye eder, sizi irşada çalışırım. Şöyle ki: (Allah için) sırf Allah rızası için benim meclisimden ayrılırsın (ikişer ikişer ve teker teker kalkarsınız) gerek birlikte ve gerek tek olarak Peygamberimizin hal ve vasıflarını düşünürseniz, onun sizlere neleri getirip tebliğ ettiğini güzelce tefekkür edersiniz, bunun neticesinde size tebliğ ve teklif ettiği şeylerin doğruluğunu, yüceliğini anlamış olursunuz.

Ve bilmiş olursunuz ki: (sizin arkadaşınızda) Size arkadaş olup ilâhi hükümleri tebliğ eden Muhammed -Aleyhisselâm- da (cinnetten bir eser yoktur) onun ne kadar yüksek bir akla yüce vasıflara nail ve ne kadar hayır dilerce bir irşada çalışmakta olduğu pek mükemmel anlaşılmış olur. Ve (o) Peygamber (sizin için şiddetli azabın önünde) cehennem  azabının gelmesinden önce (bir korkutucudan başka değildir) sırf sizi büyük bir felâketten, bir cezadan korumak içindir ki, size nasihat veriyor, size ahret azabını hatırlatarak sizi ondan kurtarmaya çalışıyor. Artık siz de onun bu hayır dilediğine karşı teşekkür arzında bulunmalı, tebligatına riayet etmeli değil misiniz? (Ömer N. Bilmen)

VAAZ VE TERZİ

Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.):

Uyuduğum esnada gördüm ki, insanlara bana arz olunuyorlar. Üstle­rinde de gömlekler vardı. Bu gömleklerin bazısı insanların üzerinde göğüs hizasına kadar varıyor ve bazısı da bundan daha aşağıya kadar varıyordu. Bu sırada Ömer İbnu'l-Hattâb da gelti. Onun üstünde, eteklerini yerde sürüdü­ğü bir gömlek vardı' buyurdu. Sahabiler:

“Ey ALLAH'ın resulü! Bunu, neyle yorumladın?” diye sordular. Resulullah (s.a.v.): “Din ile” dîye cevap verdi.

(Buhârî, İman 15, Fezâilu's-Sahabe 6, Ta'bir 17, 18; Tirmizî, Rü'ya 9, 2286; Nesâî, İman 18; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/86.)

Vaaz tatlı ve gönülden yapılan öğüte denir. Vaaz etmek için din görevlisi olmaya gerek yoktur, sadece din gönüllüsü olmak yeterlidir. Tabii ki cami ve kürsü ile bütünleşen vaizin vaazına da doyum olmaz.

Vaaz hazırlanır ve nasıl yapılır sorusu her asrın derdi olmuştur. Eski vaazların tekrarı, ihtiyaç olmayan konuların anlatılması, kavga ve ihtilaf çıkaran vaazlar gibi bir çok başlıkta toplayabiliriz Vaaz eden ile edilen arasında ki bilgi, kültür, beklenti arasında ki uyum tam tesbit edilmezse o vaaz başarılı olmaz.

Vaaz eden aslında muhatabına manevi bir elbise giydirmektedir. Bir terzi disipliniyle meselenin ele alınması gerekir. Hazır takım elbise satmak maharet istese de, terzi olarak yapıp yakıştırma bin maharet ister.

Vaaz eden öncelikle muhatabının manevi ölçülerini dikkatle almalıdır. Ölçü hatası yapanın elbisesi gibi, vaazı da mutlu sonuca ulaştırmaz. Daha sonra kumaşın özelliği gibi, vaaz edeceği konunun hazırlık özelliğine dikkat etmelidir. Kumaşın mevsimi gibi, vaazın da mevsim ve ihtiyacı karşılamasına dikkat etmelidir.

Vaaz prova ve hazırlıklarıyla sunum bir terzinin özeninden daha dikkatlice olmalı ki sonuç faydalı olsun. Unutmamalı ki vaiz bir terzi ihtimamıyla cemaatine manevi libas giydirmektedir. Terzi bir kişiye elbise dikerken, vaiz ise binlere birden dikmektedir. Terzinin hatası işçilik ve kumaş zayiatıdır. Vaizin ki ise dünya ve ahret zayiatıdır.

Dostlar sizde terzi seçerken gösterdiğiniz dikkatten daha çoğunu, vaiz seçerken yapınız.

RAMAZANDA GÜZEL RUYA GÖREBİLDİK Mİ?

Hz. Peygamber, görülen iyi ve güzel rüyalarla ilgili de şöyle bir tavsiyede bulunmuştur: “Sizden biri, iyi ve güzel bir rüya gördüğünde, onu sadece sevdiği kimseye anlatsın, onun dışındakilere anlatmasın.” Bunu yaptığı takdirde hayır hasıl olacağını anlatmak istemiştir.

Hz. Peygamber, bilhassa sabah namazından sonra ashabının rüyalarını tabire zaman ayırırdı ve “içinizden kim bir rüya görmüşse anlatsın ki ben onu yorumlayayım” derdi. Yine böyle dediği bir günde, adamın biri dedi ki: “Ey Allah'ın elçisi! Ben bu gece rüyamda bir bulut parçası gördüm ki, ondan bal ve yağ akıyordu. Bazı insanlar ondan avuç avuç alıyorlardı; bazıları ise ancak az bir kısmını alabiliyorlardı. Ayrıca gördüm ki, gökten yere doğru bir ip uzanmış ve sen o ipe tutunup yükseliyorsun. Ardından başka bir adam ona tutundu ve yükseldi.

Sonra başka bir adam tutunup yükseldi. Sonra başka bir adam ona tutunduğu sırada, ip koptu; fakat sonra ip ona ulaştı ve o da yükseldi.” Daha Hz. Peygamber yoruma başlamadan, orada bulunan Hz. Ebubekir, “Ey Allah'ın elçisi, izin versen de ben onu yorumlasam” dedi. Hz. Peygamber "yorumla!" dedi. Bunun üzerine Ebubekir dedi ki: Bulut, İslam bulutudur. Ondan akan bal ve yağ ise Kur'an'dır; onun tatlılığı ve yumuşaklığıdır; ondan avuç avuç alanlar

Kur'an'ı çok okuyanlardır; az alanlar ise onu az okuyanlardır. Gökten yere uzanan ip, senin üzerinde bulunduğun haktır; sen onu tutuyorsun ve Allah seni onunla yüceltiyor. Ardından gelen biri onu tutuyor ve o da yükseliyor, sonra başka bir adam onu tutuyor ve o da onunla yükseliyor; sonra başka bir adam onu tutuyor, fakta ip kesiliyor, ama ona ulaştırılıyor ve o da onunla yükseliyor. Haber ver ey Allah'ın elçisi, yorumumda isabet mi ettim, yoksa yanlış mı  yaptım? Hz. Peygamber dedi ki: “Bir kısmında isabet ettin; diğer bir kısmında ise hata yaptın!”

 

Bir gün Ümmü’l-Fadl adındaki bir kadın sahabi, Hz. Peygamber’e gelerek şöyle dedi: “Rüyamda gördüm ki, sanki evimde senin bir parçan var.” Hz. Peygamber, “gördüğün rüya hayırdır; Fâtıma bir erkek çocuk doğuracak, sen de onu emzireceksin” der. Rüyayı gören Ümmü’l-Fadl, bir süre sonra, Hz. Peygamber’in kızı Fâtıma’nın Hasan’ı dünyaya getirdiğini ve kendisinin de onu bir süre emzirdiğini anlatmıştır.

VAAZ TESİR ETMİYOR DİYE TEVEBE VE SİTİĞFAR ETMEK

İnsanı tesirlendirmeyen vaazın, vaiz ile alakasının olduğunu söyleyebiliriz. Her söz herkese tesir etmez. Gönülden, hikmetli olarak ifadenin elcevap tesiri vardır.

Peygamberimiz tüm insanlara söylediği halde, kabul etmeyenlerde vardır. Tabi bizler kendimizi Resulle boy ölçmek hadsizliğine düşmemeliyiz.

Tebliğ, davet ve vaazın fayda vermemesinin bir sebebi de dinleyenin kendi özel halidir. Niyeti, bilgi dağarcığı, beklentisi, şüpheciliği, haram gelirleri ve benzeri bir çok şey vaaz dinleyin vaazdan etkilenmesine mani olabilir.

Bu sebeple vaaz tesir etmeyeninde tedaviye ve tevbe, istiğfara ihtiyacı vardır.

 Yasin suresi; 11 - Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.

Rabbine yol bulmak isteyeni uyarmak ve uyandırmak mümkündür.

Doğru kişiden ve doğru vaazdan tesirlenmemek bir tevbe ve istiğfar sebebidir.

MAHMUT EFENDİDEN

Halid Efendi vardı. Çok derin hocaydı. Allah rahmet etsin. Bitlis’ten gelirdi. Bana da uğrardı. Bir gün Bakırköy’de birinin evine geldi. Ben de “ona uğrayım” dedim. Elini öptüm. Konuşuyorduk. Vaaz niçin tesir etmiyor?

O da, “Bir hoca dedi ki, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Mevlâ’ya yalvardı. ‘Evvelki ümmetleri günah işleyince maymun, hınzır ederdin. Benim ümmetimi etme.’ Mevlâ buyurdu ki, ‘Suretlerini etmem. Fakat ruhlarını maymun, hınzır ederim.’ Bakıyorsun insan, kafa var, eli var, kulağı var, gözleri var, evinin yolunu bulacak kadar aklı var, adam daha. Halbuki içi maymun. Maymun söz, laf anlar mı?”

Dışından insan gözüküyor, içinden maymun. Sana sığındık ya Rabbi! Sen kayır bizi. Başka kimse kayıramaz. “Şeriatımı kayırın ben de sizi kayırayım” diyor Allah Celle Celaluhu.

Edebli olsanız ne olur? Haram nedir? Dans nedir? Kadın erkek bir arada oturmak nedir? Bir ihtiyaç mı var; yemek yeme gibi? Yemeğe ihtiyaç olunca insan zorlanır. Böyle bir zorun mu var? “Ben de seni maymun ederim” diyor Mevlâ.

Rabbim buyuruyor ki “Biz cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki onların kalpleri vardır ama bu kalplerle idrâk etmezler, gözleri vardır onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla işitmezler. Hasılı onlar hayvanlar gibi, hatta onlardan da şaşkındırlar. İşte asıl gafil olanlar onlardır.” (araf suresi, 179)

Maymun oma konusunda Bakara suresi, 65 ayetin de; “İçinizden cumartesi günü haddi aşanları elbette bilirsiniz. Biz böyle yapanlara «Aşağılık maymun olun!» dedik.