Şehrimizde alışveriş deyince, ilk akla gelen mekanın adıdır Uzunçarşı…
Yıllardır da böyle bilinir…
Çarşının kendine has saymakla bitmez özellikleri vardı, kaybolmaya yüz tuttu, yavaş yavaş…
Kimler gelip kimler geçmedi bu tarihi çarşıdan…
Mimarisinin, taban ve tavan hariç değiştiği söylenemez…
Şimdi babadan oğula mesleklerini sürdüren bizim bildiğimiz topu topu beş esnaf kaldı…
Gerisi ya sattı dükkanını, ya yaşlandı bıraktı işini ya da vefat edip aramızdan ayrıldı…
Manifaturacı Recep Uslu almıştı bayrağı babasından…
Uzun süre çalıştı çabaladı…
Şimdi o da oğlu Murat Uslu’ya teslim etti, babasından kalma bayrağı…
Hemen yanındaki işyeri Gülseven Helvacısı…
Kendine has damak tadıyla ikinci kuşak Gülseven kardeşlerce yürütülüyor…
Girişken ailesinin tek temsilcisi rahmetli Faruk Girişken’in oğlu Sefa Girişken…
O da aldığı bayrağı daha da yükseklere taşıyarak sürdürüyor baba mesleğini, çarşının hazar boncuğu olarak…
Yine bir manifaturacı Yavuz Savaş, babası rahmetli Hasan Savaş’ın eserini ayakta tutmaya çalışıyor.
Dükkan komşusu Kolunsağlar, manifaturada dünden bugüne ayakta kalmayı başaran bir diğer tanınmış aile olurken; çarşı denince ilk akla gelen sembol isimlerden Berköz, Aldinç, Paker, Sakallıoğlu, Aker, Alican, Uzel, Akay, Yünüak, Kara ve Tuğcu gibi köklü ve geniş ailelere ait işyerlerinden ve sahiplerinden eser kalmadı.
Uzunçarşı bu nedenle ana ve babasını kaybetmiş bir yetim gibidir…
Çarşının tarihçesini konuşurken Manifaturacı Özcan Toplan ile bunlar geldi geçti bir film şeridi gibi gözümüzün önünden…
Maziye bir yolculuk yaptık, o günleri bugünmüş gibi hatırlayan Toplan ile…