Bitmiyor, bitmeyecek… Acaba soruları içimizi hep kuşatacak. İnsan hiç vazgeçemeyecek. En zor zamanlarda bile içindeki duygunun esiri olacak. Bizi esaret altına alan duygunun adına ise “Umut” denecek.

“Umut Dünyası” sözü ne kadar da anlamlı… Bu dünya, bize ne kadar ağır darbeler indirse de, onlarca kez yere düşmemize rağmen maçı kazanma umudunu hiç kaybetmeyiz. Hakem sonucu açıklayana kadar maçı almak için umudumuzun peşinden koşar dururuz…

 Thomas Edison ampulü icat etmeden önce iki binden fazla deney yapmış. Yani “bu sefer olur mu acaba?” sorusu iki binden fazla kez içini kemirmiş, ünlü mucidin. Hepsinde de hayal kırıklığı ve hüsran yaşamış.  Umudun hep peşinden gitmiş lakin…Bazen de inatla devam etmek gerekir sözün özü. Thomas Edison belki pes etseydi dünya bir şey kaybetmezdi.Ampul icat olmazdı demek saçmalık olur.Elbette başka mucit icat ederdi ampulü ama Thomas Edison adını günümüze taşıması da neredeyse imkânsız hale gelirdi.

Yolda şans oyunlarının kâğıdını buldunuz diyelim. Yapacağınız şeyi tahmin etmek zor değil. İkramiyenin çıkıp çıkmadığına bakarsınız. Kâğıdıhiç bakmadan çöpe atarsanız içinizdeki “acaba” sorusu tüm benliğinizi yakar durur. Ateşi söndürmek için ihtimali milyarda birden bile az olan umudun peşinden gitmektir. Yani kâğıda bakıp “zaten çıksaydı yere mi atılırdı?” cümlesini kurmak gerekir yani ikramiyenin çıkmadığını tasdik etmek...

“Umut, uyanık adamın rüyasıdır” der, Antik Yunan Filozof Aristo. Gerçek olsun diye çabaladığımız ve dua ettiğimiz bir rüya. Günlerce, aylarca belki de yıllarca o rüyanın peşinden gideriz. Belki ömrümüz yeter belki yetmez ama umutlarımız ömrümüzden uzundur. Umutsuz insan, yaşayan ölü gibidir…

Bazen maç biter, umudumuz bitmez. “Yenilen pehlivan güreşe doymaz” atasözü buna en iyi örnektir ve çok manalıdır. Yenilen pehlivanın içindeki “bu sefer yenebilir miyim acaba? ” sorusu hiç kaybolmaz. Onu, acınası ve komik duruma düşürmesine rağmen tekrar maç yapma isteğini yeniler durur. Daha öne dediğim gibi içindeki duygunun esiri olur ve acı ama gerçek olan durumu görmek istemez…

Olmayacak duaya âmin denemeyeceği gibi boş umutların peşinden de koşmamak gerekir.  Alman Filozof Friedrich Nietzsche der ki “Umut sadece eziyetin süresini artırır.” Bazı hayaller için çok doğru bir ifadedir bu yorum. Yenilen pehlivanın umudu kendisine eziyetten başka bir şey değildir… Tamamen güreşi bırakmamalı pehlivan, ama önündeki başka maçlara bakmalıdır…

Sözün ve mücadelenin bittiği yerde “Allah’tan umut kesilmez” evresi başlar. İnsanın elinden bir şey gelemiyorsa onun takdirini beklemek ve kabullenmek gerekir… Zaten her hâlükârda onun isteği olmayacak mı? Genelde hastalar için kullanılan bu tabir yaşamımızın her alanında geçerlidir aslında…

Allah içi boş umutlardan bizi korusun ve hayırlı şeyler nasip etsin inşallah. Allah’a emanet olun… Size şiirle veda etmek istiyorum.  Şairimiz Özdemir Asaf’tan “Umut Yaprakları”

Öyle bir ilkyaz ol ki korkut yaprakları, 
Öyle bir son yaz ol ki tut yaprakları, 
Sararıp dökülürken güz rüzgârlarında 
Ardında savrulsunlar, unut yaprakları. 
Sevinçlerinde onlar vardı,, hüzünlerinde onlar 
Seninle yeşerdiler, seninle soldular.
Olsunlar senden sonra da umut yaprakları

(Gazetemizde yayınlanan ilk yazılarımdandır;Dikkatli okuyucularımdan özür diliyorum.Haftaya yeni yazılarla görüşmek dileğiyle)

e-mail : [email protected]