Umberto sen bilir miydin ki “Zamanın akışı içinde öyle zaman geçti ki, o dönemde insanın adı bile anılmazdı.” (İnsan suresi/1). Senin ve büyüklerinin rabbi insanı bir beşer ve halife olarak bu dünyaya getirdi. İnsan kendi dileğiyle ne geldi, ne de imtihana tabi oldu. Hepsi yaratanın iradesiyle oldu.
Umberto, gidiş sırası dedendeyse, geliş sırası da sende, bildin mi bu hakikati kuzum. Hayat ana karnında başlar ve ölümde ana karnında veya dünya denilen âlemde aralıksız devam eder. Sen ana toprağından dünya toprağına ayak basarak bu alemi şereflendirdin.
KISMETİNDİR GEZDİREN YER YER SENİ
GÖKLERE ÇIKSANDA AKİBET YER YER SENİ
ONUN İÇİN ONUN ADI OLDU YER
İNSANI O KENDİ BESLER KENDİ YER
Umberto, sen dünyaya geldiğinde seni seven ebeveynin ve deden var ise bu sevgi Allahın kalplere koyduğu rahmaniyetin tecellisidir. Allah tan bağımsız sevgi olmaz ki, öyleyse sevgiyi yaratan ve kalplere koyana öncelikle “sevgi ve hamd” etmeliyiz değil mi? Ama Allah’ı sever gibi hiçbir şey sevilmez Umberto, ancak Allah için sevilir her şey, Umberto Ali.
Unutma ey torun senin patiklerin dedenin çenesinde ahret yolculuğa çıkarken, sana söylenen “Çıkar pabuçlarını hemen! Çünkü kutsal vadidesin sen” (Taha/ 12) ayetinin farklı bir anlamıdır değil mi Umberto.
Umberto sen bir yetimin torunusun, insanlık da YETİMİN Sallallahu aleyhi vesellem ümmetidir. Fakat unutma ki, her fanı geçici ve göçücüdür” “Ben öyle sönüp batanları sevmem” (En’am/76) diyen İbrahim peygamberin sözü üzerine, batmayan sadece Alemlerin rabbi olan Allahtır. Fani fani kadar sevilmelidir. Bilmem sende o günlere erişirsen torununun patiklerini kefenine koyacan mı?
Umberto bil ki ahrette hiç kimse bize yardım edemez Allahın izni olmadan. “Hiç kimse bir başkasının günahını yüklenemez. Eğer çok ağır yük altında ezilen biri, taşıma işinde başkasını yardıma çağırsa, yükünden az bir kısmını bile taşımayı kabul etmez. İsterse yardıma çağırdığı onun en yakın akrabası olsun.” (Fatır suresi/18)
Umberto peki sen dedenle ahret hayatında beraber olmak ister misin, işte ilahi formülü şudur; “Kendileri iman edip zürriyetlerini de iman ile kendilerinin izinden gidenlerin nesillerini de kendilerine kavuştururuz. Onların emeklerinden hiçbir şeyin mükâfatını eskitmeyiz. Onlardan her biri kazandığı güzel neticeleri ile daimdir” (Tur/ 21)
Umberto söz çok imkan az, son sözümüz “ Ey rabbimiz. Bizi ve bizden önceki mümin kardeşlerimizi affeyle. İçimizde müminlere karşı hiçbir kin bırakma. Duamızı kabul buyur yarabbena. Şefkat ve ihsanın son derece fazladır” (Haşr/10)
Umberto şunu da unutma dedenin cenazesine katılıp, sosyal medyada ağzı laf edenler, hiç ama hiç hayat ve ölüm üzerine bir şey bilmiyorlardı. Onların hali “Bildikleri, sadece dünya hayatının dış görünüşüdür. Ama ahretten habersiz ve gafildirler” (Rum/7) Bu sebeple ölüm siyah gözlük ardına saklanmak değil, iman aydınlığıyla hayatı anlamlandırıp, yaşamak ve rahmet dilemektir.
Umberto Müslüman o kimsedir ki sağlığında ve vefatında cami cemaatini imanına şahit tutmaktır. Peygamberimiz buyurdu ki; “İnsan ِölünce, üç ameli dışında bütün amellerinin sevabı kesilir: Sadaka-i câriye, kendisinden istifade edilen ilim, arkasından dua eden hayırlı evlât.” (Not; Umberto Ali, Mehmet ali Bırand’ın torunudur)
TRAFİKTE SORUMLULUK HAREKETİ
Ben babamı trafik kazasında kaybettim. (aralık 1978) Bir belediye otobüsü şoförünün dikkatsizliğinden büyük bir acıyı yaşadık sadece ailece değil, onu tanıyan cami cemaatiyle beraber. Zira onun son görevi şerefiye camii imam hatipliği idi. Sevilen, kuvvetli hafız, güçlü bir hatip ve örnek ve takip edilen bir din gönüllüsüydü. O kırk dört yaşındayken aramızdan ayrıldı. Cümle geçmişlerimize rahmet olsun.
Düşünce ufuklarımdan biride, yollara trafik ikazlarının yazılı olarak konulması idi. Hamd olsun buna eriştim, ayrıca bir çok otobüs ve minibüsün arka camına trafik işaretlerinin ve sorumluluğunun resim ve yazılarının konulması beni son derece memnun etti.
Şimdi iş sürücülere kalmaktadır. Bir sözü şöyle çevirsem ne dersiniz “Bana araba sürüşünü göster, sana kim olduğunun söyleyeyim”. Hele de İslami hassasiyet görüntüsü olarak algılanan sakallı vs sürücülerin haşin bir sürücülük gösterileri maalesef sünnete değil, farza bile aykırı davranıştır.
Trafikte ki sorumluluk hareketinin yetkililerine teşekkür ve dualarımı arz ederim. Fakat arabasında bu resim ve yazılardan olup ta yanlış sürüş yapanlara Kur’anın ifadesiyle “Siz insanlara erdemli olmayı emrederde kendinizi unutur musunuz Hala akıllanmayacak mısınız” (2/44) ayetini hatırlatmak isterim.
Trafikte düzen ve intizam tevhid inancının ameli gereğidir. Asla hafife alınacak mesele değildir. Ki birçok canların yokluğuna sebep olmaktadır. “Hem kibirli kibirle yürüme. Zira ne kadar kibirlenirsen kibirlen, ne yeri yarabilirsin, ne de dağların boyuna erişebilirsin. Böylesi davranışların hepsi kötü olup, Rabbinin nazarında hoş görülmeyen şeylerdir.” (İsra/ 37-38)
Unutmayın hala kavşaklarda ki önceliği öğrenemedik vesselam. Ya şoför değiliz, ya da okuma yazmamız yok.
Allah’ım trafik de işlediğim hatalardan dolayı affını istiyorum.
GÜNAH BAĞIMLILIK YAPAR
Her şeyi bileceksin ama yapmayacaksın sözünü duyarız ki bu söz yalandır. Unutmayalım ki günahlar sadece o anı ilgilendiren hususlar değildir. Günahlar bağımlılık yapar ve terk edilmesi de oldukça zordur. Mesela ticari günahlardan faize vs. alışanlar, zina ve benzerlerine bulaşanlar, kumar çeşitlerine dalanlar, gıybet, yalan ve iftirayla coşanlar belki birçoğu bunun günah olduğunu bildiği gibi bırakacağını da düşünmektedir. Bilirsiniz ki Yusuf aleyhisselamın zalim kardeşleri de O’nu öldürüp ya da bir yere atmayı planladıktan sonra “Ondan sonrada tevbe ederek Salih kimseler olursunuz, babanızla münasebetiniz düzelir, işiniz yoluna girer” (Yusuf/8) dediler. Fakat bu günahlarının ardından, başka günahlara daldırlar ve babalarına yalan sözler, yalan gözyaşları ve yalancı kanlı gömlekle beraber daha sonrada Yusuf’a hırsızlık iddiasında bulundular.
Hiçbir günah bıraktım demekle bırakılmaz. Günaha alışmış bir bünye onu daima talep eder. Bu sebepledir ki günaha alışmamak gerekir. Alıştıktan sonra bağımlılık yapar. Ve o günahkarı helake sürükler. Tövbe, günaha alışmamaktan daha zordur. Herkes başaramaz tövbeyi, bu sebeple günahlar ağımlılık yapar. Sizde günahlarınızı gözünüzün önüne getirin ve haklı olduğumu anlayacaksınız. Unutmayınız ki “Durum hiçte öyle değil, günah işleyip de günahın kendisini her taraftan kuşatıp kapladığı kimseler var ya! İşte onlar cehennemliktir. Hem de orada ebedi kalacaktırlar” (Bakara/ 81)