Yerli ve milli deyince insanın emeği, niyeti, çabası pek ön planda olmuyor maalesef…
İlla ki her şeyi senden olacak…
Halbuki her insan farklı, yeryüzü de farklı, özellikler de farklı…
Madenler ve elementler de tüm bu farklılıklar birbirini tamamlasın diye var...
Ne sende yok diye başkasından almamak olmaz, ne de sadece sen de var diye paylaşmamak…
Zaten tüm sorun da bu; bende var sen de yok ya, ya hepsi benim olacak ya da kimsenin!
Malzemeleri bir araya getirebilme becerisi de yerli ve milli değerdir…
Herkeste et var ama en iyi döner bizde…
En iyi baklava bizde fakat unu, şekeri, tepsiyi, fırını, enerjiyi, kimden alıyorsunuz diye soran var mı?
En iyi çelik Almanlarda diye onu alıp işleyemeyecek miyiz? Halbuki milli olan onu işleyebilecek kafalardır...
Petrol bizde değil diye kullanmayalım mı? 
Mevcut olanı, açığa çıkarılanı yahut etraftan toparlayarak bir araya yeni şeyler getirebilmektir yerli ve milli olmak…
Şimdi silahlar, iha’lar, köprüler derken yerli malı yurdum malı araba da çıktı…
Neresi yerli neresi değil kavgaları halkın umurunda değil aslında…
Millet sapla samanı, dün ile bugünü artık ayırt edebiliyor çok şükür…
Ama üst kuklalar arsızca “Adamlar yuvarlak teker takmışlar, yerli diye utanmadan yutturmaya çalışıyorlar” diyecek kadar oldular…
Palet taksalarmış keşke!
Nihayetinde araba işte, elbette birbirine benzeyecek…
Silahlara, askeri malzemelere laf edemedikleri için elde bir araba var şimdi; epey gider bu hazımsızlık!
Pili biter, şarj yetmez, boyası paslanır, elektriğe zam gelir, arabanın menüsü İngilizceymiş denir, sanki nereniz Türkçe ki! Derdiniz Türkiye olsun, başka memlekette çizilmiş ne gam!
Çizdirene bakacaksın sen…
Tüm bu kabız hali, ulaşamadığı üzüme ekşi diyen ayı sendromudur; bu da geçer az sabredin …
Yol, kanal, araba sevdası derken büyük resmi görmek gerek… Yeniden diriliş deyin ya da hayatta kalma mücadelesi…
Dışarıda savaş var…
Akdeniz’de onlarca gemi ile çevrelenen Türkiye’yi ekonomik krizlerle sabah akşam tahrik ederek oynanan oyunun büyüklüğünü kaçırmayın…
Tunus, Libya, Suriye; yenileri sırada…
Batı’nın dağıldığı bir restleşme ortamıyla karşı karşıyayız…
Türkiye’nin “ya batacağız ya çıkacağız” hamlesi ki bu da bizim üzerimizdeki tezgâhın son kısmını artık uygulamaya geçtikleri anlamına geliyor…
Yerli miydi, milli miydi diye delik, kusur aramak, nankörlük yapmak yerine adam gibi şükür dua etmenin vaktidir...